Sergüzeşt. Samipaşazade Sezai

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sergüzeşt - Samipaşazade Sezai страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Sergüzeşt - Samipaşazade Sezai

Скачать книгу

üzerine kadar inmiş uzun ve yuvarlak burnu, kılları dik kaşları, çekik gözleriyle bir yırtıcı kuşa benzeyen çehresine dikerek ve zamanın beyaz saçlarla taçlandırdığı başını sallayarak, bir Roma imparatoruna mahsus azametle:

      “Lanet olsun size!” dedi.

      Hemen başını örterek her adım attıkça inleye inleye evine gidip de doğruca Dilber’in yanına girdiği zaman, bir dişi kalmayan ve sabahtan akşama kadar Cenabıhakk’a yalvaran ağzıyla, çocuğun gözlerinden öperek dedi ki:

      “Kızım, yeryüzündeki kelebeklere uçmak için çiçekten kanat veren Cenabıhak, seni daima onların elinde bırakır mı? Sen yine hanımına git, korkma yavrucuğum. Bundan sonra seni dövmeyecekler.”

      İhtiyar kadının sözü buraya geldiği zaman, sokak kapısı çalınıyordu. Cumbadan başını uzatarak:

      “Ne istersin imam efendi?” dedi.

      “Mustafa Efendi’nin cariyesini almaya geldim. Çabuk aşağı insin.” cevabını verdiği vakit ihtiyar kadın, nuru sönmeye başlamış; fakat yaşları dinmemiş gözlerini çocuğa çevirdiği esnada esir, kendisini zindan ıstırabına çağıran bu ses üzerine, gök gürültüsünün çocukların kalplerinde vücuda getirdiği dehşetten hasıl olma yardım dilenen bir bakışla ihtiyara bakıyordu.

      Hiç şüphe yok ki bu iki yaralı ruh, birbirlerini bu ulvi ve Allah’a yakın mertebe ve fakat elim bir ıstırap hâli içinde görüyorlardı. İhtiyar kadın, çocuğu kucaklayarak durmadan gözlerini siliyordu.

      Dilber, ihtiyarın kucağında doksan beş senelik bir hayatın son gurup ışığı olan beyaz ve uçları kınalı saçlarını yüzünden ayırarak odanın kapısından dışarı çıktı. Fakat hiç ağlamıyordu. Ağlamak uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan son kuvvetin bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar bizde o iktidarın da yok olduğu vakitlerdir ki onun yerine geçen tesirli bir sükûnet en şiddetli elem gözyaşlarından daha yakıcıdır. Dilber, böyle bir sükûnetle aşağı inerek doğruca imam efendinin ellerinden tuttu ve yürümeye başladılar.

      Biçare çocuk! Bu kısacık hayatında ikinci defa, fakat evvelkinden daha sert bir rehber ile kendisinin demirden kuvvetli, ölümden soğuk esaret pençesi içinde nasıl âciz olduğunu anlayarak, gece yarıları kaçtığı azap mahbesinin kapısına gelince, ruhunun ve vücudunun bütün iktidar ve cesaretiyle kurtulmaya çalıştığı elem ve kederlere, zahmetli işlere, yıkıcı bir kuvvet tarafından tekrar teslim olunduğunu görerek zihninin yetişemediği ve kendisinin tabiatüstü saydığı bu müthiş kuvvete karşı, masum hayatı ve çocukça muhakemesi tamamıyla âciz ve mahkûm olduğu için baştan aşağı asabi bir titremeyle evin kapısından içeri girdi.

      Hanımın merdiven başından:

      “Hınzırı gözüm görmesin, dolaba kilitle!” dediğini işitti.

      Sesini çıkarmadı. Teravet onu dolaba sokarken arkasından tekme ile vurduğu için, Dilber, dolabın içine şiddetle yüzü koyun düşünce, yüzünden bir iki damla kan aktı. Gözünden bir damla yaş bile çıkmadı. Hayvanlar içinde yılanlardan bile daha çok korktuğu farelerin etrafında takırtı yaparak dolaştığını işittiği hâlde bir kere başını bile çıkarıp bakmadı. Gece saat üç… Dolap hâlâ kilitli. Sabahtan beri bir parça ekmekle peynir yemişti. Büyüme yaşının verdiği iştahı, kendisine, açlığı şiddetli mide ağrılarıyla hissettiriyordu. Mahbesinden çıkardılar, bir parça ekmek yiyerek büyük bir sükûnetle odasına girip yatağını yaptı.

      Elbisesini değiştirerek yatağının içine girdi. Teravet, duyup da dövemesin yahut da gidip hanımına haber vermesin korkusuyla yorganı başına kadar çekerek ve gündüzden beri sızlayan yüzünü küçücük elleriyle tutarak: “Anneciğim!” diye fevkalade bir şiddetle hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

      3

      Sükûnet… Uyuyor, gözyaşlarıyla ıslanmış yastığının üzerinde dağınık saçlarının içinde görünen küçücük çehresi ve bir parça açılmış dudaklarının arasından tebessüm ediyor zannedilecek surette seçilen beyaz dişleri eğer hayatta ise, annesinin hayali, sükûnet mezarına çekilmemişse ruhu tarafından, koruyucu bir meleğin gökten inerek çocukların ıstırabına teselli veren bir anne okşayışıyla dudaklarından öpmesini bekliyor gibi görünüyordu. Heyhat! Esaretin ezdiği, insanlığın terk ettiği, ümidin ara sıra okşadığı bu zayıf mahluk, gecenin kucağında unutulmuş, uyuyordu.

      Sabahleyin şafağın kendi yüzünün rengi kadar uçuk ışığı odanın pencerelerinden girmeye çalıştığı zaman, Dilber elleriyle gözlerini ovuşturarak uyandı.

      Hayatımız son dakikalara, felaketimiz son derecelere yaklaştığı zaman, ani bir teselli, Allah’ın gönderdiği yardım çoğu zaman kırık kalplerimize yardımcı olduğu gibi, o gün vukua gelen bir hadise, çocuğun hâlini değiştirdi. Ve belki yalçın kayalardan, siyah ormanlardan akan bir nehir gibi maddi sıkıntılar ve ruhi ıstıraplar içinde geçip giden hayatını tamamıyla değiştirmek için sebepler hazırlıyor du. Zira yine o gün, Mustafa Efendi zimmetine para geçirmediğine dair bir yazı elde ederek devlet idaresinde bir iş bulmuş ve Erzurum vilayetine bağlı bir kazaya kaymakam olmuştu. Fakat memuriyetini ifa ederken işlediği bir hatadan dolayı zan ve şüphe altında bulunduğu zaman, azledildiğinde yapmış olduğu borçların ödenmesini ve yolculuk esnasında gerekli ihtiyaçlarının tedarikini düşünerek ara sıra karısıyla bu meseleyi konuşarak bir iki gün sonra Dilber’in satılmasına karar verilmişti.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Bu ad babamın yazdığı Rümuzü’l-Hikem’e, bir de söyleyemediklerime bir remiz idi.

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/2wBDAAMCAgICAgMCAgIDAwMDBAYEBAQEBAgGBgUGCQgKCgkICQkKDA8MCgsOCwkJDRENDg8QEBEQCgwSExIQEw8QEBD/2wBDAQMDAwQDBAgEBAgQCwkLEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBD/wgARCAHEASoDAREAAhEBAxEB/8QAHAAAAgIDAQEAAAAAAAAAAAAABAUDBgECBwgA/8QAGwEAAgMBAQEAAAAAAAAAAAAAAgMAAQQFBgf/2gAMAwEAAhADEAAAAeXeT3/ULjAUgVGRaEJKCKRB3QTSMRxZtBtgbA4C8pzLn10r3D9CIVReYo2DGdbhcqyX7A3otbqBlId6jM5zqJB00FruUScYDq/XRXeirqvkehsMZ4pCyvqsZ9N+cf0gmoR21iRP0QJSZKZIuTqsLWGwFC4S8xTLuVciZULZCytbkyiQ9VKPYFm5D1G9Ng5rV+oZwlN7aLlxNFT66FetfR/M7meEikQLUMgQlBEpvS6C00LoFfrra

Скачать книгу