Cinli Han. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Cinli Han - Ахмет Мидхат страница 4

Жанр:
Серия:
Издательство:
Cinli Han - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

güya büyük bir hikmet olmak üzere söylerler. Bu sebeptendir ki Avrupa hükûmetleri eğitimi en alt seviyedeki adamlara kadar yaymak için teşviklerin bir faydasını göremeyince çocukların talim ve terbiyesini mecburiyet altına almışlar ve evlatlarını belli bir yaşa kadar mektebe göndermeyen babalara ceza vermeye kadar mecbur olmuşlardır. Ama köylüler için eski kafayı terk etmek yalnız bizim buralarda değil; Avrupa’da da en güç işlerden sayılmıştır.

      Salpetre gideli iki sene oldu. Fakat “Mektuplaşmak ulaşmanın yarısıdır.” sözü gereğince bizim âşıklar yazıştıkları mektuplarla bayağı hasretlerini gideriyorlardı. Dolayısıyla Josephine kendisini o kadar bahtiyar buluyordu ki tarife sığmaz. Diğer kızların çoğu eski sevgililerini unutarak başkalarını sevdiklerini ve bazıları kocaya bile vardıklarını görüp de kendisi sevgilisine sadık kaldığını görünce yalnız bu iftiharı bile Josephine’i bahtiyar etmeye kâfi geliyordu.

      Josephine bir inekle on dört baş keçiyi tedarik etmiş ve artık ahır sahibi dahi olmuşsa da işin bu cihetlerini sevgilisine asla yazmıyordu. Geldiği zaman birdenbire görürse memnun olacağını düşünerek asıl lezzeti de o memnuniyete erteliyordu.

      Fakat dünyada hangi bahtiyar belasız kalır ki? Felek sanki belasız bahtiyarlığı insanlardan kıskanırmış gibi her bahtiyarlık heveskârına mutlaka birçok bela musallat eder. Bir yandan bahtiyarlığına yardım etse bile diğer cihetten elbette can sıkacak şeylerin çıkmasından da geri durmaz.

      Josephine için ortaya çıkan bela ise sevgili Salpetre’i üzerine rakip olacak diğer bir sevgilinin ortaya çıkması olmuştur.

      Merak etmeyiniz efendim! Bu kabahat Josephine’in değildir.

      Josephine hiçbir erkeğin nazarıdikkatini kendi üzerine çekmiyordu. Gerçi hangi sınıf kadın olursa olsun erkekler tarafından kendilerine bir nazarın çekilmesinden memnun olur; ancak hiç olmazsa kızımız Josephine, bu hususta da diğer kadınlara benzemiyordu. Bir erkeğin kendi yüzüne dikkatlice bakacak olsa sevgili Salpetre’in hukukuna tecavüz etmişçesine bir düşmanlıkla herifi geberteceği gelirdi. Hâlbuki işte kızcağızın sadakatinde olan bu ifrata sebep olarak kendi üzerine şiddetli bir nazar çekilmiştir.

      Bu nazar Pierie köyüne misafir gelmiş olan ve ne olduğu henüz anlaşılamamış bulunan bir herifin nazarıydı. Herif “De Laroche” isminde bir adamdı. İsminin öncesinde “De” edatı bulunmasına nazaran kendisinin ileri gelen zenginlerden olduğu anlaşılıyorduysa da hangi tarafın zenginlerinden olduğunu henüz kimse bilmiyordu.

      Monsieur De Laroche bazı kocakarı masallarında Yemen padişahının oğlu Hint padişahının kızı hakkında birtakım metihler işitmekle âşık olduğunun hikâye edilmesi gibi yalnız Josephine hakkında söylenen bazı sözleri duymakla ona âşık olmuştu.

      Hem de Josephine’in kendi hâlinde olduğu gibi özelliklerini övgü yolunda değil; âdeta kızın eleştirilmesi yolunda söylenmiş sözler sarf edilmişti. Gevezelikte kendi emsallerini geçen bazı kocakarılar: “Bir sır küpüdür! Hâlinden kimseye renk vermez ama onu anlamamak için sanki dünya eşek midir? Genellikle öyle her hâli gizli olan kızlarda gerçekten gizlenecek çok kötü hâller bulunur da onun için gizler. Dört gün evvel hiçbir şeye sahip olmayan bir genç kız, bugün ineklere, keçilere sahip olmuştur. Kimin mirasını yemiş de bu servet ve samana sahip olmuştur? İşte yalnız bunu düşünmek bile Josephine’in ne mal olduğunu ortaya koyarsa da içine kapanık kızdan hiçbir eser, hiçbir sır almaya imkân yoktur ki kendisini alenen kepaze edelim.” vadisine kadar sözler sarf ettikleri hâlde, Monsieur De Larocheadeta bunları övgü olarak algılamıştır.

      Bir gün kalkıp özellikle Josephine’in hanesine bizzat gitti. Hiç de âşıkane olduğuna hükmedilmeyecek olan bir tavırla kıza dedi ki:

      “Matmazel! Namuslu bir adam için mukaddes olan şeylerde külfete lüzum görülmez. Ben sizin methinizi işittim. Gönlümü size kabul ettirmeye geldim. Sizi kendime zevce etmeme müsaade ederseniz bahtiyar olurum.”

      Josephine’de hiddet! Herif âdeta namusunu ihlal etmiş gibi bir gazapla dedi ki:

      “Efendim! Gönlünüzü kabul edememekte mazurum. Zira gönlümde başkasının sevdası vardır.”

      “Onu da duydum. Fakat bana sizin gibi bir zevcenin o kadar lüzumu vardır ki askerde bulunan herifin size olan lüzumu hiçbir vakitte o dereceye varamaz. Hangi kadın olsa ona zevce olabilirse de her kadın bana zevce olamaz!”

      Josephine’deki hiddet, ümitsizlik derecesine vardı. Dedi ki:

      “Efendim! Şu anda evimden çıkar mısınız? Yoksa köylüden istimdat edeyim de sizi başka türlü mü çıkarsınlar?”

      Josephine’in bu kızgın tavrı herifi kızdırmıyordu. Zira De Laroche’un Josephine’i en ziyade beğendiği şey işte bu sertliği ve hiç kimseye yüz vermemesi ve yalnız kendi âleminde yalnız yaşaması durumuydu. Dolayısıyla kız ne kadar sert surat gösteriyorsa kendi hakkında aldığı haberlerin doğruluğuna delalet ederek Monsieur De Laroche’un güvenini arttırıyordu. İşte bu gibi tavırlar üzerine, büyük bir nezaketle dedi ki:

      “Matmazel! Telaş etmeyiniz! Ben size erkekliğim ile o kadar edibane söz söylediğim hâlde siz kadınlığınızla böyle mi mukabele etmelisiniz? Fransa ileri gelen zenginlerinden Monsieur De Laroche’u hangi köylü ne suretle kovabilirmiş? Beni istemezseniz başka şeydir. Fakat öyle dilenci gibi beni kovamazsınız.”

      Josephine ise hiç de De Laroche’un düşüncesini benimser bir tavırda bulunmuyordu. Onun yüzüne âşıkane bir nazar etmek bile ırzına namusuna taarruz edilmiş kadar ağır geliyordu. Dolayısıyla De Laroche’un son sözüne cevap olarak dedi ki:

      “Efendi! Sizin bana söylediğiniz şeyleri edibane zannediyorsanız emin olunuz ki hata ediyorsunuz?”

      “Neden?”

      “Neden olacak? Hangi kadın olsa Salpetre’e nasıl zevce olabilir ki! O benden başka hiçbir kadına koca olamaz.”

      “Pek de böyle söylemeyiniz matmazel! Nişanlınız askerde değil mi? Kim bilir her izne çıktığı günleri hangi kızın veyahut hangi beslemenin kucağında geçirmektedir.”

      Artık Josephine’de sabır ve takat değil; akıl ve denge dahi kalmadı. Âdeta yarı çıldırmış bir hâl ile dedi ki:

      “Çıkınız efendim! Allah aşkına çıkınız! Zira beni mutlaka cani edeceksiniz.”

      Kızcağız bu lakırtıları hemen haykırmak derecesinde yüksek sesle ve hızlı söylediğinden validesi de imdada koşup Monsieur De Laroche’u dışarı çıkardılar. O çıktıktan sonra zavallı Josephine’in üzerine bir fenalık gelerek bayıldı. Biçare validesi ne kadar kocakarı ilacı varsa hiçbirisini esirgemeyerek kızını ayılttıysa da Josephine için asıl deva yerine geçen şey hüngür hüngür denilecek bir surette yarım saat kadar ağlayışı oldu.

      Herif dünyada Josephine için en büyük işkenceleri etse Salpetre hakkında söylenecek fena sözler kadar kızcağızı muzdarip edemezdi. Yalnız kızlar Salpetre için fena söylerlerse darılmazdı. Zira o fena sözlerin mutlaka kıskançlıktan kaynaklandığını bilirdi. Ama sevdiği hakkında ciddi bir söz söylenirse kendi namusunu ihlal edecek olan iftiralardan ziyade kızcağızı bezdirirdi.

Скачать книгу