Hayattan Sayfalar. Hüseyin Rahmi Gürpınar

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hayattan Sayfalar - Hüseyin Rahmi Gürpınar страница 4

Жанр:
Серия:
Издательство:
Hayattan Sayfalar - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Скачать книгу

çarpılırmış, bilmiş ol Ali!”

      “Ben ne kayıkhane duydum ne sakallı efendiyi ne de kıblenümacıdan var haberim… Genç oldum, ihtiyarlandım fakat çok şükür gitmedim öyle yerlere… Hem de bilmem ki ne demektir kıblenümacı? Doktor mudur o? Ebe midir? Yoksa müneccim mi? Gidenlerin neresine bakar? İnan ki duymadım onu bile…”

      “Ohh ehem ehem… Sanki ağam hiç genç olmamış. Kendisine kimse yeşillenmemiş gibi söylüyor. Bal kabağı sen de!..”

      “Rumeli’de bilmeyiz öyle yeşillik hastalığı… Bir kızıl illeti vardır, hafazanallah sarınca kızanları götürür yarı yarıya… Bir de kara humma… Bir de sarı sıtma… Bilmeyiz başka renk illet…”

      IV

      O aralık kaşlı gözlü, akça fakat pakça değil, genç irisi kirli bir kız, tarazlanmış tozlu güvez yeldirmesini rüzgâr savurdukça düzgün, dolgun, beyaz baldırlarını göstererek, çıplak, kuvvetli topuklarının altında şıpıdıklarının ökçelerini ezerek alı al moru mor bir telaşla geliyordu.

      Sürtük Hacer: “A, hayırdır inşallah Hürmüz’üm, telaşla rüzgâr gibi geliyor! Ne var acaba?”

      Ali Ağa: “Gençtir o… Kanı hiddetli… Hep öyle koşar onlar.”

      “Yok, Ali yok… Mutlaka bir şey var. Kızın suratına baksana… Ne terdir o? Hamamdan çıkmışa benziyor.”

      Hürmüz yaklaşınca Hacer: “Kız nedir, yangın nöbetçisi gibi geliyorsun? Elinde kargın eksik… Ne oldu? Babana selamün kavlen mi indi?”

      Hürmüz sık nefesle: “A… Acı patlıcanı kırağı çalar mı? Babama ne olacak? Turp gibi… Sabahleyin kalkmış senin kuyuya sakladığın kurban kavurmasını tek bir tane bırakmayıncaya kadar tekmil tıkınmış… Dişleri yok ama çiğnemeden yutuyor.”

      Hacer: “Hey pis boğazına kor düşsün! Cami avlularında dilencilerle köpek gibi çekişerek ben kurban eti dileneyim o yesin! Ne kadar yiyecek bulursa o kadar yiyor, deve gibi, fil gibi yutuyor. Bir tanecik bile çoluğuma çocuğuma bırakayım demiyor. Âlemin gelinlik kızlarını, güveylik oğullarını alacağına, aman Allah’ım, aşağılı yukarılı durmaz işler iki delikten ibaret kalan bu ihtiyarı rahmeti rahmanına neye gark edivermiyorsun?”

      Hürmüz: “Babama inkisarı bırak şimdi… Her gün ediyorsun tutmuyor işte… Uyurken kulağına kaşık sapı sokmalıymış, çabuk nalları dikermiş. Fakat anne durma haydi… Biz gidinceye kadar mahalleyi yerinde bulamayız…”

      Hacer: “Kız ne var? Ne oldu? Ay aklımı aldın!”

      Hürmüz: “Ne olacak! Sabahleyin Şerife ablamın evine gitmiştim. O mutfakta bulaşık yıkıyordu, biz de ev altında kardeşi Mustafa ile tek mi çift mi oynuyorduk. Bağrışmalar oldu, Şerife ablam elinin çirkefiyle hemen koştu.”

      Hacer: “Ne oldu, ne oldu?.. Yine Kambur Esma’nın bacası mı tutuştu?”

      Hürmüz: “Biz de önce öyle sandık. Meğer mahalle kavgaya başlamış. Hemen Sütçü viranesine koştuk. İki taraf da kavga bayraklarını açmış. Bütün mahalle ikiye ayrılmış. Bir yanı Çömlekçi Hacı’nın karısı Ayşe tarafından, bir taraf da madrabazın Hafize’den yana olmuş.”

      Hacer: “Kavganın sebebi? Kim kimin kocasına göz atmış?”

      Hürmüz: “Göz koyan, parmak atan yok… Folluk-yumurta meselesi… Meğer kaç zamandır Ayşe’nin tavuğu Hafize’nin folluğuna yumurtlarmış.”

      Hacer: “Hangi horoz pek basarsa tavuk o tarafa kaçar. Bilmiyor mu Ayşe bu kaideyi?”

      Hürmüz: “Haydi anne koşalım… Hafize halamın bağırmadan sesi kısıldı. İmdadına koşmazsak mat olacak.”

      Kahveci Ali Ağa: “Kavga yatıştırmak için değil, gidersiniz büsbütün kızıştırmaya… Bizim mahallede de böyledir avratlar… Dünya ters oldu vesselam…”

      Hacer: “Aman sen sus bunak! Kavgada mat olursa Hafize soyumdur demem. Yiğidin eli karının dili… Anladın mı çürük mantar kafalı herif!”

      Ali Ağa: “Ne bela çıkarsa işte o edepsiz dillerden çıkar ya… Doğru söylersin abe Hacer abla! Evvelden sağlam idim ama işte oldum şimdicik böyle çürük bir adam. Ey dünya bu, insan kalmıyor bir karara…”

      Sabire meydan süpürgesini koltuğuna dayamış, elinde otuzluk türünden cıgaranın, parmağı yana yana son nefeslerini çekerek bu konuşmayı dinliyordu.

      Hacer, Sabire’ye doğru: “Ağrısı tutmuş Çingene karısı gibi koltuğunda destekle ne duruyorsun karşımda? Haydi kavgaya gidelim…”

      Sabire: “Hacer gidemem, bugün hâlim yok…”

      Hacer: “Çember sakallı dostun gelirse kale içi kumkumalarında fink atmaya hâlin var da buna mı yok?”

      Sabire: “Şimdi bana çemberine sövdürürsün keratanın!”

      Hacer: “Hafize’yi sevmez misin? Benim hatırım yok mu? Yarın, öbür gün bir edepsiz çıkar senin ırzına da laf söyler. O zaman senin için biz de dilimizi bileriz.”

      Kahveci Ali Ağa bönce: “Siz kuyruk sallamazsanız sataşmaz gayrik kimse sizin ırzınıza… Oldunuz zere1

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Bu işin hiç farkında değillerdir. Onlarca, tarihin büyük adamlarının hepsi İslam sayılırlar.

      1

      Dilencilik zilletini

      2

      Kolaylaştırsın

      1

Скачать книгу


<p>1</p>

Zira.