Arasat Meydanı. Smagul Elubay

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Arasat Meydanı - Smagul Elubay страница 17

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Arasat Meydanı - Smagul Elubay

Скачать книгу

gün kala kurban bayramı olmuştu. Millet sabahın erken saatlerinde kalkıp, ağıldaki hayvanlarının içinden kurban edecek mallarını seçerek hazırlıklara başlamışlardı. Güneş doğar doğmaz evlerin önünde kurbanlar kesilerek, ateşler yakılır. Herkesin keyfi yerindeydi ve pek hareketlilerdi. Kazanlarıyla bulaşıklarını temizleyip, kelle paçalarını ütüleyerek ocak başlarında koşuşturan kadınlar vardı. Aşık kemiklerini toplamak için çocuklar birbirleriyle yarışıyordu. Biraz ilerilerde, kesilen hayvanların artıkları için dalaşan itler geziyordu. Bütün bunların hepsi, Kurban bayramı hazırlıkları yapan eski köyün alışılagelmiş telaşlı yaşamıydı. Yılda bir defa kutlanan bu bayramı kışı zar zor atlatan köy halkı özlemle beklemişti.

      – Bayramınız mübarek olsun.

      – Âmin…

      İşte, bugün, köydeki evlerin hepsinin kapısı açıktı. İyi niyet hakimdi. Sofralar seriliydi. Üç gün boyunca bu sofralar hep serili kalır ve üç gün boyunca bayramlaşmaya gelenler de hiç eksilmezdi. Kapına kim gelirse gelsin, o senin misafirin olurdu. Böyle günlerde bütün herkes en yeni ve en güzel giysilerini giyer, yiyecek konulan sandıklar açılır, bağlanıp saklanan bütün dünya mülkler, giysiler, kumaşlar çıkarılarak sergilenirdi. Evlerin içi zengin kızın çeyizi gibi süslenip püslenip güzelleşirdi.

      Öğlene doğru hızla koşturarak idari birlik başkanının habercisi gelir. Atı iyice yorulmuş ve ter içinde kalmış. Haberci gelir gelmez direk Şarip’in evine iner. Çok geçmeden köy yeni haberle çalkalanır. “Vekil geliyormuş”, “İlçenin başkanıymış”. Bu haberi ilk duyan Şarip olmasına rağmen, diğer köy halkı tarafından da hemen duyulur. Ufak tefek yapılı Şarip, evden eve paytak paytak koşturarak haberi duyurmaya çalışıyordu. İdari birlik başkanının emrini her eve duyurmak için sabırsızlanarak köy arasında koşturup durmuştu.

      – Hey, millet! Evinize çeki düzen verin. İlçe başkanı geliyor. Halkın durumunu öğrenmeye geliyor. Hazırlıklarınızı yapın. Hey!

      Torka Nine sinirlenerek:

      – Aman, Allah’ım! Hazırlanıp da ne yapacağız? Yaz gelir gelmez, ininden çıkan hayvanlar gibi buralardan temsilciler de eksik olmuyormuş be.

      Şarip, hemen viyaklamaya başlar:

      – Hey, böyle şeyler konuşmayın, bu gelen kişiler ciddi insanlardır, boşuna gelmiyorlar.

      – Hey, millet, hazırlanın! Yeni başkan geliyor. İstediği kapıyı açıp kontrol edebilir. İstediği eve misafir olabilir. Hey, millet! Bağırtısıyla, evden eve koşturan Şarip, halkın hepsini telaşlandırarak, huzurunu kaçırır. Fahreddin’in evinin yanına geldiğinde duraklar:

      – Hey, dünür! Sen de hazırlıklarını yap. İlçe başkanı geliyormuş. Belki de senin evine gelebilir, kim bilir? Bu köyde doğru düzgün denebilecek başka ev de yok zaten…

      – Ha, öyleyse tamamdır. Sen dert etme dünür. Dedi Fahreddin, Şarip’in arkasını sıvazlayarak onu sakinleştirmeye çalışır.

      Bu arada Hansulu evde değildi, demin gençlerle birlikte Gölkuyu tarafa bayramlaşmaya gitmişti. Annesinin ise kızımın düğünü olacak diye, sevindiği falan da yoktu. Nazik yürekli ananın yüreği son zamanları pek hüzün doluydu ve ıstırap içinde çektiği üzüntüden dolayı iyice zayıflamıştı. Fahreddin ise bütün bunları bilmiyor ve görmüyor değildi, fakat ne çare. Hayat yüzlerine gülmediği sürece ne yapabilirlerdi ki? Ocağı yıkılarak, çoluk çocuğuyla işsiz güçsüz, yersiz yurtsuz kalan zenginlerle beyler, iyilerle doğrular az mıydı sanki?

      Bekledikleri misafirleri silahlı iki polisle birlikte tam da öğle saatlerinde köy kenarına gelerek atlarından inmeye başlarlar. Milletten önce havlayarak öne atılan köpekleri, Şarip eline aldığı sopasıyla kovalayarak susturmaya çalışıyordu. Ardından kendisi paytak paytak yürüyerek gelip uzun boylu ve başına deri kep giyen, omuzuna gri asker paltosunu örten ve köye yorulmuş gibi kaşlarını çatarak bakmakta olan Rus adama iki elini uzatır.

      – Zdresti, diye, yavaşça seslenerek aşırı bir ilgiyle selam verir. Ona sağ elini uzatan uzun boylu delikanlı:

      – Zdrastvuyte, diye, soğuk bir şekilde selamını alır. Başkan hakkında, dışarıdan gelen genç Rus birisidir, dediklerini Şarip daha önceden duymuştu. Misafir, Şarip’i tanımadığı için, “Bu da kim?” dercesine yanındaki gözlüklü, zayıf, yaşlıca Apanas’a baktı. Şarip, Apanas’ı tanıyordu. Apanas ise Çar’ın baskısıyla Mikhail zamanında buralara sürgün edilerek gelen Ruslardandı. Hükümet dönemine kadar Temir’deki mektepte ders vermiş, hükümet geldikten sonra kazada çalışmak için kalmıştır. Geçen sene eyalet valisi olarak atandı, diye duymuştu. Şimdi ise bu ilçeye Ulusal Uygulama Komitesi’nin başkanı olarak geliyormuş. Kendisi çok iyi Kazakça biliyordu. Apanas, Şarip’i sırtını sıvazlayarak, tanıştırdı:

      – Yoldaş Kaspakov dediğimiz kişi kendileri olurlar. Kazakça diyecek olursak Şarip ağabey.

      – Evet, Kaspakov, Kaspakov.

      Şarip, gülümsemeye çalışarak kafasını salladı. Daha sonra kaşlarını çatarak bakmakta olan birinci başkan biraz yumuşayarak, kafasını salladı. Apanas Kazakça rahat rahat:

      – Evet, Şarip ağa. Güle güle oturun. Bayramınız da kutlu olsun, diyerek, iltifat etti.

      – İyi, iyi, âmin, Apanas.

      Misafirlerin yanında idari birlik başkanı Dükenbay, eskiden Şarip’i köy başkanı yapmak isteyen Asan adlı delikanlıyla iki polis daha vardı. Onlardan biri bu köyden olan, geçmişte Ezbergen’i sürgün eden pehlivan gibi Boğabay polis iken, diğeri Şarip’in tanımadığı zayıf, esmer delikanlıydı. “Jekey” diye, tanıştırdı onu Apanas.

      Bu arada Fahreddin başta olmak üzere köylüler de gelerek konuklara selam verdiler.

      Apanas ilçe başkanına Fahreddin’i tanıştırır.

      – Semen Haritonoviç. Bu kişi demin gelirken size bahsettiğim Fahreddin Bey. Birlik işlerine çok yardımcı olan, bu köyün aksakalıdır kendileri. Apanas, toplanan halkın dikkatini gelen önemli misafire çekmeye çalışır. Bu bey, yeni açılmakta olan ilçedeki parti komitesinin birinci sekreteri yoldaş Kalaşnikov Semen Haritonoviç. Yurdu dolaşmaya çıkmıştık. Semen Haritonoviç Kazaklar arasına ilk defa geliyor. Bu sebeple buradaki halkın durumunu, yaşamını, köydeki birlik işlerinin gidişatını kendi gözleriyle görerek öğrenmektedir.

      – Hoş geldiniz, görünüz, dolaşınız, misafirimiz olunuz. Dedi Fahreddin Rusça. Kalaşnikov Fahreddin’in geniş omuzlu iri vücuduna, başının bir yanına giydiği nakışlı takkesine, güneşe yanmış geniş alnına, güzelce tıraş ettirdiği kırlaşmış olan sakallarına, edepli, düşünceli simasına dikkatle bakıyordu. Ayrıca, bu zengin köy ağasının Rusça olarak söylediği tatlı sözleri onu iyice şaşırtmıştı.

      – Fahreddin Bey Rusça da iyi biliyormuş, dedi, tebessümle kafasını sallayarak.

      Fahreddin bıyığını sıvazlayarak:

      – He, işte, ekmeğimizi isteyecek kadar biliyoruz yönetici yoldaş.

      – Haydi,

Скачать книгу