Bulgaristan Türkleri Edebiyatında; Hiciv ve Mizah. Şaban Mahmudoğlu Kalkan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bulgaristan Türkleri Edebiyatında; Hiciv ve Mizah - Şaban Mahmudoğlu Kalkan страница 8

Жанр:
Серия:
Издательство:
Bulgaristan Türkleri Edebiyatında; Hiciv ve Mizah - Şaban Mahmudoğlu Kalkan

Скачать книгу

oğlanı öptü.

      Araya bir hayli sükunet gidi.

      –Size, can sıkıcı olmazsa, neden öleceğinizi bana söyler misiniz?

      – Bakın, bunu bilmiyorum.

      – E… Ne zaman öleceksiniz?

      – Bunu da bilmiyorum.

      Bir hayli, ikisi de birbirlerine bakıştılar. Sonra birden bire kahkaha ile gülmeye başladılar.

      Ali RİZA 1993, Silistre “Gülmece”, hiciv ve mizah dergisi, Silistre, 1993, N: 1

A BE MURAT NE BU SURAT(Celil YUNUS YENİKÖYLÜ)

      Bizim Suhodol (Yeniköylü) köyünde biri var, adı Murat. Çobanlık eder. İşine diyecek yok. Her çoban gibi o da sabahın erken saatinde sürüyü önüne katar, kıra bayıra çıkar. Akşamın geç saatinde döner. Güz, kış mevsimleri geçti, ilkyaz gelince koyunlar kuzuladı. Muradın sürüsünde kendinin de birkaç koyunu var. Bir kaç da kuzu sahibi oldu. Bilmem neden ama onun kuzulan iriydi. Gün, hafta dersen koyunların yanı sıra kuzuları da meraya çıkardı, çayır aldırdı. Muradın kuzulan herkesin göz okuna dokunmaya başladı. Bir gün Aptulla aga gelip Murada demiş.

      İyi cins koyanların var. Hiç olmazsa kuzulardan birini satılık etsene, damızlık büyütürüm.

      Murat şöyle cevap vermiş:

      – Hiç satmadım, şimdi de satılık etmem. Diyeceğim, bir şey var. Razı gelirsen belki bu iş olur. O senin eşek sana kalsın. Kodiğj1 getir bana, al git kuzunu.

      Aptulla aga razılık (rıza) gösterir. Pazarlık baş başadır. Aptulla ağa kodiği bırakıp, kuzuyu alıp gider. Üç beş gün geçer geçmez kuzu Aptalla ağadan yok olur. Öte arar, beri arar bulamaz. Murada gidip:

      –Nerede kaldı bu kuzu. Bizim mahalle sürüsünden ayrılıp size gitmesin, der. Murat başını atar.

      Muradın altı, yedi yaşlarında bir oğlu var. Boydaşlarıyla güreş yapmayı sever. Bir defasında yenilince seyircilerden biri şakadan tutturur:

      –Sen babana söyle de sana tavuk, kuzu kessin, yedirsin. O zaman bak kimse yenebilecek mi seni.

      Saklıyı küçükten öğren derler ya. Muradın oğlu da dilinden düşürüvermiş: Hadi hadi, babam bana geçen akşam bir kuzu kesti. Ben onu yiyeyim de göreceksiniz nasıl tıkızla-nacağım.2

      Kulağı delik olanlar kayıp olan kuzunun aslına vardılar. Bu olay köye dağılır. Muradın foyası meydana çıktı. İşi anlayan Aptulla aga Murada varıp:

      A be Murat, sende ne hu surat, der ve kodiği alıp döner.

      Celil YUNUSOF, “Ziya”, gazete ,”Kirpi”, adlı hiciv ve mizah sayfası, Silistre, 1969, N: 16

VI. TAŞLAMALAR

      Edebi tür olarak 1960 yıllarında Bulgaristan Türkçe basının Hiciv ve Mizah sayfalarında yer almaya başladı. Halk Edebiyatının etkisi ile yazılı basında gelişerek şekillendi. Yazar birkaç satırla alaycı bir üslup ile yanlış bir olayı tenkit eder. Başarılı taşlama yazarları arasında şu isimleri sayabiliriz: İbrahim Beyrullah, Nihat Behçet, Ahmet Tımış, Nevzat Halit, Turhan Rasi, Mehmet Bekir, Aliş Sait, Latif Karagöz,

(Ali DURMUŞ)OLMADI

      “Benim” dedi kaldırdı baş

      Olmadı bir yapıya taş.

TAŞLADI

      Dün yazmaya başladı

      Bu gün rasgeleni taşladı.

YORULMADAN

      İşler karım hiç durmadan

      Ben dişlerim yorulmadan.

      “Yeni Işık”, “Topuz” adlı hiciv ve mizah sayfası, gazete, Sofya, 1970, N:13 (31 Ocak 1970)

(İsmet OSMAN)TEPELERİN FETHİ

      Kartallar azaldıkça azaldı

      Tepeler sülüklere kaldı.

ALKOLİK

      Hep içini gıdıklar

      Şarap dolu fıçılar

ŞUNA BAKIN

      El alem çıktı Aya

      O, hala inanır muskaya.

ÖBÜR TÜRLÜ

      Ne bilginin derini

      Ne de kültürlü

      Çözümler işlerini

      Hep öbür türlü.

ELEŞTİRİ

      Şair arkadaş

      Bu iş böyle olmaz

      Yazacaksan yaz

      Yazamazsan kaz.

BAĞ BOZUMUNDAN SONRA

      Bükmedi hiç belini

      Ama çekiyor “Pelin” i

DEVELERİN DERSİ

      Develer dedi: Artık yetsin

      Neden bizi hep eşekler yetsin!

HESAP KARIŞMASIN

      Bir kişi kazıyor

      Üç kişi yazıyor.

DAİRE VE GÖNÜL

      Çok geniş daireleri var

      Ama, gönülleri dar.

YABANCI MİSAFİR

      Ne midesi doldu, ne gözü

      Kessek yiyecek koca öküzü.

      İsmet Osmanov, “Öbür Türlü”, epigramlar ve taşlamalar, Sofya, 1993

(Celil Yunus YENİKÖYLÜ)TAŞLAMALAR

      Eskiden beri çünkü

      Eskiden beri dünkü

      Yaldızlı, kirli tezgâh

      Kime besi bu günkü.

      Güne göre örtü dür

      Gününe göre şükür

      Önünü gördüğü yok

      Tfü de, yüzüne tükür.

      Gün gün eksilsin aşı

      Çatırdar, çatlar başı

      Gök gürültüsü içrek

      İçrek yağsın gözyaşı.

      ZEVK AĞACI

      Ulu orta ne işti

      Betin beti yağcı

      Pişirdi işi, pişti

      Yedin say, zevk ağacı.

      Allah var, ağızın yandı

      Yuttun, boğazın yandı

      Canı tatlı, dayandı

      Yedin say, zevk ağacı.

      Görgü, görenek, töre

      Zevk ağacına göre

      Gündüz göz göre

      Yedin say, zevk ağacı.

Скачать книгу


<p>1</p>

Sıpa

<p>2</p>

Sağlam olacağım