Millî Şair Mehmet Akif Ersoy. Canan Olpak Koç

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Millî Şair Mehmet Akif Ersoy - Canan Olpak Koç страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Millî Şair Mehmet Akif Ersoy - Canan Olpak Koç

Скачать книгу

seslenmesi de ondaki devlet bütünlüğü duygusunun samimiyetini gösterir.

      Rusya’nın 2 Kasım 1914’te Osmanlı Devleti’ne savaş ilân etmesiyle birlikte Osmanlı Devleti; Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’dan oluşan İttifak Devletlerine katılarak I. Dünya Savaşına dâhil olur. Osmanlı Devleti’nin müttefiki durumundaki Almanya; Fransız, Rus ve İngiliz ordusunda bulunan ve esir düşen Müslüman askerleri ayrı esir kamplarında toplamış; Müslüman esirlere güzel davranışlarını Osmanlı Devletine göstermek yoluyla Müslümanlar arasında sempati toplamak amacıyla, esir kampını inceleyip esirlerin durumunu görmeleri için İstanbul’dan bir heyet davet etmiştir. Teşkilat-ı Mahsusa’nın yürüttüğü ve 1914 yılının son aylarında devlet tarafından Berlin’e gönderilen heyette Mehmet Akif de vardır. Akif, 1915 yılının Mart ayında Berlin’den dönecek ve yaptığı gözlemler sonucunda Berlin Hatıraları manzumesini yazacaktır.

      Berlin Hatıraları şiiri Safahat’ın sonradan Hatıralar bölümü olarak bilinen kısmında yayımlanır. Uzun bir şiir olan Berlin Hatıraları’nda şair, yaklaşık dört ay kadar kaldığı şehrin ciddi gözlemcisidir. Resmi görevi Wünsdorf’taki Hilal esir kampını gezmektir. Zaten şiirin ilham kaynağı da bu ziyarettir. Ancak Akif yalnız Müslüman esirlerin durumunu anlatmaz şiirde. Savaşta ölen insanların annelerine de Alman anneler nezdinde seslenir:

      Değil mi bir anasın sen? Değil mi Almansın?

      O halde fikr ile vicdâna sâhib insansın.

      O halde “Asyalıdır, ırkı başkadır…” diyerek,

      Benât-ı cinsin olan ümmehâtı incitecek

      Yabancı tavrı yakışmaz senin fazîletine…

      Gel iştirâk ediver şunların felâketine.

      Ya “Paylaşıldı mı artar durur sürûr-i beşer;

      Kederse aksine: Ortakla eksilir” derler.

      Akif buradan İslam dünyasının durumuna geçer. Esirlerin tamamı Müslüman ülkelerden toplanıp Rus, İngiliz ve Fransızların Almanlara karşı savaşmak üzere cephenin ön sıralarına yerleştirdikleri kişilerdir. Cahil bırakılan ve sömürgeleştirilen bu insanlar “Almanlar İstanbul’u işgal etti. Halifenizi esir aldı. Biz halifenizi kurtarmak için savaşıyoruz. Bu savaş halifenizi kurtarma savaşıdır.” denilerek kandırılmışlardır. Akif’in içinde bulunduğu heyet, esirlere savaşın gerçeklerini anlatır. Aynı bakış açısı şiirine de yansır:

      Hesaba katmıyorum şimdilik bizim yakada

      Sönen ocakları; lakin zavallı Afrika’da

      Yüz elli bin kadının tütmüyor bugün bacası.

      Ne körpe oğlu denilmiş, ne ihtiyar kocası,

      Tutup tutup getirilmiş Fransız askerine.

      Siperlik etmek için saff-ı harbin önlerine

      Akif, Berlin’de çok önemli görüşmeler de yapar; Alman şarkiyatçılarla görüşür. Fakat Akif’in içinde o günlerde sıkıntı vardır. Anadolu’da Çanakkale Muharebeleri26 yapılmaktadır. Gözü, kulağı oradan gelecek haberdedir. O günlerde Berlin’de tanıdığı bir Türk zabitini “Çanakkale düşmez” dediği için bir anda sever, üstelik Berlin Hatıraları şiirini de ona ithaf eder.27 Zaten şiirin son bölümleri bu ‘Çanakkale düşmeyecek’ duygunu anlatır. Berlin’den, yıllar sonra İstiklal Marşı’na başladığı sözcükle seslenir milletine:

      – Korkma!

      Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz;

      Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz!

      Düşer mi tek taşı, sandın, harîm-i nâmûsun?

      Meğer ki harbe giren son nefer şehîd olsun.

      Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa;

      Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa;

      Bu altımızdaki yerden bütün yanar dağlar,

      Taşıp da kaplasa âfâkı bir kızıl sarsar ;

      Değil mi cebhemizin sînesinde îman bir;

      Sevinme bir, acı bir, gâye aynı, vicdan bir;

      Değil mi cenge koşan Çerkes’in, Lâz’ın, Türk’ün,

      Arab’la, Kürd ile bâkîdir ittihâdı bugün;

      Değil mi sînede birdir vuran yürek… Yılmaz!

      Cihan yıkılsa, emîn ol, bu cebhe sarsılmaz!

      Nasıl ki yarmadan âfâkı pâre pâre düşer,

      Hudâ’yı boğmak için saldıran cünûn-i beşer;

      Nasıl ki nûr-i hakîkatle çarpışan evhâm;

      Olur şerâre-i gayretle âkıbet güm-nâm,

      Şu karşımızdaki mahşer de öyle haşrolacak,

      Yakında kurtulacaktır bu cephe…

      – Kurtulacak… Demek yıkılmayacak kıble-gâh-ı âmâlim..

      Demek ki ölmüyoruz… Haydi arkadaş gidelim!”

      Akif’in Almanya’da kaldığı otel de dikkatini çeker. Berlin’de meşhur Brandenburg kapısının yanında tarihi bir otelde misafir edilir. Şehrin güzelliğine, gelişmişliğine hayran kalır. İstanbul’daki otellerle karşılaştırır. Ancak derdi, geri kalmışlığa üzüldüğünü vurgulamaktır.

      Berlin Hatıraları’nda yer alan, otelle ilgili kısım şöyle başlar:

      Meğer oteller olurmuş saray kadar ma´mûr:

      Adam girer de yaşarmış içinde, mest-i huzûr:

      Beş altı yüz odanın her birinde pufla yatak…

      Nasîb olursa eğer, hiç düşünme yatmana bak!

      Sokakta kar yağa dursun, odanda fasl-ı bahâr,

      Dışarda leyle-i yeldâ, içerde nısf ı nehâr!

      Hayât-ı nûrunu temdîd edip her âvîze,

      Fezâda nescediyor bir sabâh-ı pâkîze,

      Havâyı kızdırarak hissolunmayan bir ocak;

      Ilık ılık geziyor, her tarafta aynı sıcak.

      Gürül gürül akıyor çeşmeler, temiz mi temiz;

      Soğuk da isteseniz var, sıcak da isteseniz.

      Gıcır gıcır ötüyor ortalık titizlikten,

      Sanırsınız ki zemîninde olmamış gezinen.

      Ne kehle var o mübârek döşekte hiç, ne pire;

      Kaşınma hissi muattal bu i´tibâra göre!..

      Unuttum ismini… Bir sırnaşık böcek vardı…

      Çıkar duvarlara, yastık budur, der atlardı.

      Ezince bir koku peydâ olurdu çokça, iti…

      Bilirsiniz a canım… Neydi? Neydi? Tahtabiti!

      O hemşerim, sanırım, çoktan inmemiş buraya,

      Bucak bucak aradım, olsa rast gelirdim ya!

      Mehmet Akif’in bir diğer önemli seyahati Necid’edir. 1915 yılının Mayıs ayında, yine görevli olarak ve Teşkilat-ı Mahsusa’nın başkanı Kuşçubaşı Eşref

Скачать книгу


<p>26</p>

Tarihe Çanakkale Savaşı olarak geçen muharebe, 19 Şub 1915 – 9 Oca 1916 tarihleri arasında Osmanlı Devletiyle İtilaf Devletleri arasında yapılmıştır. Her iki taraftan yaklaşık 550 bin kişinin öldüğü savaş, tarihin en kanlı meydan muharebelerindendir. Savaşı Osmanlı Devleti kazanmıştır. İlk saldırılar 19 Şubat 1915’te olmuştur fakat asıl savaş 18 Mart 1915’te başladığından bu tarih, Çanakkale Zaferinin Yıldönümü olarak kutlanır.

<p>27</p>

Mithat Cemal Kuntay bu kişiyi “Binbaşı Ömer Lütfi ismindeki bu zat, sanayi mektebinde fen dersleri hocasıydı ve Harb-i umumi’de top ve mühimmat almak için Berlin’de bulunuyordu” diyerek tanıtır.