İdikut Roman. Ahmetcan Aşiri

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İdikut Roman - Ahmetcan Aşiri страница 34

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
İdikut Roman - Ahmetcan Aşiri

Скачать книгу

bu gülüşü memnun olduğundan değil, belki “Bu kadar mücevher bende olsa ustaları bulmak benim için kolay.” diye düşündüğünden idi.

      Ne gariptir ki o, Bavurçuk Art Tekin’in biraz önce söylediği samimi fikrine bir türlü inanamadı ve onu reddetti. Dinlemeyi de istemedi. O, “Her iş, güç ve zorbalıkla gerçekleşir.” diye kendine kendine söylendi. O karşısına çıkan her gücü yenip, her şeyi yutup sonra onu tükürmekle karşı tarafı korkutmayı istiyordu. Bavurçuk Art Tekin’i bir saniye bile dinlemediği halde sonunda İdikut’a baş eğeceğinin farkına varamadı.

      Cengizhan’ın Bavurçuk Art Tekin ile olan ilişkilerini güçlendirmeyi unutmaması lazım. Oğulları da bu yolu takip etmenin gerekliliğini biliyor, İdikut’un Moğollara yaptığı iyilik için teşekkürlerini ifade etmek istiyordu. Ama onlar babasının izni olmadan ağzını bile açamıyordu. Onlar babasının kendini bir an önce toparlaması için Tanrıya gönülden yalvarmaktaydı.

      Cuci babasına dimdik bakarak “Sen İdikut’a teşekkür et! Sen çok mutlusun! Çünkü Uygurlar sana hizmet edeceğim diye huzurunda oturuyor!” der gibi dudaklarını kımıldattı. Asık suratlı Kağan göz kapağını biraz kaldırdı ve Cuci’nin neler düşündüğünü sezdi. Bu kez surat asmadı. Oğulları bunu görünce bir birine sevinçle baktılar. Cengizhan her ne kadar vahşi olsa da çocuklarına merhametliydi, onları seviyordu ve onlara bakarak kendini toparlıyordu. Kendi şan ve şöhretinin sadece Cuci, Üketay, Çağatay ve Tolilar ile ilgili olduğunu çok iyi biliyordu. O altın gibi batur çocuklarını hep “Altın Şura” diye adlandırıyordu. Bir büyük iş yapacaksa onlarla istişare meclisi düzenliyordu. O, böyle kahraman çocuklarını dünyaya getiren en saygıdeğer Börte Hatunundan çok memnundu. Çocuklarını seviyor, onlara inanıyordu. Çocukları da babasını seviyordu. Her şeyi gözetlemekte olan Börte Hatun, eşinin kalbine ışık saçıp akıllıca konuştu, Cengizhan da onu dinledi.

      – Sizi Tanrı hakan yaptı. Siz de Tanrıdan akıllı ferasetli hakan olmayı istediniz. Tanrı bu isteğinizi yerine getirdi. Tanrı size küsmesin. Aniden gök gürültüsü çıkmasın, ateşli şimşek de çakmasın. Tanrının gazabı çok şiddetlidir. Ceza vermesi çok kolaydır. Bavurçuk Art Tekin sizin büyük bir misafiriniz. Bundan halka ve size bir zarar gelmez. Bavurçuk Art Tekin, sizin gerçek dostunuz olacak. Şek şüphe içinde akıldan daha değerli bir rehber olamaz. Siz akıl nuruyla hakikati görebilen büyük bir zatsınız, öyle değil mi?

      Börte Hatun sözünü burada kesti. Cengizhan en yüksek makam ve mevki sahibi olduğu halde kibrine çok düşkün, aşırı derecede kuşkucuydu. Bu, onun davranışlarından, söz ve hareketlerinden belli oluyordu.

      Cengizhan başını kaldırıp, kaplan gibi korkusuz oturan İdikut’a baktı ve “Halkıma yardım et!” dedi içinden. Bunu fark eden Bavurçuk Art Tekin de “Ben sana yardım edeceğim.” dedi içinden. Her ikisi herkesi hayran bırakacak şekilde kahkahalar attı. Böyle anlarda Kağan gözüne çarpan herhangi bir şeyi eline geçirip kırıyor, dağıtıyordu. Evet, Kağan böyle güçlü birisiydi. O, Ak Çadır içinde gerilmiş ipi eli ve ayağıyla parça parça üzmeye koparmaya başladı. Bir defasında onun bir atı eliyle yükseklere kaldırıp Kerulen Nehrine attığına bazıları şahit olmuş ve kendi gözüyle görmüştü.

      – Tanrı, beni Tanrının halkına yardım etmek için böyle güçlü yaratmış! diye övündü.

      – Tanrının ve benim halkım Moğol’dur. Başkalarına azap ve külfet lazımdır. Onların gözlerinden kanlı gözyaşlarını akıtmak gerek. Onların musibet ve azap çekmesi benim için sevinç vesilesidir.

      Cengizhan, bir an durdu ve Börte Hatuna bakarak,

      – Başıma kötü günler geldiğinde, çok kötü olaylar ortaya çıktığında sen benim dert arkadaşım, müsteşarım ve koruyucum oldun. Sen bir akıl hazinesisin! dedi.

      Annesi hakkındaki bu sözleri duyan çocukları babasından çok memnun oldular. O şimdi kuyruğu kesilen yılan gibi kıvranıp, akrep sokmuş adam gibi irkildi, sabırsızlandı.

      – Baş nerde? Kıtan’ın başını soruyorum?

      – İzin verirseniz, Tora Kaya dostum hemen getirecek.

      – Getirsin! Göstersin! Müsaade! dedi Cengizhan.

      Tora Kaya dışarı çıkıp, kellenin getirilmesini bekleyen İdikut’un muhafızlarının yanına geldi.

      – Ne oldu cenabı Tora Kaya? diye sordu İdikut’lu yiğit,

      – Üzgün görünüyorsunuz.

      – Kelleyi soruyor! diye kısa kesti Tora Kaya,

      – Kıtan’ın kellesini yiyecek galiba?

      Tora Kaya, Şaykım’ın mumyalanan kellesini beyaz bir beze sarılmış halde eline aldı, iğrendi, yüzünü ekşitti ve Ak Çadır tarafında hızlı adımlarla yürüdü. İdikut’lu yiğit Tora Kaya’nın arkasından bağırdı, Tora Kaya arkasına dönüp ne olmuş diye yerinde durdu.

      – Şaykım’ın kellesini geri alırsanız, şunu bilin ki, ben onu saklamam! Sözüm bu!

      – Bu iş Kağana bağlıdır, ama bunu biz getirdik. Biz İdikutlu Uygurlar verdiğimiz sözde dururuz. Bu kelleyi Kağan çiğ mi yiyecek yoksa pişirip mi yiyecek, kendisi bilir!

      – Yine bir daha söylüyorum! Ben onu saklamam! dedi İdikutlu yiğit

      – Cengizhan’ın kellesi olursa saklarım!

      Tora Kaya “Bu sözü Noyanların birisi duysa rüsva oluruz.” diye korktu.

      – Sus, konuşma! Sözüne dikkat et! Etrafa bir baksana, herkesin gözü ikimizde!

      – Nasıl olsa sözümüzü anlamazlar. Boş ver! Bakarsa baksın! Ama Şaykım’ın başı elime verilirse Ak Çadırına sokup her şeyi alt üst ederim!

      – Büyük konuşma yiğit! Ölü başa göre diri baş yansa bedeli çok ağır olur!

      Yiğit biraz sustu, ama yine söylenmeye devam etti.

      – Bak!Muhakkak öyle yaparım!

      Tora Kaya çadıra girdiğinde Kağan sinirli ve sert bakıyordu. Tora Kaya kelleyi kendi hakanı İdikut’a verdi. İdikut kelleyi aldı ve Cengizhan’ın yanına getirdi. Orada bulunan bir özel tabağa kelleyi koydu ve sarılmış bezi çözüp kelleyi açtı.

      – Buyurun cenabı hazret! Benim düşmanım Kıtan elçisinin kellesi. İstediğiniz teminat!

      Cengizhan aslında Bavurçuk Art Tekin’e pek inanmamıştı. O, kesilmiş kelleye ağzı açık halde bakıyordu. Niçin Cengizhan bu kelleye inanamamış gibi gözünü dikmiş bakıyordu. Kağan’ın böyle şüpheci davranışı Bavurçuk Art Tekin’i sinirlendirdi. “Neden Kıtan elçisinin kellesi olduğuna inanmamış gibi bakıyor? Bu kelle için nasıl olur da bir kusur bulur?” diye düşündü ve bu kötü haberi duyan Kıtan hanının gazaba boğulduğunu Kağana anlatmaya çalıştı.

      – Bunu Çoruk biliyor!

      Cengizhan o an bunun Şaykım’ın kellesi olduğuna inandı.

Скачать книгу