Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri. Mekemtas Mırzahmetulı

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri - Mekemtas Mırzahmetulı страница 12

Жанр:
Серия:
Издательство:
Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri - Mekemtas Mırzahmetulı

Скачать книгу

orada yaşayan milletleri Ortodoks kilisesine çekmek gerekmektedir. Bu sorunun çözümünü, bulunacakları bölgenin dilini öğretmek ve yaşam tarzını, gelenek-göreneklerini tanıtmak için özel eğitim kurumlarında ders alan Ortodoks misyonerleri üstlenmiştir.” 31

      Kutsal Sinod, Kazak bozkırları ve Türkistan bölgesinde sömürge altına alınmış gayrı Rus halkların ‘ideolojik özümseme’ yoluyla eğitilmesi için, devlet seviyesinde Hristiyanlaştırma ve Ruslaştırma görevini misyonerlerin gerçekleştirmesi fikrini desteklemiştir. Bu sebeple devlet, misyonerleri hazırlamak için dinî eğitim kurumları açmış, yeterli miktarda yayın ve maddi kaynak desteği sağlamıştır. Bu şekilde misyonerler toplumda saygı görmüş, devlet tarafından desteklenmiş ve ‘vatansever’ olarak adlandırılmışlardır.

      Kazan şehrinde, çok sayıdaki kadroları misyonerlik kitlesine geçirme amacıyla Papaz Okulu 1797’de İlahiyat Akademisi’ne dönüştürülmüştür. Bu karar, Çarlık Hükümeti’nin ‘ideolojik özümseme’ tanımına hangi önemli politik anlamı yüklediğine tanıklık etmektedir.

      Çar sömürgecileri, misyoner ilim adamlarına önemli bir görev vermiştir; maneviyatlarını anlayabilmek için misyonerler, hâkimiyeti altına aldıkları gayrı Rus halklarının din, dil, edebiyat, folklor, gelenek-görenek, dünya görüşü, tarih, etnografik ve psikolojik özelliklerini her yönüyle ve derinlemesine öğrenmekle sorumluydular. Türk dilli halklar konusunda uzmanlaşan ve tam bir misyoner örneği olan İlminski, Ostroumov ve Alektorov uzun yıllar yorulmadan bu alanda emek vermiştir. Otuzlu yılların sonunda toplumda dinî bütün eğitimci ilim adamları ve halklar arasındaki dostluğun pekiştirilmesine fazlasıyla katkıda bulunan öncü düşünce adamları olarak nitelendirilmişlerdir. Bu görüş topluma öylesine sinmiştir ki, toplum bu sahte görüşle büyüdüğü için bugüne kadar silmek mümkün olmamıştır.

      Avezov, misyonerlik kavramının Kazak toplumuna getireceği tehlikenin bilincinde olduğu için, bu sahte ve suni anlayışı kabul etmemiş ve bu yanlışa karşı topluma uyarıda bulunmuştur. Okurların büyük çoğunluğu misyonerleri ismen tanıyor ve onların ‘dostane sarılmalarını ve aydınlatma girişimlerini’ biliyorlardı. Ancak halkın hepsi Hristiyanlaştırma ve Ruslaştırma gibi gizli fikirlerden haberdar değildi. Bu sebeple Avezov, halkı bilinçlendirmek ve halkı uyandırma çabasına girmiştir.

      Nikolay İvanoviç İlminski 1822’de Penza’da papaz bir ailede dünyaya gelmiş ve dinî bir çevrede büyümüştr. 1846’da Kazan İlahiyat Akademisi’ni bitirerek Müslümanlık Karşıtı Bölüm’ün başına geçmiştir. Akademide Arap ve Tatar dillerinin yanı sıra İlahiyat dersleri de vermiştir. Dinî bilgisini geliştirmek ve tecrübe kazanmak maksadıyla Suriye ve Mısır’a gitmiştir. 2 Temmuz 1847’de misyonerlik fikirlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla Kazan’da özel bir ‘Tercüme Komitesi’ açılmış ve bu komitenin yöneticiliğini yapmıştır. İlminski burada, Ortodoksluğun kutsal kitaplarını, himayesi altına aldıkları halkların diline çevirme faaliyetiyle ilgilenmiştir. Komitenin kadrosunda deneyimli misyonerlerden N. Ya. Bliznovski, E. A. Malov, V. T. Trofimov, papaz N. N. Ostroumov, N. İ. Zolotnitski, İ. Ya. Yakovlev, N. A. Bobronikov, V. V. Katarinski yer almıştır. Misyonerlerin çevirisini yaptığı 307 kitaptan 288’i dinî kitaplardır. Tatar ilim adamı A. Karimullin bunu ispatlamıştır. Çevirisi yapılan çalışmaların günlük hayatta gerekli olabilecek tarih, matematik, coğrafya konularını içermemesi komitenin misyonerlik hedeflerini kanıtlamaktadır. Bunun dışında 5 Ocak 1847’de Kont Protasov Ortodoksluk dinine yönelik kitapların Tatar diline çevrilmesi için özel emir çıkarmıştır. Bu sorumluluk gerektiren işte İlminski görevlendirilmiştir.

      İlminski 1858 yılından itibaren üç yıl boyunca Orenburg Sınır Komisyonu’nda çalışmış ve Kazaklar arasındaki misyonerlik çalışmasını aktif bir biçimde yürütmüştür. Kazaklarda dinî fanatizmin olmadığını, Kazakların daha çok atalarının gelenek-göreneklerine bağlı olduklarını düşünmektedir. Bu sebeple onlara Ortodoksluğu kolaylıkla empoze edeceği kanaatindedir. Sadece İlminski değil Rus ilim ve misyoner camiası da aynı görüştedir.

      İlminski, Orenburg bölgesinde yaşayan Kazakların hayatlarını ve gündelik yaşamlarını iyi bilmektedir. Gazeteci A. Solntsev ‘Bukey Ordası Kırgızlarının Dinî ve Ahlaki Yaşamları Üzerine’ (Из религиозно-нравственной жизни киргизов Букеевской орды) başlıklı makalesinde: “Kazakların Hz. Muhammed’in kanunlarına olan ilgisizlikleri, İslamiyet’in henüz bu topraklarda oluşmadığını, beyinlere giremediğini göstermektedir. Dolayısıyla, Kazak toprakları Rus misyonerlerin faaliyetleri için en yüce topraklar sayılabilir.” şeklinde belirtmiştir.32 Bu bozkırlarda yaşayanların özelliklerini iyi bilen İlminski, Orenburg’da bulunduğu dönemde kesin olarak Kazak bozkırlarında kalmaya karar vermiştir. Konuyla ilgili olarak en yakın arkadaşı P. S. Savelyev ile düşüncelerini paylaşarak, önceden özel ilgi duyduğu Tatarları sevmeyi bıraktığını, artık kalbinin Kazaklara ait olduğunu ve fikir olarak Kazan’dan ayrılarak Ural’a yöneldiğini yazmıştır.33

      Rus İmparatorluğu’nun sömürgesi altına giren Türk halkları arasında Kazaklar hem sayı hem de toprak genişliği bakımından diğerlerinden büyüktür. Bu nedenle gelecekte Kazak halkı, ideolojik özümseme açısından büyük kazançlar vadediyordu. Üstelik manevi köleliğe giden yolu da açıyordu. Bütün bu ayrıntıları dikkate alan İlminski, misyonerliğin menfaati için büyük bir istekle eğitim işlerine koyulmuştur. Ona göre bu işin çözümü, Kazakların Tatarların manevi etkisinden kurtulması ve Arap alfabesinin Rus alfabesiyle değiştirilmesidir. Uygulanan politikayı iyi çözümleyen Ahmet Baytursunov:

      “Kazaklar, dinin henüz tam olarak olgunluğa erişmediği, yarı Müslüman bir halktır. Çarlık Hükümeti, bu halkın kolaylıkla Müslümanlıktan Hristiyanlığa döneceğini düşünmüş ve Kazaklarla Nogaylar 34 arasında bölücülük yapmak maksadıyla iki halk arasında huzursuzluk çıkarmaya karar vermiştir. Bu nedenle Kazak çocuklarına eskiden olduğu gibi Nogayca yerine, Rusça eğitim verilmesi politikası uygulanmıştır. Hükümet, Kazak ve Nogaylar’ın birbirini anlamalarına mâni olmak için Kazak çocuklarına okullar açmış, Nogaylar Arap alfabesini kullanmaya devam etmiş ve Kazak dilindeki ders kitapları Rus alfabesiyle basılmıştır. Ruslar ve Nogaylar Kazakları kendi tarafına çekmeye çalışırken Kazaklar, Rusça yazılmış edebi eserler aracılığıyla Avrupa halklarının edebiyatı ile tanışmıştır.” 35

      Yazar bu sözleriyle Çarlık Hükümeti’nin gizli oyunlarına karşı okurun gözlerini açmaktadır. İlminski, niyetini sorunsuzca ve gizlice gerçekleştirebilmek amacıyla Kazaklar arasından uyumla çalışabileceği insan arayışına başlar. 1861’de profesörlüğe terfi eden İlminski’ye Ural, Sibirya, İdil ve Kazak bozkırlarındaki sömürge halklarını Hristiyanlaştırma görevi verilir. Rus alfabesi temelinde yeni yazı modeli hazırlamakla işe başlayarak bu modeli uygulama işine girişir. 1872’de kesin olarak Kazan İlahiyat Akademisi’ndeki görevini bırakarak, tamamen misyonerlik işine geçer. 1862-1867 yıllarında Rus alfabesi kullanarak misyonerlik kurallarını konu alan Tatar dilinde yedi kitap çıkarır.

      1872’de Kazan şehrinde öğretmen okulu açılmış fakat sonrasında misyonerlerin manevi merkezine dönüştürülmüştür. Okul müdürlüğü görevine

Скачать книгу


<p>31</p>

İstoriya izuçeniya tyurkskih yazıkov v Rossii. (1982). Moskva, 207.

<p>32</p>

Astrahanskaya Yeparhialnaya Vedomost. (1890). № 8, 11.

<p>33</p>

Vıtebskiy, V. N. (1892). İlminski. Kazan, 8.

<p>34</p>

ÇN: Orta Asya’da, Tatarlar Nogay şeklinde adlandırılmaktadır.

<p>35</p>

Baytursunov, A. (1989). Proizvedeniya, Stihotvoreniya, perevodı, issledovaniya. Almatı, 262.