Acı ve Tatlı Hayat. Joltay Jumat Almaşoğlu

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Acı ve Tatlı Hayat - Joltay Jumat Almaşoğlu страница 16

Жанр:
Серия:
Издательство:
Acı ve Tatlı Hayat - Joltay Jumat Almaşoğlu

Скачать книгу

anı, kişinin ve devletin çıkarlarının birleştiği zamanda gelir. Bu yazılı olmayan bir kanundur…

      Ancak bu sözler muhatabı tarafından algılanamamıştı. Söylenenleri düşünmeye bile çalışmamış olabilirdi, ruhu buna karşıydı.

      – Sovyetler ülkesi neresi ve biz neredeyiz? Uzun süredir acı çeken ülkemiz artık kendi halkıyla ilgilenmemeli mi?

      “Oho-ho-ho,” diye itiraz etti Aspan. “Bağımsızlık, bir gün onu ilan edip yorganı kendi üzerine çekmek ve en yüksek sesle şunu bildirmek anlamına gelmez: “Ben seni tanımıyorum ve sen de beni tanımıyorsun, “Kazaklar daha uzun bir süre Rusya ile yakın çalışacaklardır, ülkeler arasındaki kesin kopukluk mümkün değildir.

      – Bu durumda… – yazar biraz tereddüt etti – Ne söylemek istiyorsun? Ellerimizin ve ayaklarımızın hala bağlı olduğunu mu söylemek istiyorsun?

      – İddia etmiyorum, ama öyle sanıyorum: bunu düşünmek için bir sebep var…

      Ve sonra… yüksek sesle söylemek istemediği fikrini, ruhunun derinliklerinde ifade etti: “Devlet sosyal bir düzen, yani bir var bir yok. Bu yüzden insan her zaman kendisi için, mutluluğu için çaresiz bir mücadele yürütür, bunu her zaman öncelikli bir görev olarak görür…”

3

      Batan bir kıymık gibi can sıkıcı düşünceler Hanmurat’ı rahatsız ediyorlardı. Bunun nedeni, yazar Jashan ile dünkü hoş olmayan konuşmalardı. Başlangıçta ona soğuk davranıyor, sözlerini ciddiye almıyordu, ancak geçmiş konuşma her şeyi alt üst etmişti… onunla ilgili görüşü 180 derece değişmişti. Jashan Amca, havada kaleler inşa eden ve boş bir hayalin peşinde koşan bir adama benzemiyordu. Öyle görünüyor ki kalbi hayatın dertlerinden kırılmış ve ruhu günlük sorunlardan kurtulup huzur arıyordu. Belli ki, ebedi ve manevi olan konularla daha çok ilgileniyordu. Şerkala’nın kaderinden bahsettiğinde, hüzün yaşları gözlerine doluyordu. Bu durum muhatabının dikkatinden kaçmamıştı.

      Bütün gece yatağında dönüp durdu ve okul yıllarının hatıraları onu tekrar tekrar düşünceler okyanusunun dibine çekerek uykuya dalmasını engellemişti.

      Öğleden sonra yetimhanesine tekrar döndü ve uzun süre içeriye girmeye cesaret edemeden gri binaya baktı. İşte orada, köşede çocuk odasının penceresi görünüyordu. Demir bir yatakta tatlı tatlı uyuduğunu hatırlamıştı. Ve o zamanlar kendine özel bir hayali bulunmuyordu. Yaz günlerinde küçük pencere her zaman ardına kadar açıktı. Ve her sabah onu tanıdık bir ıslık uyandırırdı – en yakın arkadaşı Elmurat’ın ıslığı. Hemen pencereye koşar ve neşeyle bağırırdı:

      – Elmurat, sen misin?

      Ve arkadaşı ev bahçesinden olgun kırmızı elmaları elinde tutup cevap vermişti:

      – Seç, biri senin!

      – Biraz bekle, şimdi geliyorum.

      Sonra kasabadan çok uzak olmayan Sambi Tal bahçesine gitmişlerdi. Burası, yol kenarlarının güneşli tarafında meyve ağaçlarının bile yetiştiği kavak ağaçlarıyla dolu eski bir parktı. Yolda durmadan konuşuyorlardı ve aynı zamanda kocaman elmaları yiyiyorlardı. Elmurat’ın cömertliğinin sonu yoktu, cebinden güzel ambalaja sarılmış çikolatalı konfetini çıkardı. İnsan böyle güzel bir şeyi yemeğe bile kıyamazdı.

      – Al, bu da senin çikolatan…

      Bir arkadaşının sahip olduğu her şeyi paylaştığını bilerek sessizce sevinirdi. Gerçek bir arkadaşlığın anlamı budur, her zaman seni düşünür, unutmaz. Ebeveyn sevgisini görmemiş olan küçük bir çocuk başka ne diyebilir, hoş duygular onu sadece böyle anlarda sarıyordu. Saf bir çocuğun ruhunun küçük sevinçleri ve ardından zararsız çocuk konuşmaları başlardı…

      – Elmurat, benim için sen bir kardeş gibi oldun ve seni bir yakınım gibi seviyorum ve arkadaşlığımıza gerçekten değer veriyorum.

      – Ben de seni ailemden birisi olarak görüyorum! Öyle değil mi?

      – Yine de benim sana olan yakınlık duygularımı sana aktarmam mümkün değil, beni gerçek bir kardeş ve arkadaş olarak kabül ediyor musun, benim seni kabül ettiğim gibi?

      – Tabii ki benim için sen küçük bir erkek kardeşim gibi oldun ve bir ağabeyin yakınlık duyguları her zaman daha güçlüdür. Sonuçta, büyük olan her zaman herkesten sorumludur, – Elmurat tüm ciddiyetle ve çocuksu içtenlikle cevap verdi.

      O zamanlar onlara göre sonsuza dek en iyi arkadaş ve kardeş olmuşlardı.

      Arkadaşlar bu konuda uzun süre konuştular ve her biri kendi sadakatini kanıtlamıştı.

      – Burada daha iyi dostluğumuza ve ebedi kardeşliğimize kutsal bağlılık yemini edelim. Sambi Tal, erkek yeminimizin şahiti olsun!

      Böylece Elmurat bu kararı vermişti ve Hanmurat ta küçük bir erkek kardeş ve arkadaş olarak onu destekledi. Önce el sıkıştılar, sonra birbirlerine sımsıkı sarıldılar, sonra filmlerde gördüklerinden ve kitaplarda okuduklarından bir şeyler yapmaya çalıştılar, kahramanların yaptıkları gibi farklı yemin ritüelleri gerçekleştirdiler…

      …Daha dün gibiydi… Bir film şeriti gibi çocukluk anları gözlerinin önünden geçmişti… O zamandan bu yana köprünün altından çok su akmıştı. Böylece kendisi de bir yetişkin oldu, kendi yolunu arıyor gibiydi ve evlat edinen babası Tomas’ın rehberliğinde ticaret yolunda yürüyordu. Tomas Amca öğretmekten asla yorulmamıştı ve kendisi de sürekli öğrenmeyi bırakmamıştı.

      Şu anki rehber hocası, memleketinin yerlisi olan Aspan’dı.

      Bu arada yeri gelmişken, Aspan hakkında bahsetmek gerekirse…

      Amerika Birleşik Devletlerinin N eyaletine gittiğinden beri bir Whatsapp veya bir messenger aracılığıyla bir mesaj iletebilecek olmasına rağmen, her nedense bir kez bile kendisini arayıp sormaya tenezzül etmemişti… Neden sessizdi? Veya bir şeye mi kızgındı? Yoksa Hanmurat’ın Amerika’dan kendisiyle gelip bir süre daha Şerkala’da kalmasından memnun değil miydi? Onun kendi kararının aralarında bir anlaşmazlığa neden olabilir miydi? Tanıdığı kadarıyla, o geniş bir ruha sahip makul bir insandı. Şimdi hatırladığı gibi, üvey babası Tomas, ölümünden hemen önce ikisini de yanına çağırmış ve kendi vasiyetini bırakmıştı – o Aspan’a emanetti. Bunu unutabilir misin?

      – Aspan, sen oğlum Hanmurat’ın ağbisi ol! Ömrün boyunca ona vasilik edeceğine dair yemin et! Söz ver. Ve sen Hanmurat, şimdi onun öz küçük kardeşisin, ona sadık ol! Ancak bu şekilde ruhum öteki dünyada huzurlu olabilir…

      Babanın ölüm öncesi talebinin göz ardı edildiğini söyleyemem. Aspan o zamandan beri gerçekten de bir ağbi gibi Hanmurat’la yakından ilgilenmişti ve her zaman ona yardım elini uzatmaya hazırdı. Açıkçası, bir ağbi ve aynı zamanda bir arkadaşı olarak iyilikten yapmaktan onu mahrum etmiyordu.

      Hanmurat, evlat edinen babası Tomas Trams’ın ölümünden sonra iş hayatında ilk adımlarını atmaya başlamıştı. Genel olarak, bu konuda adı geçen ağbisi Aspan ile yakın çalışıyordu.

Скачать книгу