Ey Dünya Ey. Beksultan Nurjekeuli

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ey Dünya Ey - Beksultan Nurjekeuli страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ey Dünya Ey - Beksultan Nurjekeuli

Скачать книгу

Hayır, yalnız değildi. Taldıbulak tarafına giden kadın da o ormandan çıkmıştı.

      – O giden kadını gördün mü Jameş? Ağabeyin, seni bırakıp onu ormana götürmüş! Ağabeyin bulundu! Benden ona selam söyle, bundan sonra gözüme görünmesin!

      Daha da Jüzük’ün sesi uzaktan geliyordu fakat bu sefer hiçbir lafını işitmiyordu. Arkasına bakmadan atına binip gidiyordu. Artık bu olanlar çok ağır geldiği için duygularına hâkim olamayıp gözyaşı döküyordu. Şaşkına dönmüş, duygularından kendini alamıyordu.

      Olan her şeyi Jameş’ten duyduğunda Tazabek, kalbi duracak gibi hissetti. Şeyi’yi avucuma aldım derken şimdi uçup gidiyordu. Ne yapabilirdi? Şimdi durduramazsa o zaman her şey biterdi.

      – Jameş yürü gidelim, arkalarından yetişelim!

      Arkalarından duyulan atın sesine ikisi de aniden dönüp baktılar. Aman Allah’ım, sevincinden Şeyi’nin gözlerinden yaşlar boşalıyordu.

      – Ablacım, bu da ne? dedi Tazabek at üzerinde oturan Jüzük’ü kucaklayarak,

      – Böyle yapacağına beni öldürüp gitseydin daha iyi olmaz mıydı Şeyiciğim, ‘Artık ben seninleyim’ demedim mi?

      – Bana artık yaklaşma! Yaklaşma!

      Tazabek Şeyi’nin atının üzengisini hemen tutuverdi. Onu gören Jüzük ile Jameş, önlerinden gitmeyi sürdürdüler.

      – Canım! dedi Tazabek, Şeyi’nin dizginini kendisine doğru çekerek. İki at yan yana durdular. O elini uzatıverdi, diğeri öfkelenerek yüzünü çevirdi. Nasıl önüne alıp kucağında götürdüğünü fark etmedi Şeyi. Terkisine binmiş, Tazabek’in kucağında oturduğunu bir an fark etti. Güçlü delikanlı kızın karşılık vermesine aldırmadı. Kucağına almış yüzünden, boynundan, ağzından öpüyordu ve kokluyordu. Şeyi, çekingen bir tavırla utanıyor ve çırpınıyordu, sanki başı dönüp attan düşecek gibi oldu, Tazabek’in gömleğinden tutuvermişti. Düğmeleri açılıp çıplak göğsüne ıslak yüzü değiverdi. Kız o an ağladığını hissetti.

      – Beni kalpten kıskandın sen, beni sevmesen böyle kıskanmazdın değil mi, canım?

      ‘Canım! Canım!’ derken bu hayatta başka hiçbir şey kalmamış gibi. Şeyi artık ne öfkelenebildi ne çekinebildi.

* * *

      – Taldıbulak’a gidip Ömerali’yle görüşen Tilevli,

      – Yarın merkeze taşınalım! dedi. Karar verdiğini biraz sert sesle belirleterek.

      – Kendi alıştığımız yer, Orta Merki’ye yerleşelim. Sonra da orada durum nasıl olur bakalım!

      Orta Merki’ye taşınalı Şeyi’ye her bir dağ-taşta felaket saklanmış gibi geliyordu. ‘Savaş ağır iş’ denilen bela sadece Tazabek’te ikisine kurulan pusu gibiydi.

      Üç gün sonra gece pazardan gelen Ömerali homurdanarak oturdu ve karısı Kalişa ile kızı Jameş’in önünde Tazabek’i dövecekmiş gibi asık suratla baktı. Evdekilerin hepsi ürpererek sessiz kaldılar. İhtiyar aniden gözleriyle aşağı bakıp sol avucuyla yüzünü okşayıp sonra sağ avucuyla gözünü, burnunu sonra da yavaşça ağzını ovaladı.

      – Oğlum! dedi sonra yavaş sesle.

      – Benim bildiğim kadarıyla insanın ölümden başka her şeye acele etmesi gerekir. Kazak dediğin yarın yaşar mı yaşamaz mı, onu bir Allah bilir. Bana tez vakitte torun sevdirmezsen bu hayat boşunadır. Halkın başına bela geldi. Artık gamsız yürümen, öncelikle kendine, iyice düşünürsen halkına yaptığın düşmanlıktır. Bu kadar bekâr kaldığın yeter, evlenmen gerekir. Düşündüğün, aklında birisi varsa söyle, yoksa kendim birisine kız istemeye giderim.

      – Eee! Ne oldu düşman kovar gibi acele ediyorsun? diye Kalişa kıpırdadı. İhtiyar öfkelenerek elini kaldırdı.

      – ‘Düşman kovdu değil, düşman tepededir. Karısına asık yüzle baktığı gibi oğluna döndü.

      – Düşündüğün birisi var mı yok mu?

      – Evet baba! Var! Düşündüğü birisi var! dedi Jameş, Tazabek’ten önce cevap vererek.

      Tazabek, Jameş’e bir şey diyecekti, ihtiyar elini kaldırıp konuşmasını engelledi.

      – Kim o? dedi Jameş’e dönüp,

      – Kimin kızı?

      – Tilevli ağabeyinin kızı!

      – Şeyi mi? dedi annesi, kızının yüzüne sevinçle bakarak.

      – Evet.

      – Tamam! dedi Ömerali yüzünü sıvazlayarak. Tilevli’nin kızı ise Allah dilediğimizi vermiş. Hatun, tatlılarını hazırla yarın ikimiz Tilevli ile Ajiken’e gidelim.

      – Önceden haber vermeden, bir şey demeden nasıl olur acaba?

      – Öyle olacak! Haber vermeden geldin diye Tilevli bizi evinden kovacaksa kovsun! Hem durumuzu anlatırız hem de ikram edilecek yemeğe çağırırız.

      Tazabek, yerinden gülümseyerek kalktı. Jameş de ağabeyine gülümseyerek baktı. Kalişa da sevinçle kocasına baktı. Çoktandır çözülmeyen düğümü kolayca çözdüğüne hem şaşırdı hem de sevindi.

* * *

      Güneş tam tepedeyken yamaçta oynayan Ağıntay’ın iki oğlu ve bir kızı Şeyi’ye koşarak geldiler,

      – Abla! Jaydak Bulak tarafından iki atlı geliyor! dedi ikisi yarışırken. Şeyi, Jameş’in atını hemen tanıdı fakat üzerindeki o değil orta yaşlı bir kadındı. ‘Belki annesi olabilir, dedi tahmin ederek. O zaman yanındaki babasıdır’.

      Misafir geldiğini ağabeyi ile yengesine kapıdan haber verdi ve kendisi evden uzaklaşarak gitti. Ağıntay ile Jüzük evden koşarak çıkıp misafirlerle yüksek sesle selamlaştı.

      Şeyi’nin tahmini doğru çıkmıştı. Gelen Tazabek’le Jameş’in anne babası Ömerali ile Kalişa idi. Derhal koyun kesilip, hemen kavurma hazırladıklarına göre anne babasının razı olduklarını hissetti. Tazabek’in, ‘Tez vakitte anne babamı seni istemeye göndereceğim!’ diye sözünü tuttuğunu düşündü.

      Babası Tilevli, Şeyi’ye göre katı yürekli ve adil, kimsenin düşünmediğini düşünen, kimsenin bilemediğini bilen, yapısı çok farklı bir kişiydi. Davranışı ve karakteri biraz farklıydı. Eski Kazakları över, şimdiki Kazakların çoğunu küçümserdi. Babasının konuşmalarına bakınca kendisi övüngen; tek atını sevdiği birisine üzerinden inip verecek kadar cömert, korktuğunu ve şaşırdığını belirtmek istemeyen gururlu birisiydi. Kendisinin yaptığı doğru, yanlış olsa da dediğinden vaz geçmeyen hem cesur hem inatçıydı. Birisinin kendisinden üstün olduğunu kabul etmeyecek kadar kıskançtı. Bugün birisinin ‘eee, tamam’ demesinin yarın kendisine kazılan çukur olduğunu fark etmeyecek kadar saftı; birisine hediye vereni seven ve almaya da kötü demeyen, her nasılsa

Скачать книгу