Cehennemden Selam. M. Turhan Tan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Cehennemden Selam - M. Turhan Tan страница 27

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Cehennemden Selam - M. Turhan Tan

Скачать книгу

Boğaç, iğne deliğinden dünyayı görür. Seni bir kat daha pişirmek için bu işi işledi. Şimdi dünyanın hâlini biraz daha anlamış oldun. İyiliğe kemlik!.. Bunu hatırından çıkarıp şuna buna güvenme. Zaten âdemoğluna güvenilmez!”

      Kör Mahmut, o gün Baba Doğan’a veda etti. Ertesi gün Üsküdar’a geçecek, Anadolu’da uzun bir cevelan yapacaktı. İstanbul’u hiç beğenmemişti. Bunu Baba Doğan’a da açıkça söylemişti. Yeniçeri eskisi, delikanlının gösterdiği çekingenliği biraz tabii buluyordu.

      “Nee?..” diyordu. “Burada her şey olur. Ad, para, makam… Bütün bunları, gün olur, bir anda elde edersin. Fakat erlikten vazgeçmemeli. Tilki gibi düzenbaz olmalı. Daha senin kanın coşkun. Hele bir müddet dolaş. Kellen yerinde kalırsa bir gün sen de bize uyarsın.”

      Ertesi gün Kör Mahmut, atına binip Ahırkapı’ya doğru gidiyordu. Oradan bir kayıkla Üsküdar’a geçecekti. Sokaklarda bir fevkaladelik, bir gayritabiilik görür gibi oldu. Yol boyuna silahlı yeniçeri mangaları geçiyordu. Delikanlı önce bunlara ehemmiyet vermemişti. Fakat silahlı müfrezelerin alışılagelenden fazlalığı, birbirlerini takip etmesi merakını uyandırdı. Halkta da acayip bir telaş görülüyordu. Korkuyorlar, heyecan gösteriyorlardı. Nihayet birine sordu:

      “Nedir yahu? Bu asker nereye gider?”

      “Ulema ayaklanmış, Fatih’te bayrak açmışlar. Galiba kavga oluyormuş.”

      Kör Mahmut, ulema denilen güruh ile ömründe temas etmemişti. Yalnız tekkelilerle onların arasında daimî bir zıtlık olduğundan ulema takımı aleyhine hayli sözler dinlemişti. Bizzat Rumiye Şeyhi, kadıların cehennemde çıralık yapacağını söylüyordu. Softaların bir boğaz, bir yataktan başka bir şeyi düşünmediklerine iman etmişti. Onların mideleri dolgun, yatak safaları olgun olduktan sonra dünyaya bir pul bile vermediklerini öğrenmişti. Fakat bu keyif ehlinin öyle bayrak kaldırmak filan gibi işler yapabileceklerini zannetmiyordu. Onlar, pilava kaşık, paraya kavuk sallamayı öğrenmişlerdi. Şimdi nasıl olmuş da böyle bir işe girişmişlerdi?

      İstanbul’dan çıkmadan şu sahneyi görmek fena olmayacaktı. Şunun kanı heder, bunun karısı boş, filanın malı helal, diye bol keseden hüküm savuran şu yobaz sürüsünü bir de erlik meydanında görmeliydi!

      Atını Fatih’e doğru çevirdi. Caminin yanına geldiği zaman gülünç bir manzara ile karşılaştı. Sanki o büyük avluya binlerce ördek konmuştu. Yeşilli, beyazlı bir sürü baş, tıpkı ördek kümesi gibi çalkalanıyordu. Koca bir sırık üzerinde bir derviş tacı sallanıyordu. Yüzlerce mahalle çocuğu da Fatih’le Saraçhane arasını doldurmuş, hayhayalarla bu toplantıyı alaya koyulmuştu.

      Kör Mahmut, seyircilerden birine o derviş tacının ne olduğunu sordu. Herif gülerek cevap verdi:

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Reksan: Raks eden, dans eden, oynayan. (e.n.)

      2

      Konuşma, aynen tarihten alınmıştır. (y.n.)

      3

      “Allah’ın laneti üzerine olsun!” (e.n.)

      4

      Mahnuk: Boğulmuş, boğazı sıkılmış. (e.n.)

      5

      Septe düşmek, tımar vazifesi mahlul oldu demektir. (y.n.)

      6

      Has, maaş mukabili olarak büyük memurlara tahsis olunan varidatın alındığı yerlere denir ki, hasları ekseriya, livalar ve vilayetler teşkil ederdi. (y.n.)

      7

      Civelek, onuncu ve on birinci asırda başlayan ve çoğalan içtimai ahlaksızlıklardan olup yeniçerilerin, sipahilerin yüzlerine yarım peçe örterek yanlarında gezdirdikleri genç çocukların unvanıdır. (y.n.)

      8

      Rüstem Paşa damatlığa namzet iken rakipleri “cüzamlıdır” demişlerdi. Kendisi osırada Diyarbakır’da idi. Saraydan mutemet bir memur gönderilerek ansızın don ve gömleği muayene ettirildi. Tesadüfen gömleğinde bir bit bulundu. Cüzamlılarda bit bulunamayacağı halk arasında geçerli olduğundan paşa da damatlığına kabul görüldü. (y.n.)

      9

      Cihangir Camii, bu kambur çocuğun namına izafeten yapılmıştır. (y.n.)

      10

      Mazmun: Nükteli, sanatlı, ince söz. (e.n.)

      11

      Kerrake bir nevi entaridir. (y.n.)

      12

      Dildade: Gönül vermiş, âşık. (e.n.)

      13

      Perestişkâr: İbadet edercesine seven, çok ileri sevgi ve hürmet besleyen. (e.n.)

      14

      Kazasker, Çivizade’dir. Şeyhülislâm ise meşhur Yahya Efendi’dir. Fetva kapısından adil bir muamele görmeyen mağdur çocuk, bilahare bahtından tavize nail olarak Ahmet Paşa namıyla Mısır valiliğine kadar yükselmişti! (y.n.)

      15

      Mahlu: Reddedilmiş. (e.n.)

      16

      Dolmuş, belirli miktarda kişiyi bir mahalden diğer mahalle nakleden büyücek

Скачать книгу