Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt. Сюэцинь Цао

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt - Сюэцинь Цао страница 10

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt - Сюэцинь Цао

Скачать книгу

ilk bakışta, yulaf lapası pişiren titrek bir ihtiyar rahipten başka kimseyi görmedi. Yucun onun kendisine hiç aldırmadığını fark edince, yanına kadar gidip bir-iki soru sordu ama hem sağır hem de bunak olan yaşlı rahip, dişleri de olmadığından ilgisiz bir şeyler geveledi.

      Yucun’ın sabrı taştı ve bir iki kadeh içmek için bir köy hanına gidip kır manzarasının keyfini artırmaya karar vererek tapınaktan çıktı, adımlarını köye doğru çevirdi. Tam hanın kapısından girerken, içeride ayrı ayrı masalarda şaraplarını içen adamlardan biri, ayağa kalkıp kahkahayla onu selamladı.

      “Seni burada göreceğim hiç aklıma gelmezdi!” diye bağırdı.

      Yucun adama bakınca, onun eski günlerde başkentte tanıştığı, Leng Zixing adındaki antikacı olduğunu hatırladı. Orada kaldıkları süre boyunca arkadaşlıkları devam etmiş; Yucun onun girişkenliğine ve yeteneğine hayranlık duymuş, Leng Zixing de Yucun gibi bilgili ve kültürlü birini tanıdığına çok sevinmişti. İkisi gayet iyi anlaşmış ve dost olmuşlardı.

      “Buraya ne zaman geldin, kardeşim?” diye sordu Yucun neşeyle. “Buralarda olduğunu hiç bilmiyordum. Karşılaşmamız ne ilginç bir tesadüf.”

      “Geçen yılın sonlarında eve döndüm.” diye cevap verdi Leng Zixing. “Şimdi tekrar başkente giderken eski bir arkadaşı bulup bazı şeyleri görüşmek için buraya uğradım. Sağ olsun, birkaç gün daha kalmam için bana ısrar etti, benim de yapılacak acil bir işim olmadığından bir iki gün burada takılıyordum ama ayın ortasında yola koyulmak niyetindeyim. Arkadaşımın bugün işi vardı, ben de yürüyüşe çıkmıştım, buraya uğradım. Seninle karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim.”

      Konuşurken Yucun’ı kendi masasına davet edip yeniden şarap ve yiyecek bir şeyler getirtti. İki arkadaş ağır ağır şaraplarını yudumlarken sohbet ettiler. Konuşmaları ayrıldıkları günden beri neler yaptıkları konusuna geldi.

      “Başkentten haber var mı?” diye sordu Yucun.

      “Yeni bir şey yok.” dedi Zixing. “Ama senin soylu akrabalarından birine çok önemli olmasa da dikkat çeken bir şey oldu.”

      “Benim başkentte oturan akrabam yok ki.” dedi Yucun gülümseyerek. “Acaba kimi kastediyorsun?”

      “Nasıl aynı soyadını taşıyıp da aynı soydan olmazsınız?” dedi Zixing alaycılıkla.

      “Kimlerdenmiş?” diye sordu Yucun.

      “Rong Konağı’ndaki Jia sülalesinden. Onlardan utanmana gerek yok, saygıdeğer dostum.”

      “Ha onları mı diyorsun!” diye bağırdı Yucun, gülerek. “Doğrusunu söylemek gerekirse, benim sülalem çok geniş. Doğu Han Hanedanlığı tahttayken yaşayan atamız Jia Fu zamanından beri sülalemizin kolları çoğalıp yayıldığı için her bölgede bir Jia bulabilirsin. Hepsinin izini sürmek imkânsız. Rong kolu da benimle aynı soya kayıtlı ama çok zengin ve soylu olduklarından onlarla akraba olduğumuzu söylemeye hiç yeltenmedik ve giderek birbirimizden uzaklaştık.”

      “Öyle söyleme, dostum.” dedi Zixing, iç çekerek. “Ning ve Rong kollarının ikisi de benzer şekilde düşüşe geçtiler, eski günlerdeki gibi değiller artık.”

      “Bugüne dek her ikisi de hayat dolu bir aileydiler, nasıl olur da bu kadar kısa süre içinde refahları bozulabilir?”

      “Açıklaması uzun bir hikâye.” dedi Zixing.

      “Geçen yıl,” diye devam etti Yucun, “Jinling’e gittiğimde, Altı Hanedanlık’ın kalıntılarını ziyaret ederken, Taş Kent’e girdim ve eski konaklarının kapısından geçtim. Sokağın doğu kısmında Ning Konağı, batı kısmında da Rong Konağı yer alıyordu. Birbirine bitişik olan bu iki konak neredeyse bütün sokağı kaplıyordu. Kapılarının dışında pek bir hareketlilik olmadığı doğru ama duvarın üstünden içeri bakılınca, çok muhteşem salonlar ve çardaklar, iki katlı yapılar ve verandalar gördüm. Arka tarafı tamamen kaplayan çiçek bahçesi, ağaçları ve taş döşeli alanlarıyla hâlâ zengin ve bereketli görünüyordu. Hiç yıkılmış ya da çökmüş bir hâli yoktu.”

      “İmtihanı birincilikle geçmiş biri için hiç de akıllı değilsin.” diye kıkırdadı Zixing. “Eskilerin dediği gibi, ‘Bir kırkayak ölür ama asla yıkılmaz.’ Bu aileler de eskisi kadar refah içinde olmasalar bile, sıradan bir üst düzey ailesinden bir gömlek daha üstündürler. Son zamanlarda ev halkının sayısı günbegün artıyor, tabii uğraşları da. Efendiler de uşaklar da lüks içinde yaşamaya öyle alışmışlar ki hiçbirinin ilerisini düşünüp önlem aldığı yok. Günlük ihtiyaçlarında, savurganlıklarında ve harcamalarında kendilerini şartlara adapte edemiyorlar, idareli kullanamıyorlar; böylelikle dışarından bakıldığında her zamanki gibi muhteşem görünseler de cüzdanları neredeyse boşaldı! Ama en büyük sıkıntı bu değil. Çok daha ciddi başka bir mesele var. Böyle resmî statüdeki ailelerde, böylesine eğitimli ve kültürlü zümrelerde yeni kuşakların öncekilerden daha aşağı mertebede olabileceği kimin aklına gelirdi?”

      “Hiç şüphesiz, bu kadar kültürlü ve görgülü bir aile iyi yetiştirilmenin önemini biliyordur.” diye karşı çıktı Yucun, hayretler içinde. “Diğer kollar için bir şey söyleyebilecek durumda değilim ama Ning ve Rong konakları çocuklarını yetiştirme tarzlarıyla ün salmışlardır.”

      “Ben işte bu iki konaktan söz ediyorum.” dedi Zixing üzülerek. “Beni iyi dinle. Ningguo Dükü ve Rongguo Dükü aynı anneden doğan iki kardeşti. Daha büyük olan Ningguo Dükü’nün dört oğlu vardı. Ölümünden sonra en büyük oğlu Jia Daihua onun unvanını aldı. Onun da iki oğlu oldu ama adı Jia Fu olan büyük oğlu sekiz dokuz yaşlarında ölünce küçük kardeşi Jia Jing o unvanı aldı. O zamanlar Taocu doktrinlere o kadar kendini kaptırmıştı ki iksir hazırlamaktan başka hiçbir şeyle ilgilenmiyordu. Neyse ki erken yaşta Jia Zhen adında bir oğlu oldu, unvanını ona bırakıp bütün zihnini ölümsüzlüğe adadı. Memleketine geri dönmek yerine Taocu rahiplerle şehrin dışında aptalca zaman geçiriyor. Jia Zhen’in de Rong adında bir oğlu var, şimdilerde on altısında. Jia Jing dünyevi meselelerden elini eteğini çekmiş, Jia Zhen de eğitimine hiç zaman ayırmayıp zevk ve sefa sürüyor. Ning Konağı’ndaki düzenin altını üstüne getiriyor ama kimse onu engellemeye cesaret edemiyor. Şimdi sana Rong Konağı’nı anlatayım. Sözünü ettiğim tuhaf olay orada oldu. Rongguo Dükü’nün ölümünden sonra büyük oğlu Jia Daishan onun unvanını aldı ve soylu Jinling ailesinden Marki Shi’nin kızıyla evlendi. Ondan Jia She ve Jia Zheng adlarında iki oğlu oldu. Jia Daishan uzun zaman önce öldü ama dul karısı Büyük Hanımefendi Shi hâlâ hayatta. Büyük oğlu Jia She unvanı devraldı. Cana yakın ve neşeli bir mizacı var ama o da aile meselelerine pek kafa yormuyor. Küçük olan Jia Zheng çocukluğundan beri kitaplara çok meraklıydı, düzgün ve dürüst biri olarak yetiştirilmişti. Büyükbabası ona çok düşkündü ve imtihanları geçerek hayata atılmasını istiyordu ama Jia Daishan ölüm döşeğindeyken, bir vasiyette bulunmuş ve bu da İmparator’a sunulmuş. Majesteleri eski bakanının hatırına, sadece büyük oğlunun babasının makamına getirilmesini emretmekle kalmayıp diğer oğulların da huzuruna çıkarılmasını istemiş. Bir lütufta daha bulunup Jia Zheng’ı bir bakanlığın sekreter yardımcılığına atamış ve bakanlıklardan birinin çalışmaları konusunda tecrübe edinmesini istemiş.

Скачать книгу