Ayaşlı ile Kiracıları. Мемдух Шевкет Эсендал

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ayaşlı ile Kiracıları - Мемдух Шевкет Эсендал страница 8

Ayaşlı ile Kiracıları - Мемдух Шевкет Эсендал

Скачать книгу

Metres gideyim mi?”

      “İşte gitmişsin ya, buna da git!”

      “A a, ne zaman gitmişim?”

      “Karnındaki çocuğun babası nikâhlın mıydı?”

      “Olmasın. Başıma bir kaza geldi. Metres oturmadım ya.”

      “Ne farkı var?”

      Halide yüzüme baktı, alay edip etmediğimi anlamak istedi. Anlıyorum ki birinin kapatması olmak, birinden nikâhsız bir çocuk almaktan daha ağır, daha çok ağır. Halide böyle düşünüyor. Ama bunun niçin olduğunu anlayamıyorum…

      “Ne farkı var olur mu? Ben açlıktan geberirim de gene elin kötü karıları gibi metres oturmam. Elin itlerinin eğlencesi miyim?”

      Biraz durduktan sonra:

      “Kocaya varmadımsa kabahat benim mi? Sen bunları çıkaranlara söyle.”

      “Neleri çıkaranlar kız?”

      “İşte boşanma kalktı ya!”

      “E, boşanma kalktıysa kötü mü oldu?”

      “Kötü oldu ya, herifler şimdi almıyorlar işte!”

      “Almıyorlar mı? Ortalık az evleniyor sanıyorsun!”

      “Canım, hanım olanlara, anası babası olanlara göre ne var? Bu zaten onlara yaradı. Benim gibi kimsesizleri alan var mı?”

      “Eskiden alsalardı bile usanınca bırakıyorlardı. Onu da söylesene!”

      “Bıraksın, alıyordu ya! Hiç olmazsa çocuğun babası olurdu.”

      “Sana da şimdi bu çocuğun babasını belli et diyen mi var? İstediğinizi yapıyorsunuz, istediğiniz yerden çocuğu alıyorsunuz; karışan, görüşen yok. Sonra da kabahat başkalarının oluyor.”

      “Olur ya, bu serbestliği kim istedi?”

      “Kim istedi?”

      “Siz, beyler istediniz. Gene de sizlere yaradı. Sizin hanımlar bir çocuk aldırmak istese hekimler, birbirini çiğnerler. Ben yalvarıyorum da kimse aldırmıyor. Bunun babası benden sıska, bu çocuk doğacak da çok düğün, bayram olacak. Bana, çocuğu düşüremezsin, diyorlar. Bakalım, doğurabilir miyim? Yarın lohusa olunca bir tas çorba getirecek var mı?”

      “Olsa gerek…”

      “Kim? Babası mı? Allah onun canını alsın. O, beni düşünseydi bugüne kadar kor muydu?”

      Biraz durdu, sonra:

      “Adamın kısmeti olmalı…” dedi. “Bak Cemile’ye!”

      “Ama Cemile metres oturuyor.” dedim.

      “Korkma, nikâhları var.” dedi. “Eğer bıraksalar herif onu, karısının üstüne alacak. Bırakmıyorlar, onlar da imam nikâhı yaptılar.”

      Söyleyeyim ki: Ben Halide’den, bizim bankada Cemile adında bir kız ile bunun Feyyaz Bey adında bir “amanı” olduğunu öğrenince bunların kimler olduklarını görmek istedim.

      Cemile güzelce, körpece bir kız. Halide’den çok güzel, çok oynak… Bu, Feyyaz Bey’den daha iyisini bulduğu gün hemen yeni dostuna kaçacak bir çiçek!

      Feyyaz Bey’e gelince salonun büyük kapısı önünde durup gösterdiler:

      “Bakınız, o köşede çıplak kafa görünüyor ya, işte o!”

      Baktım iri bir deftere gömülmüş; saçsız, kocaman bir kafa! Görseniz hiç ummazsınız. Nasıl da güzel yolunu bulmuş; kızı bankaya hizmetçi, kendine de metres!.. Banka şerefine oooh! Allah sağlık versin. Neler dönüyor da bizim haberimiz yok.

      Cemile’nin her zaman yüzü gülüyor belli ki yaşayışında eksiği yok. Halide’ye söyledim:

      “Cemile’yi gördüm.” dedim. “Sen onun gibi birini niye bulmadın?”

      “Ah…” dedi. “Nerede bende o talih!”

      “Seninki kaç para aylık alıyor?”

      “Bilmem, kendi söylediğine bakılırsa elli lira alıyormuş.”

      “Evinde kaç kişi var?”

      “Bir kız kardeşi, bir kendi. Başka kimseleri yok. Kız kardeşi de beni tanır eğer istese onların yanında ben de olurum.”

      “E, güzel ya! Git söyle seni yanına alsın.”

      “Nikâh etmezse ben gitmem. O da nikâh etmiyor, ‘Ben kız alacağım.’ diyor.”

      “Seni sevmiyor mu?”

      “Adam sen de! Öylesinin sevmesinden ne olacak. Daha çocuk desen çocuk! Sizden genç. Genç adamın sevgisine inan olur mu?”

      “Ya, demek gençlerin sevgisine inanılmaz ha?”

      “Olmaz ya, hem bu öyle adam değil canım, mektep çocuğunun biri.”

      “Sen de turnayı gözünden vurmuşsun!”

      “Ne yapayım, bana çok iyiliği vardır. Benim yüzüm tutmaz.”

      “Kız alacağım demesi kötü!”

      “Aman alsın. Kimi isterse alsın, beni bu piçten kurtarsın da…”

      Halide’nin gözdesi olan bu çocuk, birkaç gün için İzmir’e gitmiş. Gelince Halide ona anlatacak, diyecek ki: “Ya doğuncaya kadar bana bakarsın, sonra da çocuğu alır, ne yaparsan yaparsın yahut otuz beş lirayı verir, çocuğu aldırırsın. Olmazsa müdüre kadar, büyüklerin kim varsa çıkıp söylerim.” Dairesine gidip onu rezil edecek. Son söz bu!

      6

      Halide, bizim Fahri’nin verdiği ilaçları alınca biraz düzelir, canlanır gibi oldu ama bu canlanışı, Hasan Bey’in bitişiğindeki odada oturan eski konsoloslardan Şefik Bey’e yaramadı. Aralarında bir kavga oldu; Halide, Şefik Bey’i dövmeye kalktı.

      Şefik Bey, Halide’ye çamaşır yıkatmış, parasını vermemiş. “İki gömleğim paralandı, bir çorabım kayboldu.” diyormuş. İş yalnız bununla kalsa Halide aldırmayacakmış, nasıl ki bir aydır hiçbir şey söylememiş. Ortada böyle bir anlaşmazlık varken bir de bir akşam, Şefik Bey’e iki genç çocuk misafir gelmişler. Bir masa örtüsü istemiş. Halide, üst katta oturan Yahudi madamın hizmetçisinden eğreti bir örtü almış. O gece bu yeni örtüyü, hem yakmışlar hem şarap döküp lekelemişler. Halide, Şefik Bey’e bu örtüyü ödemesini söylemiş. Şefik Bey aldırmamış, aradan biraz geçince Yahudi madam, örtü yüzünden hizmetçisine yol verecek olmuş. Halide bunu duyunca hemen Şefik Bey’e koşmuş. Şefik Bey de Halide’yi odasından kovmuş. İş buraya gelince Halide deli gibi olur,

Скачать книгу