Ulduz ile Kargalar. Samed Behrengi

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ulduz ile Kargalar - Samed Behrengi страница 2

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ulduz ile Kargalar - Samed Behrengi

Скачать книгу

patates kızartmasının kokusu geldi. Babasının yemek yemesine bakıyor ve yutkunup duruyordu. Elini uzatıp da yiyemiyordu. Çünkü üvey annesi her zaman, çocukların kendi başlarına yemeğe başlamalarına hakkı olmadığını, büyüklerin bir tabağa yemek koyarak uzatmaları halinde yiyebileceklerini söylerdi.

***

      Aylardan eylül idi. Öğle yemeğini yedikten sonra, baba ile üvey annenin uykusu bastırdı, yatmaya gittiler. Ulduz da mecburen uyuyacaktı, yoksa babası azarlar ve çocukların öğle yemeğini yedikten sonra uyumaları gerektiğine dair sözlerle kızardı ona. Ama Ulduz, neden muhakkak uyuması gerektiğini bir türlü anlamazdı. Kendi kendine şöyle düşündü:

      “Bugün uyumamalıyım çünkü uyursam Anne Karga gelince beni göremez, yavrusunu tekrar geri götürmek zorunda kalır.”

      Odanın ucunda yatağına uzandı, uyur gibi yattı. Babası ve üvey annesi uyuyunca ayaklarının ucunda ağır ağır bahçeye çıktı. Dut ağacının gölgesinde oturdu. Üç sefer parmaklarını saymış oynuyordu ki karga geldi yanına. Önce damın kenarına konup, Ulduz’u gözledi. Ulduz, aşağı inebileceğini işaret etti kargaya. Anne Karga indi ve yanına oturdu. Yanında da minicik ve sevimli bir karga yavrusu getirmişti.

      “Uyuyorsun diye korktum.”

      “Her gün uyurum ama bugün uyumadım. Babamla üvey annemi uyutup geldim.”

      “Aferin sana, iyi ettin. Uyumak için çok zaman var. Ama gündüzleri uyuyorsan geceleri ne yapıyorsun?”

      “Bunu üvey anneye sor… Minik kargayı benim için mi getirdin? Ne kadar sevimli!”

      Anne Karga, yavrusunu Ulduz’un eline verdi. Çok sevimli görünüyordu. Ulduz birden derin bir ah çekti.

      “Neden ah çektin öyle?”

      “Oyuncak bebeğim geldi aklıma. Keşke yanımda olsaydı şimdi, üçümüz ne güzel oynardık.”

      “Hiç üzülme sen. Torunlarımdan biri birkaç gün içinde yumurtlayıp yavrulayacak. Onlardan bir tanesini sana getiririm, böylece üç oyun arkadaşı olursunuz.”

      “Yoksa senin başka yavrun yok mu?”

      “Olmaz mı, elbette var. Üç tane daha yavrum var.”

      “O zaman onlardan birini de getir.”

      “Ama ben yalnız kalırım getirirsem. Yavruların bir de babası var. İzin vermez. Bunu senin için getirdim ama dili bile açılmadı daha, uçmayı da bilmiyor, yürüyor sadece. Bir haftaya kadar dili açılır. İki hafta sonraya da uçmayı öğrenir. Dikkat et, hiç unutma, iki haftaya kadar uçabilmesi lazım. Uçamazsa bir daha hiç uçamaz.”

      “Uçamazsa ne olur?”

      “Ne olacağı belli; ölür. Yiyecek olarak ne vermen gerektiğini biliyor musun ona?”

      “Hayır, bilmiyorum.”

      “Her gün bir parça sabun, biraz da et falan, böyle şeyler işte. Olursa ufak bir balık… Sizin havuzda epeyce balık var. Ufak böcek, solucan, peynir de yer.”

      “Tamam, çok iyi.”

      “Peki üvey anne izin verecek mi ona bakmana?”

      “Yok. O hiç sevmez böyle şeyleri, görmeye bile tahammül edemez. Mecburen saklayacağım yavruyu.”

      Minik karga, Ulduz’un eteğine sürtünüp sıçrayıp duruyordu. Gagasını açıyor, ağır hareketlerle kızın ellerine değdiriyor, sonra bırakıyordu. Ufacık gözleri ışıl ışıl parlıyordu, ayakları çok inceydi. Hani neredeyse Ulduz’un küçük parmağı kadardı. Tüyleri ve kanatları kadife gibi yumuşacıktı, annesininki gibi iri ve kaba değildi. Doğrusu, annesinden daha güzeldi.

      Anne Karga:

      “Peki nerede saklamayı düşünüyorsun onu?”

      Ulduz bu konuyu henüz düşünmemişti. Bir süre düşüncelere daldı. Nereye saklamalıydı? Hiçbir yer gelmedi aklına.

      “Çiçeklerle çalıların arasına saklayabilirim.”

      “Olmaz öyle. Üvey anne fark eder orada. Hem bir de çiçekler sulandığı zaman yavrum ıslanır orada, sonra da soğuk alıp hasta olur.”

      “Nereye saklayayım o hâlde?”

      Anne Karga etrafına iyice bir bakındı, ardından merdivenin altına saklamanın daha iyi olacağını söyledi.

      Merdivenin basamakları çatıya çıkıyordu. Ufak yerleşim yerlerinde ve köylerde bu tür merdivenlerden çokça bulunur. Merdivenin altında tavuk kümesi vardı, kümes genişti ama içi boştu. Minik kargayı bu kümesin içine koydular. Kedi gelip yavruyu kapmasın ve üvey anne de işin kokusunu almasın diye, kapısını da sıkıca kilitlediler. Kümesin küçük kapağının altında, minik karganın nefes alabilmesini sağlayacak bir boşluk vardı.

      “Anne Karga, ismi nedir bu miniğin?”

      “Ona Karga Bey diyebilirsin.”

      “Erkek mi bu karga?”

      “Evet.”

      “Erkek olduğu nasıl anlaşılıyor? Bütün kargalar birbirine benziyor sanki!”

      “Size öyle geliyor. Aslında baş ve yüze biraz dikkat etseniz dişi ve erkek olanları ayırabilirsiniz birbirinden.”

      Oradan buradan biraz daha sohbet ettikten sonra birbirlerinden ayrıldılar. Ulduz odaya gitti. Yatağına uzandı ve gözlerini yumdu. Üvey anne kalktığında, Ulduz’un hâlen yattığını gördü. Ama Ulduz gerçekte uyuyor değildi, uykusu gelmemişti. Yeni arkadaşı, Karga Bey’i düşünüyordu. Gözlerini hafifçe aralayıp üvey anneye bakıyor, bir yandan da için için gülüyordu.

***

      Aradan birkaç gün geçti. Ulduz çok neşeliydi ve keyfine diyecek yoktu. Babasıyla üvey anne, onun bu durumuna hayret ediyorlardı. Üvey anne, bir gece Ulduz’un babasına;

      “Bu çocuğa ne oldu anlamıyorum. Gülüyor, sürekli zıplayıp oynuyor, bir şeye aldırdığı da yok ama ben ne olduğunu bulup ortaya çıkarmayı bilirim.” dedi.

      Ulduz bu sözleri işitti, kendi kendine “artık daha fazla dikkat etmeliyim.” diye düşündü. Her gün, iki üç sefer Karga Bey’in yanına uğruyordu. Bazen evde kimse olmuyordu, o vakitler minik kargayı yuvadan dışarı çıkarıyor ve onunla oynuyordu. Konuşmayı öğretiyordu ona. Anne Karga da arada bir uğruyor, yavrusu için yiyecek bir şeyler getiriyordu; bir parça et, sabun, bu tür şeyler… Bir seferinde iki tane örümcek getirmişti. Örümcekler Anne Karga’nın gagasının arasına sıkışmış, kolları bacakları hareket ediyor ama kaçıp kurtulamıyorlardı. Amma da uzun bacakları vardı. Ulduz onları görünce korktu. Anne Karga:

      “Korkma canım, bak şimdi yavrum nasıl da güzel yiyecek bunları.”

Скачать книгу