Hayat Her Gün Yeniden Başlar. Osman İlhan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hayat Her Gün Yeniden Başlar - Osman İlhan страница 3

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Hayat Her Gün Yeniden Başlar - Osman İlhan

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      Bakışlarımda ise Arjantin ligine üst vermiş birinin koy verdim gitmişliği…

      Ama bir şekilde maç devam ediyor ve bir şekilde oyunun içinde kalmayı beceriyorum. Yaşıyor olmam bundan sanırım. Skoru bilmiyorum.

      Doğrusu yediğim birkaç düzine golden sonra saymaktan vazgeçtim. Bedenim kendi yarı sahasında top çevirirken, aklım bitse de gitsek modunda.

      Harbi, bitse de gitsek artık…

      Elbet Biri Gelecek

      Bazen sevdiklerimiz en gitmez dediğimiz anda bizi terk eder. Sanki hayatlarında hiç var olmamışız gibi öylece çekip giderler. Sen her ne kadar ona sahip olabilmek için günlerini, aylarını hibe etmiş olsan da, gidişleri hiçbir zaman gelişleri kadar zor olmaz. Okyanustaki su damlası kadar önemsemeyip senden vazgeçerler. Oysa okyanus hiç sudan vazgeçebilir mi? Vazgeçmez…

      Ama okyanusumuzda su saydıklarımızın gönül deryalarında katre bile olamadığımız için bizden hep vazgeçtiler ve gittiler.

      Üstelik giderken de gönül kapımızı arkadan kilitleyip anahtarı paspasın altına koyarak son bencilliklerini yapmayı da ihmal etmediler. Öyle bir çekip gittiler ki, ardından bir başkasını sevecek yüreği kendimizde bulamadık.

      Eksilmedik, tükendik…

      İşte bu yüzden insan, onu üzenleri hayatından çıkartmayı öğrenmeli ki seveceklere yer açabilsin. Tabi bu söylevde basit ama pratikte zor bir kavram. Kim bilir, belki yaşamın zor kısmı olan pratiğe dökme safhasına geçebilseydik “Ulan yine aldandık be” demekten kurtulabilirdik. Ama beceremedik ve hep aldanan taraf olduk.

      Her gidenin ardından acının büyük kısmı kalana yüklenir, bunu iyi bilirim. Çünkü gidenin bir yolu var ama kalan hep aynı yerde duruyor. Üstelik elinin yetişmediği yerden kanıyor insan. Azala azala un ufak oluyor yüreği. Çoğu zaman da ağlıyor, o kadar çok ağlıyor ki yağmur oluyor gözyaşları, yağıyor içine. Sonra yine yağmur oluyor, tekrar tekrar… Hani o harladığın kibrit, yaktığın sigara var ya, ondan daha çok yanıyor kalp.

      Sonra nereden geliyorlarsa birileri çıkar ve “Elbet biri gelecek” demeyi görev edinirler kendilerine. –Ne çok severler bizi değil mi?– Biz de zamanla buna inanır, inandırılırız. Belki de böyle zamanlarda dost meclisinin samimiyetsiz tesellileri arasında en çok işimize gelen bu olduğu için bunu seçeriz.

      “Elbet biri gelecek”

      Elbet biri gelecekti ve bu gayya kuyusuna dönmüş yüreğimizi nuru, aşkı ile aydınlatacaktı. Gökyüzü yeniden mavi görünecekti gözümüze. Yeniden aşk kapımızı çalacaktı ve biz kapıyı “Kim o?” demeden açacaktık.

      Sonra ne mi oldu?

      O biri geldi.

      O biri kendini çok sevdirdi.

      O biri en gitmez dediğimiz anda yine terk etti.

      Ve biz her kaybedişimizin ardından “Elbet biri gelecek” sözlerine tekrar tekrar inandık ve koltuk misali yüreğimize her oturanın ardından epridik, zarafet yitirdik.

      Ama asla burçak tarlasında papatya aramaktan vazgeçmedik. Ve gidenlere inat yaktık bir sigara. Dilimizde ise gidenler için geceden kalma sadece koca bir “EYVALLAH” vardı.

      Bizdeki de böyle bir yürek işte…

      “

      Paltomuz kış için fazla inceydi.

      Kelimeler yaktık, anlamlarında ısındı soğuk gecelerimiz.

      “

      Seni seviyorum diyeni değil, sahaftan aldığı şiir kitabındaki en güzel aşk dizelerini çizip size vereni sevin.

      Bir de gözlerinize bakarak o dizeleri okuyorsa ona tapın…

      Maçın ikinci yarısı

      “İnsan bazen oturduğu dalın en ucuna gitmeye cesaret edebilmeli ve hatta bindiği dalı kesebilmeli.”

-Erlend Loe

      İlk yarısı ne de zor geçti maçın. Önce büyüdün. Öyle gizli saklı da değil; aleni, göz göre göre büyüdün. Hiç uyarmadılar seni. Büyürsen herkes gibi olacaktın. Uyarmadılar seni. Büyüdün ve sen de onlar gibi herkes oldun…

      Ne ilk yarıydı ama… Çıktığın her kontra sevdadan kendine yorgun ve eli boş döndün. Üstüne bir de ofsayttan goller yedin. Aldatıldın, terk edildin, dost kazığının verdiği acıyı deneyimledin. Hayat, almaya mecbur olmadığın sorumlulukları yükledi sırtına. Çoğu zaman gövdenden ağır girdiğin yükün altında kamburun çıktı. Hakem tarafından kambura yatmakla suçlandın. Hep suçlanan sen olmadın mı zaten?

      Yediğin onca golün ardından şimdi önünde iki seçenek var:

      Ya canını yakanların senin üzerinde kurduğu psikolojik hâkimiyeti, sana averaj takımı gözüyle bakan seyircilerin vah vahları, tüh tühleri altında ezileceksin ve maç böyle bitecek, ya da çıkacaksın o saha denen mahpushaneye, kışın ortasında dalında yeşeren bir ağacın özünde taşıdığı arzuyla baştan başlayacaksın oyuna. Yeniden, sıfırdan, yani 0-0 dan… Maçta tek arzun kazanmak olmayacak.

      Bu hayatta her zaman kazanmak çarpı kazanmak eşittir mutluluk değildir.

      Senin mutluluğun kaybettiğinde bile verdiğin mücadelenin alkışlanması olacak. Unutma, maç elbet bitecek. Bu yüzden kalan zamanını maçın ikinci yarısı olarak yaşa. Yeniden sev. Yüreğini bir kez daha Eros’a feda et. Yeni nefeslerin tenine değmesine izin ver. Gönlünü bir kez daha akıt sıcak bir vücuda. Çünkü kalan dakikaların telafisi yok. İstersen ikinci bahar da diyebilirsin buna, ikinci yarı da… Şimdi sevme vakti. İçinde olmazlardan ördüğün duvarları yık ve sev. O kadar çok sev ki, artık zamanın bir önemi kalmasın. Akrep ile yelkovana inat seviş. Sonra yine ve yeniden seviş… Çünkü nasılsa maç bittiğinde haberin bile olmayacak.

      Hem karamsarlığa kapılmaya ne gerek var?

      Bakarsın kazanırız bu maçı…

      Yaşamak hep bir ümit değil midir?

      “

      Anne, ne zaman bahar gelecek?

      Kış gelsin de öyle yavrum.

Can Yücel

      “Annesizlik ne demek?” diye soruyorlar

      Canımız her yandığında ağlamamayı, her yaranın kabuk tutmayacağını, her düşmenin ardından doğrulmak için bir el uzanmayacağını çok küçük yaşta öğrendik. Bir çocuk ağladığında baba mendil uzatır, anne ise kucaklar derlerdi. Biz o kucağın sıcak iklimiyle hiç tanışamadık. Aslında mendile bile razıydık. Lâkin olmadı. Kimsesiz gecelerde yastıkların pamuklarına akıttık hep gözyaşlarımızı. Uykularımızın ıslaklığı, rüyalarımızdaki

Скачать книгу