Paris’te Bir Türk. Ахмет Мидхат
Скачать книгу в различных форматах или читать онлайн на сайте.
Tanzimat Dönemi yazarlarından olan Ahmet Mithat Efendi, ölümüne dek iki yüzden fazla eser yayımlamıştır. Eserlerinde akla gelebilecek her türlü konuya değinen Ahmet Mithat, özellikle Avrupa’nın bilim ve sanayideki gelişmişliğini methederken, Osmanlı toplumunun ahlaki değerlerini koruması gerektiğini vurgulamıştır. “Paris’te Bir Türk”, eserlerinde göze çarpan bu gibi unsurların yoğun bir şekilde işlendiği romanların başında gelir. Romanın başkahramanı Nasuh’un ağzından giyimden evliliğe, medeniyetten geri kalmışlığa, krallıktan cumhuriyete, Doğu kültüründen Batı kültürüne kadar her şey tartışılır ve bu tartışmaların sonucunda bir fikir birliğine varılarak okuyucuya sunulur. Nasuh’un seyahatinde, -onun Paris’teki gezintileri, farklı milletlerden tanıştığı insanlarla sohbetleri, kadınlarla olan ilişkileri boyunca- bu gibi konular Ahmet Mithat’ın sade diliyle tafsilatıyla ele alınır. «Zira tanışmanın hasıl olması yani iki komşunun birbiriyle merhabalaşması için ya daireleri kapısından girer veya çıkar iken veyahut merdiven üzerinde tesadüfle boyun eğmekten başlaması lazım gelir. Nasuh bu meseleyi bilir idiyse de tanışma peydası için ayların geçmesine katlanamadığı ve bir haneye yabancı girer gibi girip çıkmayı dahi sevmediği cihetle, daha gelişinin ertesi günü komşularının birer birer kapısını çalıp girerek ve 'Hanımlar! Efendiler! Kendimi size yeni komşunuz olmak üzere takdim ederim ve sizi taciz edecek hiçbir hâl ve hareketim vukuya gelmeyeceğini vaatle hakkımda teveccühünüzü rica ederim.' tarzında girişler yaparak derhâl tanışma münasebeti bağına muvaffak olmuştu. Moskoflar Nasuh’un bu hareketinden memnun kaldılar. Zira Avrupa’nın en kibar milleti Moskoflar addedilse şayandır. Zira insanoğluna derhâl temayül ederek ana, baba, kardeş gibi ısınmakta Türklerden bile ileridirler. Almanlar, Nasuh’un bu laubalice hareketine şaşırmışlardı. Çünkü onlar İngilizler kadar da sıcak değildirler. Hele Fransız ailelerince Nasuh’un bu hareketi yabancılığına yoruldu. Zira Paris’te ya şehvani bir menfaat veyahut nakdî bir fayda icap etmez ise birbirini bilmeyen iki adam arasındaki münasebet pek bayağı bir hâlde kalır gider.»