Beyaz Aslan. Хеннинг Манкелль
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Beyaz Aslan - Хеннинг Манкелль страница 33
Birkaç saat sonra her biri kendi arabasına binerek oradan ayrılmıştı.
Dört ay sonra sessiz kalma yemini eden bir grup suikastçı planlarına son noktayı koymuşlardı. Planları artık gerçekleşmek üzereydi.
Araba tepedeki evin önünde durduğunda Franz Malan köpekleri saldı. Alman çoban köpeklerinden çok korkan Victor Mabasha, köpeklerin kendisine saldırmayacağından emin oluncaya değin arabadan inmedi. Jan Kleyn konuğunu verandada bekliyordu. Victor Mabasha onun elini sıkmak için can atıyordu ama Jan Kleyn kendisine uzatılan eli görmezden gelerek yolculuğunun nasıl geçtiğini sordu.
“Tüm gece boyunca insan otobüste oturunca aklına birçok soru takılıyor,” diye karşılık verdi Victor Mabasha.
“Harika,” dedi Jan Kleyn. “Gerekli tüm yanıtları alacaksın.”
“Buna kim karar veriyor?” diye sordu Mabasha. “Benim neye ihtiyacım olduğuna ya da neleri bilmemem gerektiğine kim karar veriyor?”
Jan Kleyn yanıt vermeden Franz Malan yanlarına yaklaştı. O da elini uzatmadı.
“İçeri girelim,” dedi Jan Kleyn. “Konuşacak çok şeyimiz var ama fazla zamanımız yok.”
“Benim adım Franz,” dedi Franz Malan. “Ellerini başının üstüne koy.”
Victor karşı çıkmadı. Konuşmalar başlamadan önce silahların bırakılması yazılı olmayan kurallardan biriydi. Franz Malan tabancasını aldı, sonra da bıçakları inceledi.
“Afrikalı silah imalatçıları tarafından yapıldı,” dedi Victor Mabasha. “Yakın dövüş ve atışlarda harika iş çıkarır.”
İçeri girdiler ve yeşil örtülü masanın başına geçip oturdular. Şoför kahve yapmak için mutfağa gitmişti.
Victor Mabasha sessizce bekledi. Karşısındaki bu iki adamın ne denli gergin olduğunu anlamamaları için dua etti içinden.
“Bir milyon rand,” dedi Jan Kleyn. “Konuya bu noktadan başlayalım. Bizim için gerçekleştirmeni istediğimiz bu görev için, görev süresince sana ne kadar para vereceğimizi aklından hiç çıkarmamanı istiyorum.”
“Bir milyon hem çok hem de az bir miktar olabilir,” dedi Victor Mabasha. “Bu, koşullara bağlı bir şey. Ve ‘biz’ler de kim?”
“Sorularını sonra sorarsın,” dedi Jan Kleyn. “Beni tanıyorsun, bana güvenebileceğini biliyorsun. Karşında oturan Franz’ı da benim üçüncü kolum olarak değerlendirebilirsin. Bana güvendiğin gibi ona da güvenmelisin.”
Victor Mabasha başını evet dercesine salladı. Anlıyordu. Oyun başlamıştı. Herkes birbirine ne denli güvenilir olduğunu söylüyordu. Aslında kimsenin kimseye güvendiği yoktu.
“Bizim için bir şey yapmanı istiyoruz,” dedi bir kez daha Jan Kleyn, sanki bir bardak su getirmesini söylercesine sıradan bir tavırla. “Bu işte ‘biz’lerin kim olduğu seni hiç ilgilendirmez.”
“Bir milyon rand,” dedi Victor Mabasha. “Bunun çok büyük bir para olduğunu varsayalım. Birini öldürmemi istediğinizi düşünüyorum. Böylesi bir iş için bir milyon çok fazla. Şimdi bunun çok az olduğunu varsayalım, kim öldürülecek?”
“Bir milyon nasıl az olabilir?” diye sordu Franz Malan şaşkınlıkla.
Jan Kleyn küçümser bir tavırla baktı. “Yoğun ama kısa sürecek bir görev için çok iyi bir para olduğunu söyleyebilirim,” dedi.
“Birini öldürmemi istiyorsunuz,” dedi Victor Mabasha bir kez daha.
Jan Kleyn yanıt vermeden önce ona uzun uzun baktı. Victor Mabasha birden odada soğuk bir rüzgâr esmişcesine ürperdiğini hissetti.
“Evet,” dedi Jan Kleyn yavaşça. “Birini öldürmeni istiyoruz.”
“Kimi?”
“Zamanı geldiğinde öğreneceksin,” dedi Jan Kleyn.
Victor Mabasha birden tedirgin oldu. Bilginin bu en önemli bölümünün kendisine verilmesi gerekiyordu. Tabancasını kime doğrultacaktı?
“Bu çok özel ve önemli bir görev,” diye sürdürdü konuşmasını Jan Kleyn. “Bu görev gereği yolculuk etmen gerekecek, hazırlıklar ve planlamalar belki bir ay sürecek, son derece dikkatli davranman gerek. Ortadan kaldırmak istediğimiz bir adam var. Çok önemli biri.”
“Güney Afrikalı mı?” diye sordu Victor Mabasha.
Jan Kleyn karşılık vermeden bir an duraksadı. “Evet,” dedi. “Güney Afrikalı.”
Victor Mabasha söz konusu adamın kim olabileceğini düşündü bir an. Ama bu konuda bilmediği o kadar çok şey vardı ki. Ve masanın diğer ucunda sesini çıkarmadan oturan bu şişman ve sürekli terleyen adam da kimin nesiydi? Victor Mabasha onu bir yerlerden tanıyor gibiydi. Acaba daha önce karşılaşmışlar mıydı? Eğer öyleyse nerede ve nasıl? Adamın resmini gazetede mi görmüştü? Belleğini zorladı ama hatırlayamadı.
Şoför yeşil örtülü masanın üstüne fincanlarla kahve demliğini koydu. Odadan çıkıp kapıyı arkasından kapatıncaya değin kimse konuşmadı.
“On gün içersinde Güney Afrika’dan ayrılmanı istiyoruz,” dedi Jan Kleyn. “Doğruca Ntibane’ye gideceksin. Herkese Gaborone’de hırdavat dükkânı olan amcanın yanında çalışmak üzere Botsvana’ya gideceğini söyle. Üzerinde Botsvana pulu olan ve sana iş teklifinde bulunan bir mektup alacaksın. Bu mektubu mümkün olduğunca çok kişiye göster. Bir hafta içinde, yani 15 Nisan’da Johannesburg otobüsüne bineceksin. Otobüs garajında karşılanacaksın ve o geceyi son talimatları almak üzere benimle buluşacağın bir evde geçireceksin. Ertesi gün Avrupa’ya uçacak ve sonra da St. Petersburg’a gideceksin. Pasaportunda yeni bir adın olacak ve kayıtlarda Zimbabveli olduğun belirtilecek. Adını kendin seçebilirsin. St. Petersburg’a gittiğinde havaalanında seni karşılayacaklar. Trenle Finlandiya’ya, oradan da gemiyle İsveç’e gideceksin. İsveç’te birkaç hafta kalacaksın. Sana önemli talimatlar verecek kişiyle orada buluşacaksın. Daha sonra da henüz belirlenmeyen bir günde Güney Afrika’ya geri döneceksin. Buraya döndüğünde de işin son bölümünü ben üstleneceğim. Her şey en geç haziran sonunda bitmiş olacak. Paranı istediğin ülkeden, istediğin kentten alabileceksin. Sana verdiğimiz bu küçük görevi kabul eder etmez avans olarak 100.000 rand alacaksın.”
Jan Kleyn dikkatle ona baktı. Victor Mabasha doğru duyup duymadığından emin değildi. St. Petersburg? Finlandiya? İsveç? Avrupa haritasını gözünün önünde canlandırmaya çalıştı ama başaramadı.
“Bir şey sormak istiyorum,” dedi kısa bir süre sonra. “Tüm bunlar ne anlama geliyor?”
“Bunlar bizlerin çok dikkatli ve titiz olduğunu gösteriyor,” dedi Jan Kleyn. “Bu, senin kendi güvenliğinin bir garantisi niteliğinde olduğundan bu önlemlerden hoşnut olmalısın.”
“Ben kendi başımın çaresine