Yanlış Yol. Хеннинг Манкелль

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yanlış Yol - Хеннинг Манкелль страница 25

Yanlış Yol - Хеннинг Манкелль Kurt Wallander

Скачать книгу

Björklund’un oturduğu Styrbordsgången’e doğru yola koyuldu. Burası, Wallander’in hiç gitmediği bir mahalleydi. Arabasını park ederek bahçe kapısından içeri girdi. O daha kapıya ulaşmadan kapı açıldı. Karşısında duran kadın tahmin ettiğinden de gençti. Wallander onun otuz yaşlarında olduğunu düşündü. Demek Gustaf Wetterstedt’in gündelikçi kadını buydu. Wetterstedt’in kendisine gündelikçi kadın dediğini bilip bilmediğini düşündü.

      “İyi günler. Bugün daha önce telefon etmiştim. Siz Sara Björklund’sunuz, değil mi?”

      “Sizi tanıyorum,” dedi kadın, başını evet dercesine sallayarak.

      Genç kadın Wallander’i içeri davet etti. Oturma odasındaki masanın üstünde bisküviyle kahve termosu duruyordu. Wallander gürültü yapan çocukları azarlayan bir adamın sesini duydu. Ses yukardan geliyordu. Bir koltuğa oturarak çevresine baktı. Sanki babasının yaptığı resimlerden birini duvarda asılı görecekmiş gibi bir duyguya kapılmıştı nedense. Burada eksik olan tek şey aslında babamın yaptığı resimler, diye geçirdi içinden. İşte eski balıkçı, çingene kadın ve ağlayan çocuk. Tek eksik bu.

      “Kahve içer misiniz, efendim?” diye sordu Sara Björklund.

      “Bana efendim demene gerek yok. Evet, lütfen.”

      “Gustaf Wetterstedt’le resmi olmam gerekiyordu,” dedi birdenbire Sara. “Kendisine mutlaka Bay Wetterstedt denmesini isterdi. Orada çalışmaya başladığımda bana talimatlarını birer birer yazdırmıştı.”

      Wallander genç kadının hemen konuya girmesine çok sevinmişti. Cebinden küçük not defteriyle bir kalem çıkardı.

      “O zaman Gustaf Wetterstedt’in öldürüldüğünü biliyorsun, demek?” diye söze başladı.

      “Korkunç bir şey bu,” dedi Sara. “Kim yapmış olabilir?”

      “Biz de aynı şeyi çok merak ediyoruz.”

      “Gerçekten de kumsalda mı buldunuz onu? O çirkin kayığın altında mı? Üst kattan görülen o korkunç kayığın altında mı?”

      “Evet, orada bulduk. Ama şimdi en başından başlayalım. Gustaf Wetterstedt’in evini temizliyorsun, değil mi?”

      “Evet.”

      “Ne kadar zamandan beri onun yanında çalışıyorsun?”

      “Yaklaşık üç yıldan beri. İşsizdim. Bu evi döndürmek için paraya ihtiyacımız var. Ben de zorunlu olarak temizlik işleri yapmaya başladım. O işi de gazetedeki ilanla bulmuştum.”

      “Oraya ne kadar sıklıkla gidiyordun?”

      “Ayda iki kez. On beş günde bir perşembeleri.”

      Wallander not almaya başlamıştı.

      “Her zaman perşembeleri mi giderdin?”

      “Evet.”

      “Kendi anahtarın var mıydı?”

      “Hayır. Bana evin anahtarını hiç vermedi.”

      “Neden?”

      “Evine temizliğe gittiğimde peşimden hiç ayrılmazdı. Bu da beni inanılmaz derecede sinirlendirirdi. Ama parası çok iyiydi.”

      “Farklı herhangi bir şey dikkatini çekmiş miydi?”

      “Ne gibi?”

      “Evde her zaman yalnız mıydı?”

      “Evet, her zaman.”

      “Yemeğe konukları falan gelmez miydi?”

      “Bildiğim kadarıyla hayır. Oraya gittiğimde mutfakta yıkanmayı bekleyen bulaşık hiç görmedim.”

      Wallander konuşmasını sürdürmeden kısa bir an duraksadı.

      “Onu insan olarak nasıl tanımlayabilirsin?”

      Sara’nın yanıtı kısa ve özdü.

      “İnsanın, canın cehenneme diyebileceği türden biriydi.”

      “Bununla ne demek istiyorsun?”

      “Sürekli bana patronluk taslardı. Ben onun gözünde önemsiz, sıradan bir temizlikçi kadındım. İşin en komik yanı da bir zamanlar temsilcisi olduğu siyasi parti bizlerin davasını sahiplenmişti. Temizlikçi kadınların davasını.”

      “Ajandasında senden gündelikçi kadın diye söz ettiğini biliyor muydun?”

      “Hiç şaşırmadım.”

      “Ama yanında çalışmayı da sürdürdün?”

      “Söylediğim gibi parası çok iyiydi.”

      “Oraya son gidişini hatırlamaya çalış. Geçen haftayı.”

      “Her şey her zamanki gibi olağandı. Cinayet işlendiğinden beri kendimi zorluyorum ama olağan dışı bir şey yoktu. O gün de her zamanki gibiydi.”

      “Üç yıldan bu yana orada alışılmışın dışında herhangi bir şey olmadı mı?” Wallander, Sara’nın yanıt vermeden önce bir an duraksadığını fark ederek hemen dikkat kesildi.

      “Geçen yıl bir keresinde garip bir şey olmuştu,” diye söze başladı Sara. “Kasım ayında. Neden bilmiyorum ama ayın kaçı olduğunu hatırlamıyorum. Perşembe yerine o hafta cuma günü gitmiştim oraya. Eve doğru yaklaşırken garajdan büyük ve siyah bir araba çıktı. Siyah camlı, içi görünmeyen bir arabaydı bu. Sonra da ben her zamanki gibi yine evin zilini çalmıştım. Kapının açılması uzun sürdü. Karşısında beni görünce çok öfkelendi. Kapıyı yüzüme kapattı. Beni kovacağını sanmıştım ama gelecek sefer gittiğimde hiçbir şey olmamış gibi davranıp bir şey söylemedi. Olanları tümüyle göz ardı etti.”

      Wallander genç kadının konuşmasını sürdürmesini bekledi.

      “Hepsi bu kadar mı?”

      “Evet.”

      “Garajdan siyah ve büyük bir araba çıktı?”

      “Evet.”

      Wallander genç kadının daha fazla bir şey bilmediğini anlamıştı. Aceleyle kahvesini bitirerek ayağa kalktı.

      “Başka bir şey hatırlarsan beni ara lütfen,” dedi evden çıkarken. Arabasına binerek kente döndü.

      Büyük siyah bir araba Wetterstedt’in evine gitmiş, diye geçirdi içinden. Acaba arabada kim ya da kimler vardı?

      Saat altı olmuştu. Sert bir rüzgâr olanca hızıyla esiyordu.

      9

      Wallander, Wetterstedt’in villasına döndüğünde Nyberg’le

Скачать книгу