Yanlış Yol. Хеннинг Манкелль

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yanlış Yol - Хеннинг Манкелль страница 8

Yanlış Yol - Хеннинг Манкелль Kurt Wallander

Скачать книгу

kişi öldü,” dedi. “Tarlada.”

      “O zaman cenaze arabası gerekecek,” dedi ambulansın şoförü. “Ne oldu?”

      Wallander’in içinden yanıt vermek gelmiyordu. Bunun yerine orada bulunanların arasından en iyi tanıdığı polise, Norén’e döndü.

      “Tarlada bir ceset var. Yangın sönünceye kadar bir şey yapamayız ama sonra cesedi oradan almalıyız.”

      Norén tamam dercesine başını salladı.

      “Kaza mı oldu?” Norén merakını gizleyememişti.

      “İntihar,” dedi Wallander.

      Birkaç dakika sonra Norén, Wallander’e kâğıt bardakta kahve uzatırken Martinson da olay yerine geldi. Wallander kahvesini almak için elini uzattığında elinin titrediğini şaşkınlıkla fark etti. Ann-Britt Höglund da Hansson’la birlikte gelmişti. Wallander olanları meslektaşlarına anlattı.

      Sürekli aynı cümleyi kullanıyordu: Genç kız meşale gibi yandı.

      “Bu korkunç bir şey,” dedi Höglund.

      “Çok korkunçtu. Yapılacak hiçbir şey yoktu. Hiçbirinizin böylesi bir şeyle karşı karşıya kalmamanızı dilerim.” Wallander bunları söyledikten sonra susmuştu.

      Bir süre yangını söndürmeye çalışan itfaiye erlerini sessizce izlediler. Meraklılar doluşmuştu fakat polis onları yaklaştırmıyordu.

      “Kız nasıl biriydi?” diye sordu Martinson. “Yakından görebildin mi?”

      Wallander evet dercesine başını salladı.

      “Birinin yaşlı adamla konuşması gerek. Adamın adı Salomonsson.”

      Hansson, Salomonsson’un koluna girmiş onu mutfağa doğru götürüyordu. Höglund, Peter Edler’in yanına giderek onunla konuşmaya başladı. Yangını denetim altına alabilmişlerdi. Höglund geri döndüğünde yangının kısa süre sonra tamamıyla söndürüleceğini söyledi.

      “Kolzalar çabuk alev alıyor,” dedi. “Ayrıca dün yağmur yağdığı için toprak da ıslak.”

      “Çok gençti,” dedi Wallander. “Kara saçlı ve kara deriliydi. Üstünde sarı bir rüzgârlıkla, eğer yanlış hatırlamıyorsam, kot pantolon vardı. Ayaklarında ne olduğunu bilmiyorum. Çok korkuyordu.”

      “Neden korkuyordu?” diye sordu Martinson.

      Wallander karşılık vermeden bir an sustu.

      “Benden korkuyordu. Tam olarak emin değilim ama polis olduğumu ve durmasını söylediğimde korkusu daha da artmıştı. Bunun dışında başka neden korktuğunu bilemiyorum.”

      “Söylediklerini anladı mı?”

      “Hiçbir şeyi anlamasa polis sözcüğünü anlamıştır. Bundan eminim.”

      Yangından geriye yalnızca kalın bir duman tabakası kalmıştı.

      “Tarlada başka kimse yok muydu?” diye sordu Höglund. “Kızın yalnız olduğundan emin misin?”

      “Hayır,” dedi Wallander. “Emin değilim. Ama onun dışında kimseyi görmedim.”

      Bir süre Wallander’in az önce söylediklerini düşündüler.

      Kimin nesiydi, diye geçirdi içinden Wallander. Buraya nereden gelmişti? Neden kendini yaktı? Eğer ölmek istediyse bunu neden kendine işkence ederek yapmıştı?

      Salomonsson’la konuşan Hansson yanlarına yaklaştı.

      “Amerika’da yaptıkları gibi yapmalıyız biz de,” dedi. “Evin içindeki kokudan etkilenmemek için elimizin altında mentol bulundurmalıyız. Lanet olsun, koku buraya kadar geliyor. Bana sorarsan yaşlı erkekler eşlerinden önce ölmeli.”

      “Doktorlardan birine söyle de gidip bir baksın,” dedi Wallander. “O da büyük bir şok yaşadı.”

      Martinson bu mesajı iletmek üzere yanlarından ayrıldı. Peter Edler kaskını çıkararak Wallander’in yanına yaklaştı.

      “Az sonra tamamıyla sönecek,” dedi. “Ama bu gece yine de önlem amacıyla itfaiye arabalarından birini burada bırakacağım.”

      “Tarlaya ne zaman girebiliriz?” Wallander sabırsızlanmaya başlamıştı.

      “Bir saat içinde. Ama bir süre daha duman olacak, haberin olsun. Tarla soğumaya başladı bile.”

      Wallander, Peter Edler’i kenara çekti.

      “Tarlaya gittiğimde ne göreceğim?” diye sordu. “Kız, üstüne beş litre benzin döktü. Ve çevresindeki her şey alev aldığına göre yere de dökmüş olmalı.”

      “Göreceklerin pek hoş şeyler değil. Aslında görülecek fazla bir şey de yok zaten.”

      Wallander bu konuda daha fazla konuşmadı. Hansson’a döndü.

      “Olaya nasıl bakarsak bakalım bunun bir intihar vakası olduğunu biliyoruz,” dedi Hansson. “Ve elimizde de kusursuz bir tanığımız var: bir polis.”

      “Salomonsson neler söyledi?”

      “Kızı daha önce hiç görmediğini ve ilk kez bu sabah saat beşte gördüğünü söyledi. Adamın yalan söylediğini sanmıyorum.”

      “Bir başka deyişle, kızın kim olduğunu bilmiyoruz,” dedi Wallander. “Ve onun neden kaçtığını da.”

      Hansson şaşkınlıkla baktı.

      “Neden bir şeyden kaçtığını düşünüyorsun?”

      “Korkuyordu,” dedi Wallander. “Tarlada gizleniyordu. Polis geldiğinde de kendini yakmaya karar verdi.”

      “Kızın ne düşündüğünü bilemeyiz,” dedi Hansson. “Sana korkmuş gibi gelmiş de olabilir.”

      “Hayır,” dedi Wallander. “Korkunun ne olduğunu bilebilecek kadar çok korku gördüm ben.”

      Ambulans ekibinden biri yanlarına yaklaştı.

      “Yaşlı adamı hastaneye götürüyoruz. Durumu hiç iyi değil.”

      Wallander tamam dercesine başını salladı.

      Kısa süre sonra da adli tıp ekibi arabalarıyla geldi. Wallander cesedin yerini onlara göstermeye çalıştı.

      “Bence eve gitsen iyi olacak,” dedi Höglund. “Bu akşam yeterince kötü olaya tanık oldun.”

      “Hayır. Kalacağım.” Wallander her şey bitinceye kadar kalmaya karar vermişti.

      Dumanlar azalıp sekiz buçuğa doğru yangın tam olarak sönünce

Скачать книгу