12 yıllık esaret. Соломон Нортап

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу 12 yıllık esaret - Соломон Нортап страница 3

Жанр:
Серия:
Издательство:
12 yıllık esaret - Соломон Нортап

Скачать книгу

başlayıp yeterli olup olmadığımı test eden sorular sormaya başladılar. Cevaplarım tatmin edici olunca, tam işlerine yarayacak kişi olduğumu söyleyerek benimle kısa süreliğine çalışmak istediklerini belirttiler. Bana daha sonra söyledikleri üzere adları, Merrill Brown ve Abram Hamilton’dı ama bunlar gerçek kimlikleri miydi, ciddi şüphelerim var. Merrill Brown görünüşte kırk yaşlarında, biraz kısa ve kalın yapıda, kendisini açıkgözlü ve zeki gösteren bir yüze sahip bir adamdı. Siyah bir frağı ve yine siyah bir şapkası vardı; ya Rochester ya da Syracuse’da ikamet ediyordu. Abram Hamilton ise açık tenli, parlak gözlü genç bir adamdı ve sanıyorum ki yaşı yirmi beşten büyük değildi. Uzun ve ince bir yapıdaydı ve üzerinde taba rengi bir ceket, parlak bir şapka ve şık desenleri olan bir yelek vardı. Giyim kuşamı ile uçuk bir tarzı vardı. Görünümü çekici olmakla birlikte biraz feminendi ama dünyayla cebelleşmiş olduğunu gösteren bir havası vardı. Bana söylediklerine göre o zamanlar Washington’da bulunan bir sirk şirketiyle iş yapıyorlardı. Gezip görmek için kısa bir süre kuzeye doğru yolculuk yapmışlar şimdi tekrar sirke dahil olmak üzere yola çıkmışlardı. Masraflarını ise arada sırada sahneledikleri bir gösteriden çıkarıyorlardı. Eğlencelerinde kullanacakları müziği bulmada çok zorlandıklarını da ayrıca vurgulayıp onlarla New York’a kadar gelirsem günlük hizmetim için bir dolar, gösterilerinde çalacağım her gece içinse fazladan üç dolar ödeyeceklerini ve New York’tan Saratoga’ya dönüş masraflarımı da karşılayacaklarını söylediler.

      Hem vadedilen ücretten, hem de metropolü görme arzumdan ötürü hemen bu cazip teklifi kabul ettim. Bir an önce yola çıkmak için telaşlanıyorlardı. Yokluğum kısa sürecek diye Anne’e nereye gittiğimi yazma gereği duymadım; hatta dönüşüm onunkiyle bir olur diye düşündüm. Yedek iç çamaşırı ve kemanımı aldıktan sonra artık gitmeye hazırdım. Gideceğimiz at arabası geldi; örtülü, bir çift asil doru at tarafından çekilen ve bir bütün olarak oldukça zarif görünen bir at arabasıydı bu. Üç sandık yükleri bir kasaya bağlanmıştı. Onlar arkada yerlerini alırken ben sürücü koltuğuna geçtim ve Saratoga’dan Albany’ye doğru yola koyulduk. Yeni pozisyonumdan ötürü coşkulu ve hayatımda hiç olmadığım kadar mutluydum.

      Washıngton’daki köle hücresindeki sahne

      Ballston’dan geçip, hafızam beni yanıltmıyorsa, dağ yolunu dosdoğru Albany’e doğru takip ettik. Hava kararmadan şehre vardık ve Müze’nin güneyinde kalan bir otelde kaldık.

      O gece, onlarla birlikte olduğum süre boyunca şahit olacağım tek gösterilerini izleme şansım oldu. Hamilton kapıda bekliyordu; ben orkestrayı kurdum, Brown eğlenceyi gerçekleştirdi. Gösteri top atma, ipin üstünde dans etme, bir şapkanın içinde krep yapma, görünmez domuzları bağırtma ve vantrilokluk-hokkabazlık ustalıklarından oluşuyordu. Seyirciler oldukça azdı ve çok da seçkin değillerdi. Hamilton da o gece “bir dilencinin boş kutusu” kadar kazanç sağladığımızı söyledi.

      Ertesi sabah erkenden seyahatimize kaldığımız yerden devam ettik. Bu seferki konuşmalarının gündemi, sirke gecikmeden varmaktı. Bir daha gösteri için duraklamadan hızla yol aldık; kısa bir sürede New York’ta şehrin batı yakasında, Broadway’den nehre doğru giden sokaktaki bir eve vardık. Yolculuğumun sonuna geldiğimi ve bir iki güne Saratoga’daki arkadaşlarımı ve ailemi göreceğimi sanmıştım. Ama Brown ve Hamilton, onlarla Washington’a gitmem konusunda çok ısrar ettiler. Varır varmaz, yaz sezonu yaklaştığı için sirkin kuzeye hareket edeceğini söylediler. Onlara eşlik etmem durumunda bana mevki ve yüksek ücret sözü verdiler. Büyük ölçüde benim yararıma olacak şeyleri öyle güzel anlattılar ki en sonunda kabul etmek durumunda kaldım.

      Ertesi sabah bir köle eyaletine girdiğimiz için, New York’tan ayrılmadan önce özgür olduğumu gösteren belgeleri almamız gerektiğini söylediler. Bu bana oldukça akıllıca geldiyse de onlar söylemeseydi benim aklıma geleceğini sanmıyorum. Kısa süre sonra, Gümrük Dairesi olduğunu anladığım yere geldik. Brown ve Hamilton benim özgür bir adam olduğumu göstermek için belli konularda yeminler etti. Onlar da bir kağıt çıkarıp bize verdi ve yazmanın odasına götürmemizi söylediler. Dediklerini yaptık. Yazman kağıda bir şey daha ekledikten sonra (ki bunun için ona altı şilin ödendi) tekrar Gümrük Dairesi’ne döndük. Memura iki dolar verip kağıtları cebime koymadan önce birkaç formalite icabı iş daha görüldü ve sonra iki arkadaşımla birlikte otele doğru yol aldım. İtiraf etmeliyim ki, kişisel güvenliğimin tehlikeye düşmesi durumunun aklımın ucundan bile geçmediği o an, kağıtları almanın o paraya değmediğini düşündüm. Hatırlıyorum da, kendisine yönlendirildiğimiz yazman, hâlâ ofisinde olabileceğini düşündüğüm büyük bir deftere not almıştı. 1841 Mart ayının sonları veya Nisan ayının başlarında yazılmış notlara bakmanın en azından bu olayla ilgili kuşku duyanların akıllarındaki soru işaretlerini gidereceğinden eminim.

      Özgürlüğün belgesi elimde, New York’a vardığımızın ertesi günü Jersey Şehri’ne giden feribota binip Philadelphia’ya doğru yola düştük. Burada bir gece kaldıktan sonra sabah erkenden Baltimore’a doğru yolculuğumuza devam ettik. Bir süre sonra oraya vardık ve Bay Rathbone’un sahibi olduğu, Rathbone Evi olarak da bilinen, demiryolu deposunun yanındaki bir otelde durduk. New York’tan beridir sirke yetişmek için acele ediyorlardı. At arabasını Baltimore’da bırakıp arabalara bindik ve tam akşamüstü, General Harrison’ın2 cenazesinden önceki akşam, Washington’a varıp Pennsylvania Caddesi’ndeki Gadsby’s Oteli’nde durduk.

      Akşam yemeğinden sonra beni dairelerine çağırdılar ve almam gerekenden çok daha fazla bir ücret verdiler; kırk üç dolar. Bu onların bana bir jestiydi, çünkü Saratoga’dan gelene kadar bekledikleri sayıda gösteri yapamamışlardı. Ayrıca sirk şirketinin ertesi sabah Washington’dan ayrılmamızı istediğini fakat cenaze nedeniyle bir gün daha kalmaya karar verdiklerini söylediler. Daha sonraki dönemde, tanışmamızdan bu yana olduğu gibi, bana karşı oldukça naziktiler. Her fırsatta bana resmî dille hitap etmişlerdi ve ben de bu yönlerine kesinlikle kendimi kaptırmıştım. Onlara her şeyimi emanet edebilirdim, koşulsuz bir güven duyuyordum. Sürekli benimle konuşmaları, bana karşı tutumları, özgür olduğumu gösteren belgeleri edinmeyi akıl edişleri ve şimdi burada anmaya gerek olmayan yüzlerce küçük iyiliklerinin hepsi bana kesinlikle arkadaşım olduklarını ve bana ciddi şekilde önem verdiklerini hissettirmişti. Bilmiyorum ama böyleydi. O zamanlar, şimdi onların suçlu olduklarına inandığım kötülükten mesul değildiler. Altın uğruna beni bilinçli olarak evimden, ailemden, özgürlüğümden uzaklaştırarak talihsizliklerimden sorumlu olanlar onlar mıydı, bu sayfaları okuyanlar da benim gibi anlama imkanına sahip olacaklar. Şayet masumdularsa, benim ani kayboluşum gerçekten hesapta olmayan bir şey olmalı ama o zaman bütün yaşananları aklımdan geçirdiğimde onlara böyle cömert bir rol biçemiyorum.

      Görünüşe göre kendilerinde bolca bulunan paradan bana da verdikten sonra, şehrin geleneklerini bilmediğim için o gece için bana dışarı çıkmamamı tavsiye ettiler. Tavsiyelerini dinleme sözü verdikten sonra onları baş başa bırakıp siyahi bir odacı eşliğinde otelin arka tarafında, zemin kattaki odama gittim. Dinlenmek için uzandım ve uyuyana kadar evimi ve karımı, çocuklarımı ve bizi ayıran mesafeyi düşündüm. Ama hiçbir merhamet meleği yatağıma gelip bana kaçmamı söylemedi; hiçbir aman eden ses rüyalarımda bana gelip, beni bekleyen imtihanları önceden haber vermedi.

      Ertesi gün Washington’da görkemli bir geçit töreni vardı. Topların kükreyişi ve çanların çalışı havayı doldururken evler bürümcüklerle

Скачать книгу


<p>2</p>

William Henry Harrison, Amerika Birleşik Devletleri’nin dokuzuncu başkanı. (ç. n.)