Cervantes'in hayatı. Henry Edward Watts
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Cervantes'in hayatı - Henry Edward Watts страница 2
Gerçek Miguel de Cervantes’in babası Alcalá yerlisi olan Rodrigo de Cervantes’ti; annesi Leonor de Cortinas ise komşu Barajas köyündendi. Annesi ve babası asilzade olsalar da zengin sayılmazlardı. 1540 yılında evlendiler ve dört çocukları oldu; iki erkek, iki kız. Miguel bu çocukların en küçüğüydü. Büyük kardeşi Rodrigo, Philip savaşlarında başarı kazanmış bir askerdi. Levant’ta, Miguel’le birlikte görev yaptı, aynı zamanda esir alındı ve bir süre Cezayir’de onunla birlikte esir kaldı. Marqués de Santa Cruz’un Azorelere karşı yaptığı seferde oldukça başarılı olduğu ve Flandre’de, Miguel’den önce, belirsiz bir tarihte öldüğü biliniyor. İki kez evlenen ablası Andrea, dul kaldıktan sonra kardeşinin yanına yerleşti ve kardeşi ölene kadar onun yanında yaşadı. Küçük kız kardeşi Luisa, 1561 yılında Karmelit rahibesi oldu. Rodrigo de Cervantes’in babasının ismi Juan idi ve Osuna şehrinde corregidor (paralı hâkim) olduğu için statüsü torunlarından daha üstün olan büyükbabanın bahsi tarihte “Philip’in sarayında sözü geçen asilzade Conde de Ureña’nın4 arkadaşı ve ortağı” olarak geçmektedir. İsimlerine nüktedan bir gönderme yapmak amacıyla armalarında iki geyik kullanan Cervantes ailesinin kökeni Galiçya’ya dayanmaktadır. Erken soy izleme uzmanlarına göre (Don Kişot’un yazarını onurlandırmayı hiç düşünmemiş oldukları çok açıktır) soyları Leon’un Gotik krallarından gelmektedir. On birinci yüzyılda Toledo’da alcaide (polis memuru) olarak görev yapmış ünlü savaşçı Nuño Alfonso ile doğrudan kan bağları vardır. Alfonso’nun oğlu, babasından miras kalan kaleyle çevresindeki toprakların ismi olan Cervatos’u (geyik bölgesi) soyadı olarak almıştır. Bu oğul, soyadını telaffuzu daha güzel olan Cervantes’e çevirerek bu ismi taşıyan ilk kişi olmuştur. Eğer kâtipler ve soy izleme uzmanları yalan söylemiyorsa, II. Juan’ın hükmü sırasında Sevilla’nın veinticuatrosu (şehir ayanı) Juan de Cervantes, bu kişinin baba tarafından gelmektedir. Juan’ın Miguel de Cervantes’in atası olduğu konusunda ise hiçbir şüphe yoktur5. Genişleyen ailenin bir kolu, on beşinci yüzyılın başlarında “La Mancha”ya yerleşti; bu ailenin bazı üyeleri Santiago ve San Juan’daki askeri birliklere komuta ettiler. Miguel de Cervantes 1580 yılında Cezayir’den döndüğünde kendini aynı ismi taşıyanlardan ayırmak için (aile fertleri oldukça fazlaydı, ayrıca isim hem İspanya’da hem de Güney Amerika’da yaygındı) atalarından Saavedra soyadını da alarak ismini Cervantes (genellikle Cerbantes6) Saavedra olarak yazmaya başladı.
Miguel de Cervantes’in çocukluğu ve gençliği hakkında bazı önsözlerinde ve ithaflarında nadiren yazdığı küçük detaylar dışında bir şey bilinmiyor. Miguel’in gençliğine dair ilk öğrendiklerimizden birinin kaynağı, Cervantes’in 1615 yılında, ölmeden birkaç ay önce bastığı Komediler’in önsözünde bulunan ilginç bir otobiyografi paragrafıdır. Cervantes bu yazıda İspanyol tiyatrosunun kurucusu “Büyük Lope de Rueda” ile ilgili hatıralarını anlatır. Lope de Rueda aylaklardan oluşan kumpanyasıyla ülkeyi dolaşır, son derece ilkel ve basit araçlarla kendi yazdığı oyunları oynardı. Genç Cervantes’in tüm reddedilmelerine ve başarısızlıklarına rağmen asla bastırmayı başaramadığı tiyatro dürtüsünün kaynağının “komediyi ilk defa bol giysilerinden kurtarıp düzgün bir kılığa ve ortama sokan” Lope de Rueda olduğuna şüphe yoktur. Cervantes ilk eğitimini Lopez de Hoyos adında şiirler ve bildirgeler yazan (o dönemde hangi eğitimli adam yazmıyordu ki?), o zamanlar centilmenliği ve bilgeliğiyle ünlü olan bir öğretmenden aldı. Lopez de Hoyos Madrid’te yeri hâlâ bilinen bir okulda ders veriyordu, bu nedenle genç Miguel’in yaklaşık otuz kilometre ötedeki Alcalá’dan buraya geldiğini düşünmekteyiz. Navarrete7 (La Tia Fingida romanını kanımca yanlış olan temelsiz bir teoriyle Cervantes’e bağlamaktan başka bir şey yapmayan kişi) öyle söylediği için Ticknor’un çok aceleci bir şekilde kabul ettiği bir teori var. Bu teoriye göre Cervantes, Salamanca Üniversitesi’nde eğitim almış. Fakat bu efsane birçok imkânsız nokta barındırdığı için kolayca çürütülebilir. Cervantes’in ebeveyni, maddi açıdan, küçük oğullarını Salamanca’ya gönderecek kadar iyi durumda değildi. Ayrıca çok yakınlarında en az onun kadar ünlü bir üniversite varken çocuklarını bu kadar uzağa göndermeleri de pek olası değil. Cervantes’in herhangi bir üniversiteye ya da kiliseye gittiğine dair hiçbir kanıt yok. Meslek öğrendiğini gösteren bir şey de yok. Eğitimi çok derin ya da kesin olmasa da o dönemde yazan ortalama insana denkti, genel kültürü ise daha üstündü. Bunu Hoyos’a ve akranlarına göre çok daha fazla okumasına borçlu olmalıdır; özellikle de kendi ülkesinin edebiyatı ve İtalyan şiiri üzerine yaptığı okumalara. Hoyos bu öğrencisi için özel bir sevgi besliyor gibi görünüyor, hatta bu gençteki cevheri ilk gören olmakla kalmayıp dehasına şekil veren ilk kişi olduğunu iddia etmiş olması oldukça muhtemeldir. II. Philip’in üçüncü eşi Valoisli Isabel’in ani ve üzücü ölümünden sonra toplumun kederi sayısız kasideye ve ağıda dönüştü. Bu eserlerin dikkate değer bir kısmı Lopez de Hoyos’un öğrencilerine atfedilmektedir, yarım düzine kadarı ise Miguel de Cervantes tarafından kaleme alınmıştır. Sürekli baştan çıkarılan bu eşsiz ilham perisinin ilk çalışmaları, Lopez de Hoyos tarafından “zevkli üslupları”, “retorik renkleri” ve “nazik düşünceleri” açısından bolca övülmüştür. Genç şair ise (artık yirmi bir yaşındadır) ustasının “değerli ve sevgili öğrencisi” olarak anılır. Cervantes’in daha erken çalışmalarına göre şanslı sayılabilecek bu şiirler günümüze ulaşmış ve Aribau’nun Cervantes’in eserlerini içeren tek ciltlik kitabı ve Hartzenbusch’un editörlüğünü yaptığı on iki ciltlik muhteşem Argamasilla kitabıyla ölümsüzleşmiştir. Bu erken övgüler Cervantes’in şairlik becerilerinden çok Hoyos’un bir eleştirmen olarak nazik davrandığını göstermektedir. Samimiyeti hiçbir zaman kendini beğenmişliğe dönüşmemiş olsa da kendisini soyuna karşı daima sorumlu hisseden Cervantes’in Parnassus’a Yolculuk’a hoş, fakat belirsiz bir gönderme yaptığı “Filena” başlıklı pastoral şiir de bu döneme eklenebilir. Cervantes’in gençlik eserleri arasında saydığı diğer soneler, baladlar8, ağıtlar ve şiirlerin hepsi yok olmuştur. Bu eserlerin kaliteleri ne olursa olsun, Cervantes’in bu erken dönemde bile bir şair olarak tanınmasını sağlamışlardır. Fakat İspanyol biyografi yazarı Navarrete, o dönemde bile çoktan “ülkenin en beğenilen şairleri” arasına girdiğini söylediğinde biraz taraflı konuşuyor olabilir.
İkinci Bölüm
1568 yılında
4
Doğubilimci olan Conde, (Don Kişot’ta bahsi geçen) Benengeli’nin Arapçada “geyik çocuğu/yavrusu” anlamına geldiğini belirten ilk kişidir.
5
6
7
Martín Fernández de Navarrete: 1765-1844 yılları arasında yaşamış İspanyol tarihçi. (e.n.)
8
Üç bentlik bir Batı şiiri türü. (e.n.)