İntihar kulübü. Роберт Льюис Стивенсон
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу İntihar kulübü - Роберт Льюис Стивенсон страница 4
Ne demek istediğini anlatmasını istediler hevesle.
“Aranızda seksen sterlin toplayabilir misiniz?” diye sordu.
Geraldine gösterişli bir şekilde kesesine baktı ve olumlu cevap verdi.
“Şanslı varlıklar!” diye bağırdı genç adam. “İntihar Kulübü’ne giriş kırk sterlin.”
“İntihar Kulübü,” dedi Prens, “o da ne öyle?”
“Dinleyin,” dedi genç adam; “rahatlık çağındayız, biliyorsunuz. Size şimdi mükemmel şeylerin en yenisinden söz etmek istiyorum. Farklı yerlerde işlerimiz oluyordu; bunun için demiryolları icat edildi. Demiryolları bizi arkadaşlarımızdan ayırdı. Sonra, uzaktakilerle haberleşebilmemiz için telgraf yapıldı. Otellerde bile birkaç merdiven çıkmamak için asansör kullanıyoruz. Biliyoruz ki hayat, bu rol bizi eğlendirmeye devam ettiği sürece aptalı oynadığımız bir sahnedir. Modern zamanlarda rahatlığı sağlayacak tek bir kolaylık eksik kamıştı; sahneyi saygın ve kolay bir şekilde terk edebilmek. Özgürlüğe giden arka merdiven ya da biraz önce söylediğim gibi ölümün özel kapısı. Hissettiğimiz bu makul arzuda yalnız veya istisnai olduğumuzu sanmayın. Her gün ve tüm ömürleri boyunca kendilerinden beklenen bu performanstan artık sıkılmış birçok dostumuzu uçmaktan alıkoyan bir iki düşüncedir yalnızca. Olay ortaya çıktığı takdirde bazı aileler şoka girecek, hatta belki de suçlanacaktır. Bazıları ise ölüm korkusu karşısında cesaretini kaybederek geri çekilecektir. En azından benim deneyimim böyle oldu. Kafama silah dayayıp tetiği çekemem; çünkü benden daha güçlü bir şey bu eyleme engel olur. Ayrıca hayattan tiksinmeme rağmen ölümü yakalayıp işimi bitirecek gücü bulamıyorum bedenimde. Benim gibiler ve öldükten sonra herhangi bir skandala adlarının karışmasını istemeyen herkes için kuruldu İntihar Kulübü. Kulübün yönetim şeklini, geçmişini veya diğer ülkelerde yaratabileceği sonuçları hiç bilmiyorum. Kulübün yapısı hakkında bildiklerimi ise sizinle paylaşma özgürlüğüne sahip değilim. Ancak hizmetinizdeyim. Hakikaten hayattan bıktıysanız sizi bir toplantıya götüreceğim bu akşam. Bu akşam olmasa bile hafta içinde bir gün buluşuruz ve varlığınızın yükünden kurtulursunuz. Saat (kolundaki saate bakar) on bir olmuş, en geç on bir buçukta bu mekândan ayrılmalıyız. Bu demektir ki teklifimi düşünmek için yarım saatiniz var. Kremalı turtadan daha ciddi bir mesele bu,” dedi, ‘’Ayrıca çok daha makbul,’’ diye de ekledi gülümseyerek.
“Kesinlikle daha ciddi,” diye cevapladı Albay Geraldine; “Bu nedenle arkadaşım Bay Godall’la özel görüşmek istiyorum. Bize beş dakika verir misiniz?”
“Elbette,” diye cevapladı genç adam. “İzninizle, ben çekiliyorum.”
“Çok naziksiniz,” dedi Albay.
İki arkadaş yalnız kalır kalmaz: “Bu sohbetin amacı nedir, Geraldine? Telaşını görüyorum. Oysa ben gayet eminim kararımdan. Bu işin sonuna kadar gitmek istiyorum.”
“Majesteleri,” dedi Albay, yüzü bembeyazdı; “hayatınızın önemini göz önüne almanızı rica ediyorum, sadece arkadaşlarınız değil, halk için de önemini düşünün. ‘Bu akşam olmazsa,’ dedi bu deli adam; ancak bir düşünün, bu akşam telafisi olmayan bir felaket sizi bizden alırsa benim halim ne olur, soruyorum. Ya bu büyük ulusun hali ne olur?”
“Bu işin sonuna kadar gideceğim,” diye tekrarladı Prens kararlı bir sesle, “Senden de soylu bir bey olarak onurun üzerine verdiğin sözü hatırlamanı rica edeceğim. Hiçbir koşul altında, benim özel iznim olmaksızın, dışarı çıkarken seçtiğim tebdili kıyafeti ele vermeyeceksin. Emirlerim bunlardır ve bu emirleri tekrar ediyorum. Şimdi,” diye ekledi, “hesabı istemeni rica ediyorum.”
Albay Geraldine itaatle eğildi; ama kremalı turta dağıtan genç adamı çağırıp garsona direktiflerini verirken yüzü bembeyazdı. Prens, sakin tavrını koruyordu ve intiharı düşünen gence, bir kraliyet sarayı güldürüsü anlattı büyük bir zevk ve neşeyle. Albay’ın yalvaran bakışlarından dikkatlice kaçındı ve her zamankinden daha büyük bir özenle bir puro seçti. Gerçekten de sinirlerine hâkim olabilen tek kişi oydu şimdi.
Hesap ödendi, Prens tüm banknotları şaşkın garsona vermişti. Üçü birden bir faytona atladılar. Çok az ilerlemişlerdi ki fayton epey karanlık bir avlunun önünde durdu. Burada indiler.
Geraldine faytonun ücretini ödedi. Genç adam döndü ve Prens Florizel’e şöyle seslendi:
“Esaretten kaçmak için halen vakit var, Bay Godall. Sizin için de öyle Albay Hammersmith. Bir başka adım atmadan evvel iyice düşünün ve kalbiniz hayır diyorsa işte tam burada yollarımızı ayırabiliriz.”
“Önden buyurun, beyefendi,” dedi Prens. “Tükürdüğünü yalayan biri değilim ben.”
“Sakinliğiniz bana iyi geliyor,” dedi rehberleri. “Bu kapıya gelirken eşlik ettiğim ilk kişi siz değilsiniz; fakat buhran anında bu kadar rahat davranan hiç kimseyi görmemiştim. Birden çok arkadaşım benden önce davrandı ki çok geçmeden onları takip etmem gerektiğini biliyordum. Fakat sizi ilgilendirmiyor bu. Birkaç saniye bekleyin beni burada; tanıştırılmanız için gereken hazırlığı yapıp hemen döneceğim.”
Bu sözlerin ardından genç adam, arkadaşlarına el sallayıp avluya döndü, kapıdan geçti ve gözden kayboldu.
“Bütün aptallıklarımız içinde,” dedi Albay Geraldine alçak sesle, “bu en büyüğü ve en tehlikeli olanı.”
“Kesinlikle aynı fikirdeyim,” diye cevapladı Prens.
“Halen” diye devam etti Albay, “biraz vaktimiz var. Bu fırsattan istifade edip geri çekilmenizi rica ediyorum Majesteleri. Bu adımın sonuçları öyle karanlık ve ağır olacak gibi görünüyor ki şahsıma bahşetme tenezzülünde bulunduğunuz serbestliği zorlamakta haklı buluyorum kendimi.”
“Albay Geraldine korkuyor diye mi düşünmeliyim?” diye sordu Prens purosunu dudaklarından çekerek. Dikkatle arkadaşının gözlerine bakıyordu.
“Kendim için korkmuyorum kesinlikle,” diye cevapladı diğeri gururla; “Majesteleri bundan emin olabilirler.”
“Ben de öyle düşünmüştüm,” diye yanıtladı Prens, keyfi hiç bozulmadan, “ama durumlarımızın ne kadar farklı olduğunu hatırlatmak istemedim,” diye ekledi Geraldine’in özür dilemek üzere olduğunu görünce, “Özrün kabul edildi.”
Bir tırabzana yaslandı ve genç adam dönene kadar sakince purosunu içti.
“Kabulümüz ayarlandı mı?” diye sordu.
“Beni takip edin,” şeklinde bir cevap aldı. “Başkan küçük odada görüşecek sizinle. Yanıtlarınızda dürüst olmanız için sizi uyarmama izin verin. Size kefil oldum; ancak kulüp,