Sayılarla dünya tarihi. Emma Marriott
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Sayılarla dünya tarihi - Emma Marriott страница 4
12.000 Adet Deniz Yumuşakçası
Tyrian moru ya da imparatorluk moru da denen renk, antik dönemde türlü deniz yumuşakçalarının ve özellikle de iskerletin2 salgı bezlerinden elde edilmekteydi. Sadece bir buçuk gram mor boya elde etmek için yaklaşık 12.000 deniz yumuşakçasına ihtiyaç duyuluyordu. Bu süreç o kadar emek gerektiriyordu ki mor dokuma ürünleri akıl almaz fiyatlara satılır olmuştu. Mor, kraliyet ve gücü temsil eden, son derece pahalı ve lüks bir üründü. Mor renkli nesneler sonraki dönemlerde yüksek sınıftan Romalılarca ve din adamlarınca tercih edilecekti.
İsimlerini Yunancada “mor” için kullanılan sözcükten alan Fenikeliler, Doğu Akdeniz’de önemli bir ticari ve sömürgeci güçtü ve mor dokuma ürünleriyle tanınmaktaydılar. Antik yazarlar, Fenike şehri Sur’dan bahsederken, kocaman teknelerde çürümeye bırakılmış yumuşakçaların dayanılamayacak kadar pis ve kötü bir koku yaydığını bile yazmışlardır.
Mor dokuma ürünleri, cam eşyalar, altın ve gümüş süsler gibi lüks ürünlerin ticareti Fenikelilerin MÖ 1.000 yıllarında doruğa ulaşan servetinin temelini oluşturmaktaydı. Bir deniz gücü olan Fenike, Kıbrıs’ta, Afrika kıyısının tamamında ve en önemlisi MÖ 814’te Kartaca’da koloniler kurmuştu. MÖ 322’ye geldiğimizde ise Sur şehri yağmalanacak ve Fenike, Büyük İskender’in Yunan dünyasının bir parçası haline gelecekti. (bk. sayfa 35-36)
100.000 Kehanet Kemiği
Çin’in bilinen ilk hanedanı olan Shang Hanedanı ile ilgili sahip olduğumuz bilgilerin çoğu, MÖ 1.500 yıllarında buldukları gelişmiş bir piktografik yazı sisteminden gelmektedir. İki binin üzerinde sembolden oluşan bu yazı, bugün Pekin’in güneybatısında yer alan Shang başkenti Anyang’daki 100.000 kehanet kemiğinin üzerine işlenmiştir. Bu kemikler çoğunlukla kaplumbağa kabuğu veya öküz kürekkemiğidir.
Shang kralları geleceği görmek adına bir kemiğin üzerine sorular yazar, sonra da kızgın bir maşayla bu kemiği ezerek onu birtakım parçalara ayırırlardı. Bu parçalar bir kâhin tarafından yorumlanır ve cevaplar bir kemiğin üstüne işlenirdi. Soruların büyük bir kısmı hava, ekinler, avcılık veya savaşla ilgiliydi; fakat kralın diş ağrısının nasıl giderileceği gibi daha özel sorular da yok değildi.
Geleneksel olarak Shang Hanedanı’nın ortaya çıktığı yıl olarak kabul edilen MÖ 1.766 tarihinden önce, yazılı kayıtların yokluğu nedeniyle, Çin’de hayatın nasıl olduğuyla ilgili pek az şey bilinmektedir. Aşağı yukarı 13.000 sene önce Çin’de, insanların Yangtze Nehri yakınlarında toplandıkları ve pirinç yedikleri tahmin edilmektedir. Ayrıca Kuzey Çin’de, MÖ 5.000 yılı civarında Sarı Nehir bölgesindeki taşkın yataklarında tarım yapıldığına dair bulgular vardır. Taş aletlerin ve bronz ocaklarının varlığının keşfedilmesi sebebiyle bazı tarihçiler, Sarı Nehir vadisinde MÖ 2.100 yıllarında ortaya çıkmış, Xia isminde, Shang Hanedanı’ndan daha eski bir hanedanın bulunduğunu düşünmektedirler. Başka tarihçilere göre ise bu bir efsaneden ibarettir.
Zodyak’ın 12 İşareti
Babillilerin kaderlerini anlamak arzusuyla yıldızları incelemesi, bilim ve astronomi alanlarında yeni gelişmelere yol açmıştır. MÖ 1.000 yılına gelindiğinde ay tutulmaları tahmin edilebilmekteydi. Üstelik birtakım gezegenlerin takip ettikleri yörüngeler de şaşırtıcı bir doğrulukla haritaya aktarılmıştı. Milattan önceki ilk bin yılın içinde Babilli gökbilimciler, dünyanın yörüngesinin düzlemini ve güneşin gökyüzünde görünürde kat ettiği yıllık mesafeyi 12 eşit dilime ayırmışlardı. Her biri 30 derece olan bu dilimler, toplanınca 360 derece yapmaktaydı. Mısır, Hint ve Yunan düşüncelerine ve pek çok başka alana giren Zodyak adlı bu sistemin sembolleri, Mezopotamya’dakilerle inanılmaz derecede benzerdir. Mesela, Cennetin Boğası olan “Gu Anna” Boğa burcuna, Koca İkizler olan “Mastabba Bagal” İkizler burcuna, Akrep olan “Gitab” ise Akrep burcuna denktir.
İsrail’in 10 Kayıp Kabilesi
MÖ 722 yılı civarında Asurlular İsrailli 12 kabileden 10 tanesini antik Kuzey İsrail Krallığı’ndan sürmüşlerdir. Zamanla başka halklar tarafından asimile edilen ve tarihte kaybolan bu kabileler “İsrail’in 10 Kayıp Kabilesi” olarak anılırlar. Bazı dindar gruplar uzun zamandır kayıp olan bu kabilelerin gelecekte Mesih gibi geri dönecekleriyle ilgili umutlar beslerlerken, diğer bazı gruplar, bu kabilelerden geldiklerini iddia etmektedirler. Birçok kişi ise bu hikâyenin tamamen hayal ürünü olduğunu düşünmektedir.
Bu efsanenin kökleri Asur Kralı II. Sargon’un (MÖ 722 – MÖ 705) İsrail’i ele geçirerek bir Asur eyaletine dönüştürmesinden ve 30.000 Yahudi’yi sürgün etmesine dayanır. MÖ 14. yüzyılda Babil yönetimden kopan Asurlular, hem azılı savaşçılardı hem de silah yapımı konusunda son derece yaratıcılardı. MÖ 7. yüzyıla gelindiğinde, esas yurtları Kuzey Mezopotamya’nın çok daha ötesine uzanmış, bir tarafta İran Körfezi’ne dayanan bir tarafta ise Mısır’ı kapsayan devasa bir imparatorluk kurmuşlardır. Büyük Asur krallarının sonuncularından Ashurbanipal (MÖ 668 – MÖ 627) başkent Ninova’da Orta Doğu’nun binlerce kil tablet içeren ilk organize kütüphanesini kurmuştur. Bu çivi yazılı tabletlerin 20.720 tanesi Londra’daki British Museum’da yer almaktadır.
7 Nehrin Ülkesi
Hint el yazmalarının en eskisi olan Rigveda, “Yedi Nehrin Ülkesi” denen ve Hindistan’da İndus vadisinin kuzey kesiminde yer alan coğrafi bölgeye ismini vermiştir. MÖ 1.400 – MÖ 1.000 yılları arasında oluşturulan Rigveda, “Veda” (bilgi) ismindeki bir Hint ilahileri ve kutsal metinleri koleksiyonunun ilk kısmını oluşturmaktadır. Bu ilahiler ve kutsal metinler, ileride birkaç modern dile birden evrilecek olan Sanskritçeyle yazılmışlardır.
“Veda” tarzındaki inanışlar Hinduizm’in habercisi sayılır. Şiir ve ilahileriyle “Veda”, ateşin simgesi Agni, yağmurun simgesi Indra, dostluğun simgesi Mitra ve dilin simgesi Vach gibi çok sayıda tanrıyı över. “Veda” inancının merkezinde kurban etme ayinleri ve soma bitkisinin halüsinojenik özsuyunun kullanılması vardır. “Veda” ilahileri cenaze törenlerinde, geleneksel düğünlerde veya tapınak ayinlerinde okunmaya devam etse de, “Veda” yazıları modern Hinduizm’de diğer kutsal metinlere göre daha az önemlidir.
1.8 Milyon Kelime
Sanskritçe yazılmış destansı şiir Mahabharata dünya edebiyatındaki en uzun metindir. Tarihi milattan önce bin yılına kadar uzanan bu metin, son halini 400 yılı civarında almıştır. Birçok mitolojik ve ahlaki öyküden oluşmaktadır ve esasen iki asil kuzen arasındaki bir kavganın çevresinde şekillenmiştir. 18 parvana (kısma) ayrılan ve neredeyse 100.000 beyit ve 1,8 milyon kelime içeren bu eser, Homeros’un İlyada ve Odysseia eserlerinin toplam uzunluğunun 8 katı uzunluktadır. Mahabharata, Hinduizm’in gelişimi üzerine çok önemli bir kaynak olarak değerlendirilmekle beraber Hindular tarafından bir “dharma” (Hint ahlak yasası) metni olarak görülmektedir.
40 Tonluk Dev Başlar
Amerika kıtasının bilinen ilk medeniyetini yaratan Olmekler olağanüstü sanatçılardı. Geride bıraktıkları en önemli mirasları kafa şeklinde devasa
2
İskerlet: Dikenli salyangoz. (e.n.)