Hayvan Çiftliği. Джордж Оруэлл
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Hayvan Çiftliği - Джордж Оруэлл страница 5
O yaz çiftlik işleri yerli yerince halledildi. Hayvanlar hayal bile edemeyecekleri kadar mutluydular. Ağızlarına aldıkları her bir lokma onlara müthiş zevk veriyordu. Ne de olsa artık acımasız bir efendinin lütfettiği yiyecekleri değil, kendi kendilerine ürettikleri, tamamen kendilerine ait yiyecekleri yiyorlardı. Değersiz, parazit insanlar aradan çıkınca herkese daha fazla yiyecek düşüyordu. Ayrıca her ne kadar işlerinde tecrübesiz olsalar da daha fazla dinlenme zamanları oluyordu. Çok fazla zorluk yaşadılar. Örneğin yılın ilerleyen aylarında, hasat vakti geldiğinde çiftlikte harman makinesi olmadığı için başakları eski usule göre ayaklarıyla ezip tahıl kabuklarını nefesleriyle üflüyorlardı. Ancak domuzların zekâsı ve Boxer’ın muazzam kas gücü bir kez daha yardımlarına koşmuştu. Boxer herkesin hayranlığını kazanmıştı. Jones zamanlarında da çok çalışkandı ama artık tek bir atın değil, üç atın gücüne sahip gibi görünüyordu. Çiftlikteki tüm işin onun güçlü kuvvetli omuzlarına yüklendiği zamanlar oluyordu. Sabahtan akşama kadar çalışıp didiniyordu. İşin en zor olduğu yerlerde her zaman hazırda bekliyordu. Kendisini sabahları herkesten yarım saat önce uyandırması için yavru horozlardan biriyle anlaşmıştı. Böylece günün olağan işleri başlamadan önce en çok ihtiyaç duyulan konularda gönüllü olarak çalışma fırsatı buluyordu. Her bir soruna ve engele karşı verdiği cevap, “Daha çok çalışacağım.” cümlesiydi. Bu onun benimsediği şahsi bir ilkeydi.
Ancak herkes kendi kapasitesine göre çalışıyordu. Tavuklar ve ördekler, etrafa saçılmış tahıl tanelerini toplayarak beş kile1 mısır kurtardı. Hiç kimse bir şey çalmıyor, kendilerine düşen paydan şikâyet etmiyordu. Eski günlerde hayatın akışında sıradan kabul edilen kavgalar, ısırmalar ve kıskançlıklar neredeyse kaybolmuştu. Kimse çığlık atmıyordu, yani neredeyse kimse… Mollie sabah kalkma konusunda pek başarılı değildi ve toynağına taş sıkışmış olması gerekçesiyle işten erken ayrılmanın yolunu buluyordu. Ayrıca kedinin davranışları da tuhaftı. Kısa süre sonra fark edildi ki ne zaman yapılacak bir iş olsa kedi ortadan kayboluyordu. Saatlerce ortalıkta gözükmez, yemek vaktinde ya da akşam olup da iş bittikten sonra döner, hiçbir şey olmamış gibi davranırdı. Ama her zaman mükemmel bahaneleri olurdu ve öylesine sevilesi bir şekilde mırlardı ki iyi niyetine inanmamak imkânsız hâle gelirdi. İhtiyar eşek Benjamin Başkaldırı’dan beri pek değişmemişti. Jones’un zamanlarındaki yavaş ve inatçı iş yapma biçimi aynen devam ediyordu. İşten kaçınmasa da asla fazla iş için gönüllü olmuyordu. Başkaldırı ve sonuçlarıyla ilgili olarak fikir beyan etmiyordu. Jones gittiği için mutlu olup olmadığı sorulduğunda ise “Eşeklerin ömrü uzun olur. Hiçbiriniz ölü bir eşek görmediniz.” diyordu. Diğerleri bu gizemli cevapla yetinmek zorundaydı.
Pazarları iş olmuyordu. Kahvaltı her zamanki saatinden bir saat geç veriliyordu ve sonrasında her hafta aksatmadan gerçekleştirilen bir tören söz konusuydu. İlk olarak bayrak çekiliyordu. Snowball koşum odasında Bayan Jones’a ait yeşil renkli eski bir masa örtüsü bulmuştu ve üzerine beyaz boyayla toynak ve boynuz çizdi. Bu bayrak her pazar çiftlik evi bahçesindeki bayrak gönderine çekiliyordu. Bayrağın yeşil rengi İngiltere’deki tarlaları, toynak ve boynuz ise insan ırkı nihayet ortadan kaldırıldığında yükselecek olan Hayvanlar Cumhuriyeti’ni temsil ediyordu Snowball’un açıklamasına göre. Bayrak göndere çekildikten sonra ise tüm hayvanlar toplantı adıyla bilinen genel görüşmeye katılmak üzere büyük ahıra gidiyorlardı. Gelecek haftanın çalışmaları burada planlanıyor, önergeler sunuluyor ve tartışılıyordu. Önerge sunanlar her zaman domuzlar oluyordu. Diğer hayvanlar nasıl oy verileceğini anlamış olsalar da kendi önergelerini teklif etmek akıllarından bile geçmiyordu. Tartışmalarda en faal olanlar Snowball ve Napolyon’du. Ancak bu ikisinin hiçbir konuda fikir birliğine varmadıkları görülüyordu. Birinin yaptığı teklife diğerinin muhalefet etmesi kaçınılmazdı. Hiç kimsenin itiraz edemeyeceği konularda dahi sorun yaşadılar. Meyve bahçesinin arkasına çalışamayacak hayvanların dinlenmesi için küçük bir alan yapma konusunda dahi hayvanların türlerine göre emekli olacakları yaş meselesi hararetli tartışmalara sebep oldu. Toplantı her zaman “İngiltere’nin Hayvanları” şarkısının söylenmesiyle sona eriyordu. Öğleden sonra ise dinlenmeye ayrılıyordu.
Domuzlar koşum odasını kendileri için merkez hâline getirdiler. Çiftlik evinden getirdikleri bir kitaptan demircilik, marangozluk ve diğer gerekli zanaatları öğrenmek için akşamları burayı kullanıyorlardı. Snowball bir de diğer hayvanları Hayvan Komitesi adını verdiği gruplara ayırmakla meşguldü. Bu işi bıkmadan usanmadan yapıyordu. Tavuklar için Yumurta Üretim Komitesi, inekler için Temiz Kuyruklar Birliği, Yaban Yoldaşların Yeniden Eğitilmesi Komitesi (Bu komitenin amacı fareleri ve tavşanları evcilleştirmekti.), koyunlar için Daha Beyaz Yün Hareketi ve birkaç farklı grup yanında okuma yazma sınıfları düzenliyordu. Bu projelerin tamamı fiyaskoydu. Örneğin yaban hayvanlarını evcilleştirme teşebbüsü neredeyse başlar başlamaz başarısız olmuştu. Yaban hayvanları eskisi gibi davranmaya devam ediyor, kendilerine cömert davranıldığında bundan istifade ediyorlardı. Kedi, Yeniden Eğitim komitesine katıldı ve birkaç gün boyunca faal bir şekilde çalıştı. Bir gün çatıya oturup uzanamayacağı mesafedeki serçelerle konuşmaya başladı. Serçelere artık tüm hayvanların yoldaş olduğunu ve isterlerse pençesine tüneyebileceklerini söyledi. Ama serçeler mesafelerini korudular.
Ancak okuma-yazma sınıfları çok başarılı olmuştu. Sonbahara gelindiğinde neredeyse tüm hayvanlar iyi kötü okuma biliyorlardı.
Domuzlar ise okuma yazmayı çoktan mükemmel bir şekilde öğrenmişlerdi. Köpekler okumayı iyice öğrenmiş olsalar da Yedi Emir dışında hiçbir şeyi okumak ilgilerini çekmiyordu. Köpeklerden daha iyi okuyabilen Keçi Muriel, çöp yığınında bulduğu gazete parçalarını okuyordu zaman zaman. Benjamin herhangi bir domuz kadar iyi okuyabiliyordu ancak bu becerisini hiçbir zaman hayata geçirmiyordu. Bildiği kadarıyla okumaya değer hiçbir şeyin olmadığını söylüyordu. Clover alfabeyi öğrense de kelimeleri bir araya getiremiyordu. Boxer ise “D” harfinden sonrasına gidemiyordu. Kocaman toynağıyla tozların üzerine “A, B, C, D” yazıyor ancak sonra kulaklarını geriye atıp harflere bakakalıyor, bazen perçemini savurup tüm gücüyle bir sonraki harfi hatırlamaya çalışıyor ancak asla başarılı olamıyordu. Zaman zaman “E”, “F”, “G”, “H” harflerini de öğrendiği oluyordu. Ancak daha sonraları “A”, “B”, “C” ve “D” harflerini unuttuğu anlaşılıyordu. Nihayet ilk dört harfle yetinme kararı aldı ve bu harfleri aklında tutabilmek için günde bir iki kez yazdı. Mollie, kendi adının harfleri dışında diğer harfleri öğrenmeyi reddetti. İnce dalları bir araya getirip adını düzgünce yazdıktan sonra bir ya da iki çiçekle süslüyor sonra da hayranlıkla seyrediyordu.
Çiftlikteki diğer hayvanların hiçbiri “A” harfinin sonrasına geçemedi. Ayrıca koyunlar, tavuklar ve ördekler gibi daha aptal hayvanların Yedi Emir’i ezberleyemediğini gördüler. Uzun uzun düşündükten sonra Snowball, Yedi Emir’in “Dört ayak iyi, iki ayak kötü” ilkesine indirgenerek de geçerli olabileceğini ilan etti. Dediğine göre bu söz, Animalizm’in en temel prensibini içinde barındırıyordu. Bu ilkeyi esaslıca kavrayan
1
Kile: Tahıl ölçmede kullanılan ölçek.