Sabatay Sevi. İbrahim Alâettin Gövsa

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sabatay Sevi - İbrahim Alâettin Gövsa страница 5

Жанр:
Серия:
Издательство:
Sabatay Sevi - İbrahim Alâettin Gövsa

Скачать книгу

hâle getirmek için, etraftan yardım toplamak üzere adamlar gönderilmişti. Fakat bunların büyük bir kısmı ehemmiyetli bir şey yapamamıştılar. İçlerinden Salomon Navora isimli biri de İtalya’da bir Hristiyan güzelini severek, bu aşk uğrunda dinini değiştirmiş ve millettaşları için dilendiği paraları o kadınla birlikte yemişti.

      Memleketteki Yahudi cemaatinin reisleri ve ileri gelenleri, halkın perişanlığı ve hariçten gelen haberlerin kötülüğü yüzünden şehirden uzaklaşmayı hayırlı görmüşlerdi.

      İşte bu suretle Sabatay, Kudüs’e geldiği zaman, yoksulluk içinde çırpınan bir cemaatle ve esrarengiz işaretlerden imdat uman birkaç mistik hahamla karşılaştı. Zemin, davasını açmaya müsaitti. Fakat İstanbul ve Selanik’teki eski tecrübelerinden ders almış olacak ki, Kahire’de olduğu gibi burada da davayı açmaktan sakındı.

      Sofu bir haham tavrıyla, Kudüs’ün mübarek yerlerini ve evliya mezarlarını ziyaret etti. Gayet ciddi ve perhizkâr göründü. Cazip simasıyla seçkin tavırlarının yaptığı müsait tesirlere eklenen bu hareket tarzı, ona halkın sevgisini hazırladı.

      O sıralarda pek züğürt olan Kudüs Yahudileri, Osmanlı Devleti’nin istediği vergileri bile ödeyemeyecek bir hâldeydi. Devlet, uzun Girit seferinin büyük masraflarını koruyabilmek üzere belki de her zamankinden fazla, nispette gümrük vergisi almaya mecburdu ve fiilî askerlik hizmeti yapmayan Yahudi cemaatini, fevkalade vergiler ödemeye zorladığı da pek kolay tahmin edilebilir. Verilmesi elzem olan bu para nasıl bulunacaktı? Cemaat içinde Sabatay’ın, Kahire’deki Sarrafbaşı nezdinde kazandığı sevgi ve itibarı bilen vardı. Kudüs fakirlerine yardımını rica için, onu mebus seçmeye karar verdiler.

      Sabatay, iş kendisine teklif edildiği zaman hem itibar hem para kazanmaya vesile olacak bir vazife olduğu için memnun olmuştu. Derhâl Kudüs Musevi cemaatinin vekili ve mebusu sıfatıyla Kahire’ye hareket etti ve Sarrafbaşı Yusuf Çelebi, yani Rafael Josef’ten ve onun aracılığıyla Kahire’deki Musevi cemaatinden, Kudüs Yahudi cemaatinin ihtiyaçları için mühim bir para koparmayı başardı.

      Kahire’de ilk misafirliği esnasında Mesihlik meselesinden hiç bahsetmemiş olan Sabatay, bu defa zengin sarrafa Mesih’in yakında geleceği hakkındaki delilleri anlattı ve bu husustaki alametleri kendi şahsında hisseder gibi olduğunu söyleyerek, davası için zemin hazırlamış oldu.

      Sabatay’ın Sârâ ile Evlenişi

      İzmirli Mesih’in, Polonyalı serseri bir Yahudi kızıyla evlenmesindeki tesadüf, davasındaki başarının en kuvvetli yardımcılarından biri olmuştur.

      Sabatay Sevi, Kudüs ile Kahire arasında yolculuk eder ve Yahudi cemaatlerinin sempatilerini kazanmaya uğraşırken; talih, ona haberi olmaksızın, akla gelmeyecek garip bir mucize hazırlıyordu:

      O sıralarda, Toskana’nın Livorno şehrinden Kahire’ye kadar tuhaf bir haber yayılmıştı: Orada, genç ve hafifmeşrep bir Yahudi kızı, Mesih ile evleneceği hakkında gaipten haber aldığını herkese söyleyip duruyordu.

      Sabatay için bu fırsatı kaçırmamak lazımdı. Onun hayat macerasında pek garip bir safha da bu izdivaçtır.

      Bu Sârâ denen kız kimdi?

      On yaşında iken, anasını, babasını Polonya’daki bir kargaşa esnasında kaybetmişti. Hristiyanlar tarafından alınarak bir manastıra verilmiş ve genç kızlık çağına kadar Katolik terbiyesi altında büyümüştü. Mistik bir ruha sahip olmuştu. Günün birinde manastırdan kaçıp civardaki Yahudi mezarlığına gizlendi. Bir cenaze gömmek için oraya giren Yahudiler, arkasında yalnız bir gömleği bulunan güzel ve genç bir kızın mezarlıkta dolaştığını hayretle gördüler. Kim olduğunu, orada ne aradığını sordular. O, Nayir isimli bir hahamın kızı olduğunu, Hristiyanlar tarafından manastıra kapatıldığını anlattı.

      Geceleyin, babasının ruhunun gelerek, onu manastırdan kaçırıp mezarlığa bıraktığı şeklinde bir masal uydurdu. Buna delil olarak güzel vücudundaki tırnak izlerini gösteriyordu.

      Yahudiler, serseri kızı yanlarına aldılar, bir müddet cemaat namına kendisine baktılar ve sonra Amsterdam’da bulunduğu anlaşılan kardeşi Samuel’in yanına gönderdiler.

      Sârâ, gerek bu şehirde gerek sonradan gittiği Frankfurt ve Livorno şehirlerinde hayli serseri hayat yaşamıştı. Zeki ve güzel olduğu için etrafında birçok hayranlar toplamış, işvekâr ve fettan mizacıyla bir hayli macera da geçirmişti.

      İzmir’de ve Mısır’da yakışıklı bir gencin Mesihlik davasıyla ortaya atıldığı haberi, onun bulunduğu şehirdeki Yahudiler arasında da dedikodu mevzusu olan, heyecanlı bir söylentiydi. Her yerde kendisinden bahsedilen uzaktaki delikanlı, bu açgözlü kızın serseri mizacı üzerinde derin bir tesir yapmıştı. Onunla evlenmek suretiyle pek meşhur ve yüksek bir kadın olabileceğini düşündü. Ve bir rüya hikâyesi uydurarak bunu, zaten sahte Mesih’in haberlerini takip etmekle meşgul olan Yahudi cemaati arasında yaydı. Güya rüyasında, kendisine bir nur görünmüştü. O nur, 1666 yılında meydana çıkacak olan Mesih Sabatay Sevi’den bahsetmiş, kendisinin de Allah tarafından ona namzet olduğunu ve gidip Sabatay’ı bularak evlenmesini tembih eylemişti.

      Efsanelerin, telgraf havadisleri gibi pek çabuk dağıldığı o devirde, güzel ve fettan Sârâ’nın rüya masalı da İtalya sahillerinden Mısır’a kadar uzandı.

      Sabatay, kendi gıyabında Mesih ile evleneceğini söyleyen ve uzak memleketlerde haberi olmaksızın propagandasını yapan bu kızı elden kaçırmamak lazım geldiğini iyice takdir etti. Ve o da Polonyalı bir kızla evleneceği hakkında gaipten haber aldığını etrafındakilere ilan etti. Bu ruhani âşık olma ve karşılıklı namzetlik ilanı, şüphe yok ki merak uyandıracak bir tesadüftü. Fevkalade hadiselere imkân veren saf kafalar, her iki tarafın masalına tamamıyla inandılar. Pek inanamayanlar bile tesadüfün garipliğinden şüpheye düştüler. Herhâlde Sabatay’ın Sârâ ile uzaktan namzetliği, Mesihliğinin en kuvvetli bir mucizesi şeklinde tefsir edilmiş ve o zaman bütün dünya Yahudileri arasında çok telkin ve heyecan meydana getirmişti.

      Sabatay, adamlarından birini, o zaman 22 yaşında bulunan Sârâ’yı davet etmek üzere Livorno şehrine gönderdi ve kendisi de yeni bir delil kazanmış olmaktan doğan itimatla, Mesihlik işine daha kuvvetli bir hararetle girişti.

      Bir müddet sonra, Sârâ da Kahire’ye gelerek Sabatay ve maiyeti tarafından karşılandı. İki ilahi ve kurnaz namzedin evlenmeleri merasimi, Kahire’de, Sarrafbaşı Rafael Josef’in evinde yapıldı. Mistik şeylere pek meraklı olan zengin sarraf; Mesih ile ona ezelden namzet olan kızın, kendi evinde birleşmiş olmalarından iftihar ediyordu.

      Bu izdivaç; İsrailoğlu peygamberlerinden Hoşea’nın, Tanrı buyruğu üzerine hafifmeşrep bir kadınla evlenmesindeki ananevi misale tamamıyla uygundu.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную

Скачать книгу