Sherlock Holmes Baskerville’lerin Tazısı Bütün Maceraları 6. Артур Конан Дойл
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Sherlock Holmes Baskerville’lerin Tazısı Bütün Maceraları 6 - Артур Конан Дойл страница 8
Son birkaç aydır Sör Charles’ın sinir sisteminin kırılma noktasına geldiğini açıkça görebiliyordum. Size okuduğum bu efsaneyi kafaya iyice takmıştı; öyle ki kendi arazilerinde dolaşmaya çıkmasına rağmen hiçbir kuvvet onun geceleri bozkırlara doğru gitmesini sağlayamazdı. Size her ne kadar akılalmaz gibi gelse de Bay Holmes, ailesini korkunç bir lanetin tehdit ettiğine inancı tamdı. Zaten atalarıyla ilgili anlattıkları da pek iç açıcı sayılmazdı. Dehşet saçan bir varlığın mevcut olduğu fikri kesinlikle onun yakasını bırakmıyordu ve birçok defa görevim gereği akşamları dışarıya çıktığımda tuhaf bir yaratık görüp görmediğimi ya da bir tazının ulumasını duyup duymadığımı sorardı. Özellikle ikinci soruyu çok sık sorardı ve bunu yaparken sesi heyecandan titrerdi.
O korkunç ölümünden yaklaşık üç hafta önce evine gittiğimi çok iyi hatırlıyorum. Tesadüfen malikânenin kapısında duruyordu. Arabadan inip ona yaklaştım; gözlerinin omzumun üzerinden bir yere sabitlendiğini fark ettim. Çok korkmuş bir yüz ifadesi vardı. Hemen dönüp baktığımda çok büyük, siyah, danaya benzer bir şeyi, yolun başından geçerken sadece bir anlığına görebilmiştim. O kadar heyecanlanmış ve dehşete kapılmıştı ki hayvanı gördüğümüz noktaya gidip onu aramak zorunda kalmıştım. Ancak hayvan ortalıkta görünmüyordu. Onun, bu olaydan çok derinden etkilendiğini görebiliyordum. Bütün geceyi onunla geçirdim. O akşam bana neden dehşete kapıldığını anlattı. Size biraz önce okuduğum hikâyeyi bana vererek saklamamı istedi. Bu olayı size anlatıyorum çünkü daha sonra başına gelen trajedide önem kazandığına inanıyorum. Tabii o sıralarda, her şeyi fazlasıyla abarttığına ve heyecanlanması için hiçbir haklı nedeninin olmadığına inanıyordum.
Tavsiyem üzerine Sör Charles Londra’ya gitmeye karar verdi. Kalbinin bu durumdan etkilendiğini biliyordum. Nedeni asılsız da olsa sürekli endişe içindeydi ve tabii bunun da onun sağlığını çok derinden etkileyeceği kesindi. Birkaç aylığına da olsa bizim buralardan uzaklaşarak dikkatini dağıtmasının onu bambaşka bir insan yapacağını düşünmüştüm. Onun sağlık durumundan çok endişelenen ortak arkadaşımız Bay Stapleton da aynı görüşü paylaşıyordu. Fakat maalesef son anda bu felaketin haberini aldık.
Sör Charles’ın öldüğü gece, onu bulan Kâhya Barrymore, beni getirmesi için Seyis Perkins’i göndermişti. Geç saatlere kadar oturduğum için Baskerville Malikânesi’ne bir saat içinde ulaşabilmiştim. Soruşturmada öne sürülen bütün gerçekleri kontrol ettim ve onayladım. Patikadaki ayak izlerini takip ettim ve bozkırın girişinde biraz durduğunu fark ettim. Yumuşak zeminin üzerinde Barrymore’unkilerden farklı ayak izlerinin olmadığını gördüm. Sonra ben gelene kadar kimsenin dokunmadığı cesedi incelemeye başladım. Sör Charles yüzüstü yatıyordu, kolları iki yana açılmış, parmakları da toprağa gömülmüştü. Yüzü o kadar çarpılmıştı ki neredeyse tanınmayacak hâldeydi. Kesinlikle fiziksel bir darp almamıştı. Ancak Barrymore, soruşturmada yanlış bir bilgi vermişti. Cesedin etrafında hiç iz olmadığını söylemişti. O görmemişti belki ama ben gördüm. Biraz uzaktaydı, yeni oluşmuştu ve gayet netti.”
“Ayak izleri miydi?”
“Ayak izleriydi.”
“Bir erkeğin mi yoksa kadının mı?”
Dr. Mortimer bir an için her ikimize de tuhaf tuhaf baktı ve cevap verirken sesi neredeyse bir fısıltıya dönüştü:
“Bay Holmes, onlar dev bir tazının ayak izleriydi!”
3. BÖLÜM
Problem
Bu sözleri duyduğumda irkildiğimi itiraf etmeliyim. Doktorun da derinden etkilendiği, ses tonundan anlaşılıyordu. Holmes heyecan içinde öne doğru eğildi; bir şeyle çok ilgilendiğinde gözlerinde oluşan o pırıltıyı çok iyi görebiliyordum.
“Bunları gözlerinizle gördünüz mü?”
“Sizi nasıl görüyorsam öyle.”
“Kimseye bir şey söylemediniz mi?”
“Ne işe yarayacaktı ki?”
“Nasıl oldu da başkası görmedi?”
“İzler yirmi yarda kadar cesedin uzağındaydı ve hiç kimse onlarla ilgilenmedi. Bu efsaneyi bilmeseydim herhâlde benim de pek ilgimi çekmezdi.”
“Arazide çok fazla çoban köpeği bulunur mu?”
“Şüphesiz. Ama bu bir çoban köpeği değildi.”
“Büyük olduğunu söylemiştiniz.”
“Dev gibiydi.”
“Ama cesede yaklaşmamıştı, değil mi?”
“Evet.”
“Nasıl bir geceydi?”
“Nemli ve soğuk.”
“Yağmur yağıyor muydu?”
“Hayır.”
“Patika nasıl bir yer?”
“İki yanında sıra sıra porsuk ağaçları var; on iki fit yükseklikte. Ağaçlar çok sık olduğu için aralarından geçmek imkânsızdır. Ortadaki yol sekiz fit genişliğindedir.”
“Ağaçlardan ve yoldan başka bir şey var mı?”
“Evet, her iki tarafta yaklaşık altı fit genişliğinde çim alan var.”
“Anladığım kadarıyla patikaya sadece bir kapıdan giriliyor.”
“Evet, bozkıra açılan kanatlı bir kapıdan.”
“Başka açıklık var mı?”
“Hayır.”
“Demek ki bu yola girmek için ya evden gelinecek ya da kapıdan geçilecek, doğru mu?”
“Yolun uzak ucundaki bir yazlık evden de geçiş var.”
“Sör Charles buraya kadar gelebilmiş mi?”
“Hayır, evin yaklaşık elli yarda gerisinde yatıyordu.”
“Şimdi söyleyin bana Dr. Mortimer ve burası çok önemli; gördüğünüz izler çimlerin mi yoksa yolun mu üzerindeydi?”
“Çimlerin üzerinde iz yoktu, zaten çimde görülemezdi.”
“Yolun kapıyla aynı tarafında mı kalıyor çimenler?”
“Evet, kapı gibi, onlar da yolun kenarında.”
“Bu çok ilginç. Dikkat edilmesi gereken bir nokta daha, kapı kapalı mıydı?”
“Kapalıydı ve asma kilitle sürgülüydü.”
6
Güney Afrika’da yaşayan iki yerli kabile (e.n.).