Monte Kristo Kontu. Александр Дюма
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Monte Kristo Kontu - Александр Дюма страница 28
Adamlar başlarını çevirdiklerinde konuşulanları dinlemek için merdiven başına kadar kendini sürüklemiş olan Caderousse’un karısının bitkin yüzünü gördüler. Kadın başını dizlerine dayamış olarak en üst basamakta oturuyordu.
Caderousse, “Seni ilgilendirmez bu! Bu efendi bizden bazı bilgiler istedi.” dedi. “Söylememek ayıp olurdu.”
“Ama söylemek de pek akıllıca bir hareket değil. Senden niçin bu bilgiyi alıyor biliyor musun budala?”
Rahip, “Yalan söylemediği müddetçe kocanızın bir şeyden korkmasına neden yok madam.” dedi. “Benim yüzümden size bir kötülük gelmeyeceğinden emin olabilirsiniz.”
Caderousse’un karısı anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı. Tekrar başını dizlerine koydu ve titremeye devam etti. Yerinden kımıldamadı.
Rahip, “Fakat zavallı adamın bu şekilde ölmesi için herkes tarafından terk edilmiş olması lazım.” dedi.
Caderousse cevap verdi: “Hayır. Mercédés ile Mösyö Morrel onu terk etmediler.” Sonra alaycı bir gülümseme ile devam etti:
“Fakat ihtiyar adam, Dantés’nin size arkadaşım diye bahsettiği Fernand’dan hiç hoşlanmazdı.”
“Fernand hakikaten arkadaşı değil miydi onun?”
Merdivenin başındaki ses, “Sözlerine dikkat et Gaspard.” dedi.
Caderousse omuz silkerek devam etti: “İnsan, karısına göz diktiği adamın arkadaşı olabilir mi? Dantés’nin altın gibi bir kalbi vardı. Herkese ‘dostum’ derdi… Zavallı Edmond! Bütün bunları öğrenmediği çok iyi oldu. Yoksa ölürken onları affetmek kendisi için çok zor olurdu ama kim ne derse desin ben bir ölünün lanetinden çok canlı bir adamın nefretinden daha fazla korkarım.”
“Fernand’nun, Dantés’ye nasıl kötülük yaptığını biliyor musunuz?”
“Tabii biliyorum.”
“Söyleyin bana bildiklerinizi öyleyse.”
Madam Caderousse tekrar seslendi: “Gaspard, istediğin gibi hareket etmekte serbestsin fakat beni dinlersen bir şey söylememelisin.”
Caderousse, “Bu sefer haklısın.” dedi.
Rahip sordu: “Bu mesele hakkında başka bir şey söylemek istemiyor musunuz?”
“Ne faydası var? Eğer Edmond sağ olsaydı ve bana gelip sahici dostlarının kimler olduğunu öğrenmek isteseydi ona söylerdim fakat bana söylediğinize göre Edmond öldü ve gömüldü. Artık bundan sonra ne kimseden nefret edebilir ne de kimseden intikam alabilir. Bırakalım bütün bunları.”
“Hakiki dost oldukları için kendilerine verilmesi istenen hediyeleri, dost olmadıklarını söylediğiniz bu insanlara vermemi ister misiniz?
“Hayır, istemem tabii! Hem zavallı Dantés’nin vereceği hediyeden ne olacak bu adamlara? Denizde bir damla gibi!”
Karısı tekrar söylendi: “Ama unutma ki bu adamlar isteseler seni küçük parmakları ile ezebilirler.”
Rahip “Peki bu adamlar bu kadar zengin ve kudretli kimseler mi oldular?” diye sordu.
“Bilmiyor musunuz onların hikâyelerini?”
“Hayır. Anlatın bana.”
Caderousse bir an düşündü.
“Hayır, çok uzun sürer.”
Rahip lakayıt bir ifade ile “Konuşmamakta serbestsiniz dostum.” dedi. “Tereddüdünüze hürmet ederim. Artık bu hususta hiç konuşmayalım. Ben elması satayım.”
Elması cebinden çıkardı ve Caderousse’un hayran bakışları altında, elinde evirip çevirmeye başladı.
Caderousse, “Gel şuna bak.” diyerek karısını çağırdı.
Kadın, “Elmas!” diyerek kalktı ve basamakları inmeye başladı. “Nereden geldi bu?”
“Duymadın mı? Dantés; babasına, nişanlısına ve üç arkadaşı Fernand, Danglars ve bana bırakmış.”
“İnsana, ihanet eden adam arkadaş değildir.”
“Ben de onu söylüyordum. İhaneti, hatta cinayeti mükâfatlandırmak, mukaddesata tecavüz olur.”
Rahip sükûnetle elması cübbesinin cebine koyarken “Bu kabahat sizin olacak.” dedi. “Şimdi söyleyin bana, Dantés’nin arkadaşlarını nerede bulabilirim.”
Caderousse’un alnında iri iri ter taneleri belirdi. Rahibin, atına bir göz atmak için kapıya kadar gittiğini, sonra geri döndüğünü gördü. İzahı mümkün olmayan bir şekilde karısı ile bakıştılar.
Caderousse, “Elmas sadece bizim olabilir!” dedi.
Karısı, “Emin misin?” diye sordu.
“Bir din adamı yalan söylemez.”
“Ne istersen yap öyle ise. Sen bilirsin.”
Ağır ağır basamakları çıktı. Son basamakta durarak döndü.
“İyi düşün Gaspard.”
“Düşündüm.”
“Neye karar verdiniz?” diye sordu rahip.
“Size her şeyi anlatmaya.”
“Galiba en doğrusu da bu. Sakın, bana söylemek istemediğiniz şeyleri merak ediyorum sanmayın fakat Dantés’nin mirasını, onun arzusuna uygun şekilde dağıtabilirsem çok iyi olacak.”
Caderousse’un yanakları ümit ve hırsla kızardı.
“Öyle sanırım.”
“Sizi dinliyorum.”
“Fakat önce bana söz verin.”
“Ne hususta?”
“Size anlatacağım şeylerden herhangi bir kimseye bahsedecek olursanız kesinlikle bunları benden duyduğunuzu söylemeyeceksiniz çünkü bahsini edeceğim kimseler zengin ve mevki sahibidirler. Beni bir sinek gibi ezebilirler.”
“Merak etmeyin dostum. Ben rahibim. Rahipler kendilerine yapılan itirafları katiyen açıklamazlar. Unutmayın ki bütün gayemiz, bir dostumuzun son arzusunu yerine getirmektir. Onun için açık ve rahat konuşun. Fransız değil İtalyan’ım ve hemen, ölen bir kimsenin arzusunu yerine getirmek için ayrıldığım manastırıma döneceğim.”
Caderousse rahibe inanmıştı.
“Öyle ise size, Dantés’nin gerçek dost bildiği bu adamlar hakkındaki bütün hakikati anlatacağım. Üzücü bir hikâyedir. Başlarını