BÜYÜSÜNÜ BOZMA. Erol Egeli
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу BÜYÜSÜNÜ BOZMA - Erol Egeli страница 4
Kar, birbirinden farklı inşa edilen çatıların, sarkan elektrik tellerinin çirkinliğini kapatıyor, adeta bir süsleme sanatına dönüştürüyordu. Ağaçlarsa her mevsim güzeldi, ama kar altında bambaşka bir güzelliğe bürünüyorlardı. Ya sokak lambaları? Onlar, kar yağışında benim için vazgeçilmezdi. Sokak lambalarının ışığında karın yağış ritmini izlemek, geceleyin perdeyi biraz açıp dışarıya yansıyan evin ışığında gökyüzüne doğru bakarak karın yoğunluğunu incelemek gibi çok keyif aldığım yöntemlerim vardı.
Kar yağdığında, çalıştığım hastanenin penceresinden dışarıya bakarken düşüncelere daldım. İstanbul’da da kar güzel. Çarpık yapılaşma eseri çirkin binaların üzerini örten kar, aynı anda bu binaların farklılıklarını da gizleyerek adeta bir sosyal eşitlik yaratıyordu. Ama gökdelenlere ve AVM’lere ne demeli? Onlar üzerlerine yağan karı göstermiyor, gizliyor. Karın yağdığını ne çatısından ne de duvarından anlayabiliyorsunuz. Kar altında manzarayla bütünleşmeyen sevimsiz binalara dönüşüyorlar. Kar yağdığında yürümeyi hemen herkes sever, gezintiye çıkar, küçük bir bakkala veya kafeye girer, bir şeyler alır veya sıcak bir şey içer, içinizi ısıtırsınız. Sonra karda yürümeye devam edersiniz. Bugünse karlı bir havada bir AVM’ye gittiğinizi düşünün, otoparktan girdiniz, içinde dolaşıyorsunuz. Dışardaki kar yağışını göremez, hissedemezsiniz. Birkaç saat sonra çıktığınızda dışarıdaki kar yağışı çoktan durmuş olabilir.
Kar ve kışla ilgili anılarım bitmek bilmez. Lisenin ardından eğitimim için geldiğim İstanbul’un iklimini de sevdim. Bu kentte her mevsimi yaşıyordunuz, yeterince kış oluyor ve kar da yağıyordu. Uzmanlığım bitince sırada askerlik ve mecburi hizmet vardı. İstanbul’dan ayrılmak bana zor geliyordu. Eğer buradan gideceksem, kurada Ege, Akdeniz gibi sıcak yerler değil, çok kar yağan şehirler çıksın istiyordum.
İlk mecburi hizmet kurasında 20 uzman doktor beraber kura çekiyorduk. Öncelik sırası raporlulardaydı. Ben ve bir genel cerrah arkadaşım dışındakilerin tümü astım bronşit tanılı raporu almış, nasıl olduysa, kurada Ankara, İstanbul, İzmir’de çalıştıkları ihtisas hastanelerini çekmişlerdi. Ya hastalık olduğu için ya da ‘güçlü, kuvvetli’ oldukları için öncelik hakları vardı.
Ben ve genel cerrah arkadaşım sağlıklıydık, raporumuz yoktu ve en sona kaldık. Arkadaşım Tunceli’yi çekmişti. “İyi, güzel, orada iyi kar yağar ve tutar” diye düşündüm. Sıra bana geldi, torbaya elimi uzattım, çektim, Bitlis çıktı. Salondan gülüşmeye benzer uğultu yükseldi. Bir an, Bitlis neresi, ben neredeyim sorularıyla şaşkınlıktan başım döner gibi oldu. Üzüleyim mi, sevineyim mi tam anlayamadım. Hasta ve raporluların kuralarında alkışlar salonu inletirken, adeta mahcup olmamız gerekiyormuş gibi, bizim kuralarımız garip ve alaylı seslerle karşılandı. Mahcubiyet duymanın lüzumsuzluğunun farkında olarak, sessiz ve sakince salondan çıktım.
O sırada doktor bir arkadaşımın babası beni tanıyarak yanıma geldi. Oğlu daha önce Siirt’te mecburi hizmet yapmıştı. Benim Bitlis’i çektiğimi öğrenince, “Oğlum, merak etme çok güzel bir yerdir,” dedi. Ben hemen, “Havası nasıldır, çok kar yağar mı?” diye sordum. Beni teselli etmek istediğinden olacak, “Yok, ne karı, kar yağmaz,” dedi. İçimden, “Al işte! Kar da yağmıyor! Şansa bak!” diye geçirdim. İyice yıkılmıştım. Yapacak bir şey yoktu. Toparlanıp hızla orayı terk ettim. Yoluma devam edecektim.
Bingöl, Tunceli, Hakkâri’de çok kar yağdığını biliyordum, ama nedense Bitlis’in iklim şartları hakkında yeterince bilgi edinememiştim. Fakat arkadaşımın babasının da dediği gibi ılık, karsız bir yer olmamalıydı. Eve gelince araştırdım, Bitlis bol yağış alan, bol kar yağan bir yerdi. Çevremdekilerin karlı, soğuk hava sevmediklerinden bana moral vermeye çalıştıklarını düşündüm. Oysa ben kar için deli oluyordum.
Bitlis’e gittim. Üç yıl altı ay kadar mecburi hizmet yaptım. Hayatımda hiç görmediğim kadar kar gördüm. 4 metre, 5 metre kar olur muydu? Bitlis’te olurdu. Sabah kalktığınızda karşıdaki evler gözden kaybolurdu. Öğlene doğru kar kürendikçe evler tekrar belirirdi. Hiç durmadan aylarca yağardı, rüya gibiydi. Hayatımın en güzel yılları orada geçti diyebilirdim. Bitlis’te çok başarılı bir hekimlik ve yöneticilik deneyimi geçirdim. Eşimle de orada tanıştık, Bitlis’te evlendik. O yıllarım evlilik ve kariyerimde çok iyi bir temel taşı oluşturdu.
Kar, benim hayatımda her şeyi güzelleştirdi. Evlerin çarpık mimarisini, gecekonduları, direklere asılan elektrik tellerini, bozuk yolları, kirli sokakları ve Bitlis’in toplumda kabul edilen ‘zor’ şartlarını, yani hayatımdaki her şeyi güzelleştirdi. Onlara ruh verdi. Ama kar gökdelenle, AVM ile bütünleşemedi, onlar ruhsuz kaldı.
Bu yüzden, oturduğum evleri, “Kar yağdığında, camdan bakarken etraf nasıl görünür?” diye düşünerek seçerim. Kar, her zaman hayatımdaki önceliklerden biri, hatta birincisi diyebilirim.
Kafatasım Camdan
İşte sonuç almıştık, en kıdemsiz asistanım dünyanın önemli bir dergisindeki yayını çürütmüştü. Tebrik ettim ve hemen karar aldım. Bunu dergiye yazmalıydık.
Amerika’da eğitim için bulunduğum dönemin başlarında, seminer ve makale saatlerinin fazlalığı beni şaşırtmıştı. Bana göre, insanlar, hangi düzeyde olursa olsun, fazla ve gereksiz soru soruyorlardı.
Bazen de bir konuyla ilgili düşüncelerini bildiriyorlardı. “Bunlar biraz aptal,” diyordum içimden, “şu sordukları sorular veya ileri sürdükleri düşünceler bir ceviz kabuğunu doldurmaz”. Sanki soru soran, fikir sunanlar kendilerini fark ettirmek, ben de varım demek istiyorlardı. Evet, içlerinde güzel sorular ya da fikirler de çıkıyordu, ama epeyce saçmaladıkları da oluyordu. Bu tuhaflık, öğrenci, asistan, uzman ve hatta profesör için bile geçerliydi.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.