Hüzün Bestesi. Sema Tanrıverdioğlu Ersöz
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Hüzün Bestesi - Sema Tanrıverdioğlu Ersöz страница
Hüzün Bestesi
Takdim
Avrasya Yazarlar Birliği olarak edebiyat dünyamıza yeni yazarlar, yeni eserler kazandırmanın mutluluğunu bir kere daha yaşıyoruz. Çünkü AYB Edebiyat Akademisi atölye çalışmalarında yedinci dönemi geride bıraktık.
Yeni bir kuruluş sayılmamıza rağmen Türkiye’de pek çok ilki biz gerçekleştirdik. Bu ilklerden biri de gerçek atölye çalışmalarıyla edebî ürünler üretilen yazarlık okuludur. Her dönem ürünlerimizi, önce çeşitli yayın organlarında yayınladık, dönem sonunda kitaba dönüştürdük.
Çalışmalarımızı çıkar gözeterek değil, emeğimize yüreğimizi de ekleyerek sürdürdük. Sonuçta beklediğimizden daha yüksek bir başarıya ulaştık. Son altı dönemde Türk Edebiyatına altısı ortak kitap, on beşi müstakil kitap olmak üzere toplam yirmi bir eser kazandırdık. Bu kitaplarda yer alan ürünlerle edebiyat dünyamıza elliden fazla yazarın adım atmasını sağladık.
Ortak kitaplarımızla edebiyat dünyasına giren arkadaşlarımızdan yazmaya ve kendini geliştirmeye devam ederek müstakil kitap çıkaranlar oldu. Daha da ileri bir çalışkanlıkla nerdeyse her yıl yeni bir kitap çıkaran; estetik seviyesini her kitapta biraz daha yükselten arkadaşlarımız oldu. Avrasya Yazarlar Birliği olarak bu arkadaşlarımız bizim mutluluk kaynaklarımızdır. Giderek böyle başarılı arkadaşlarımızın çoğalacağına, Türk edebiyatında farklı bir ses, farklı bir renk, farklı bir iz bırakacaklarına içtenlikle inanıyoruz.
“Kardeş Sesler” her dönem sonunda çıkardığımız ortak kitabımızın adıdır. İlkini, 2010’da “Kardeş Hikâyeler Kardeş Şiirler” adıyla çıkardık. Sonraki yıllarda “Kardeş Sesler 2011, 2012, 2013, 2014” adlarıyla atölye çalışmalarımıza katılan arkadaşlarımızın ürünlerini kitaplaştırmaya devam ettik. Yedinci dönem sonunda ortaya konan “Kardeş Sesler 2015”te Akif Mollaoğlu, Alper Şenadam, Binnur Karyağdı, Ebabekir Cambolat, Funda Gökçen, Güldane Berk, Mustafa Özcan Revanoğlu, Rabiye Zincirkıran, Recep Koçak, Rumeysa Atasay, Seda Nur Akyol, Sema Tanrıverdioğlu Ersöz, Süleyman Can Numanoğlu olmak üzere on üç arkadaşımız hikâye, deneme ve şiirleriyle yer aldılar. Şiir atölyesinde şair Ali Akbaş, deneme atölyesinde yazar Hüseyin Özbay, hikâye atölyesinde yazar Osman Çeviksoy ve Ataman Kalebozan gönüllü olarak özveriyle çalışıp sonuç aldılar. Her metin; ilgili hoca tarafından estetik, konu, kurgu, ifade, yazım ve noktalama yönlerinden defalarca değerlendirildi. Bu değerlendirmeler ışığında yazarları tarafından son şekli verilen eserler, son kez hoca onayından geçerek AYB Edebiyat Akademisi internet sayfasında, dergilerde ve bu kitapta yer almaya hak kazandı.
Yedinci dönem atölye çalışmalarını içeren Kardeş Sesler 2015’in ilgiyle okunacağına inanıyoruz. Özellikle, gönlünde yazma sevdası taşıyan, çeşitli sebeplerden dolayı atölye çalışmalarımıza katılamamış arkadaşlarımız, bu kitabı ilgiyle ve inceleyerek okuyacaklardır. Böylece ortak konuların farklı yazarlar tarafından, hangi bakış açılarıyla, nasıl kurgulandığını görerek yazarlığın sırlarını ve sınırlarını keşfetmeye çalışacaklardır.
Kardeş Sesler 2015 ve önceki yıllarda çıkarılan ortak kitaplar (6 adet) ve yazar yetiştirme programına bağlı olarak çıkarılan müstakil kitaplar (15 adet), Türkiye’de bir “ilk”in öncü kitaplarıdır. Bir yönden değil, pek çok yönden ilgiyle okunduğunu biliyoruz.
Ulaştığımız başarı seviyesinde en büyük pay, yazarlığın çilesini baştan kabullenmiş, eleştirileri dikkate alarak ve inanarak yazmaya devam etmiş katılımcı arkadaşlarımızındır. Kardeş Sesler 2015’te yer alan arkadaşlarımızı kutluyor, gelecekte her birinin yeni yeni müstakil eserlerle karşımıza çıkmalarını diliyor ve bekliyoruz.
Amsterdam’da doğmuştur. Ortaokul ve liseyi Yıldızeli İmam Hatip Lisesi’nde okumuş, 1997 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirmiştir. Çeşitli deneme, şiir ve öyküleri Avrasya Yazarlar Birliği bünyesinde 2013 yılında çıkarılan “Kardeş Sesler 2013” isimli ortak kitapta, ayrıca Kardeş Kalemler, Kurgan Edebiyat, Çaycı, Yeni Dergi ve Ayasofya dergilerinde yayımlanmıştır.
İlk hikâyelerini, Avrasya Yazarlar Birliği bünyesinde bulunan Edebiyat Akademisi’nde Osman Çeviksoy ve Ataman Kalebozan hocaların yönetimindeki Hikâye Atölyesi’nde kaleme almıştır. “Hatıralara düşkün bir insanım. Bu yüzden geçmiş zamanları anlatmayı seviyorum.” diyen yazar, hikâyelerinde en çok Anadolu’yu, bozkır yaşantısını, yaşlıların gözüyle hayatı, ana-evlat ilişkisini irdeler. Modern yaşamın insan ruhuna açtığı yaralara, şehirlerimizdeki kargaşaya eleştirel dille değinir. Öykülerinde ‘sevgi, hasret, vefa’ gibi temaları işler, özellikle kaybettiğimiz değerlere, aile ve manevi hayatın korunmasına vurgu yapar.
Öğrencilik yıllarında şiire olan merakı, Abdürrahim Karakoç, Sezai Karakoç ve Necip Fazıl Kısakürek gibi şairlerin etkisinde gelişmiştir. Avrasya Yazarlar Birliği Edebiyat Akademisi’nde Türk ve dünya edebiyatından seçkin şairlerin antolojilerini ve poetikalarını okumuş, denemede Hüseyin Özbay hocanın, şiirde ise şair Ali Akbaş hocanın şiir ve edebiyat kültüründen istifade etmiştir.
Şiir ve denemelerinde içsel yolculuğu, toplumsal olayların insan ruhundaki yansımalarını konu alır, zamanı, hayatı ve ölümü sorgular, inanç ve vicdanî sorumluluk temalarını sık sık işler. Yol, şehir, zaman ve kelimeye dair diyeceklerinde hüzün bulmuştur ve adını “Hüzün Bestesi” koymuştur.
Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmeni olan yazar, evli ve üç çocuk annesidir.
Teşekkür
“Sıra dağların mor, sularınsa kırmızı” olduğu günlerden…
“Eteklerimde güneş rengi bir yığın yaprakla semaya ” bakmamışken…
“Suyun insanı boğup ateşin yaktığını’ bilmediğim o efsunlu günlerden elimde kalmış nazende bir hatıra gibiydi yazma hayali.
Devamlı ‘yarınlara bırakılan’, bir türlü sırası gelmeyen… İçimde kaynayıp duran kelimelere ve kalemin dost tebessümüne rağmen, daima ertelenen, ihmal edilen bir arzu…
Ömrün dönemeçleri olduğuna inanırım. Uzun bir yolculuk sonrasına rastlar bu ihmalden vazgeçme kararım. Avrasya Yazarlar Birliği ile tanışmam da, bu kararın akabinde olmuştur.
Dilime üslup, kalemime yol olsun diye çaldım kapısını AYB’nin. Beraberimde çekincelerimi, kararsızlıklarımı da götürmüştüm. Hayal kırıklığına uğramaya müsait bir ruh haliyle girdim içeri. Niyetim sadece Şiir Atölyesi idi. “Olursa bir de ‘Deneme’ olur,” diyordum. Ama içeride öyle bir iklim vardı ki; kendimi yıllar evvel memleketimde bıraktığım baba ocağı samimiyetiyle sarılıp sarmalanmış hissettim. O mekânda bulduğum, tam anlamıyla Anadolu’ydu, tarihti, köklü bir kültürdü. Dersler akarken ben içerde meşeyle harlanmış bir soba ve üzerinde kaynayan çaydanlığın sesini hayal edebiliyordum. Dışarıda yağan karla Sarıkamış hikâyesi doluyordu gözlerime, kâh kara trenlerin geçtiği istasyonlara akıyordu ruhum; kâh muhaceret dönemlerine. Böylece yalnız şiir için gittiğim akademide, kendimi deneme ve hikâye atölyelerine de katılır buldum.
O çatı altında toplandığımız dostlar da aynı yitiğin peşindeydiler. Hayatın bin bir türlü hengâmesinden kaçmış, askıda bıraktıkları kalemle rabıta kurmaya gelmişlerdi. Onlar da “gök kubbede hoş bir sada” bırakabilme arzusundaydılar.
Hocalarımız sadece yazabilmenin değil, iyi yazabilmenin ve iyiyi yazabilmenin kaygısına sahip olmayı telkin etmekteydiler.
Yazdığımız her yazıda samimiyetimizi sorgulamayı,