Kazak Tiyatrosunda Kadın Meselesi. Cemile Kınacı
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kazak Tiyatrosunda Kadın Meselesi - Cemile Kınacı страница 2
XIX. yüzyılın ortalarından itibaren dünyanın dört bir tarafında haklarını talep eden kadınların başlattıkları kadın hareketleri gelişme gösterir. İngiltere ve ABD dünyadaki kadın hareketlerinin ilk olarak nüvesinin belirdiği ülkelerin başında gelmektedir (Rupp 1997; Druelle 2006). Kadınların temel hak mücadelesi, oy kullanma, eğitim ve mülkiyet hakkı çerçevesinde gelişir. Bu bağlamda, 1890 yılında Amerikalı Kadınlar Ulusal Oy Hakkı Derneği, İngiltere’de 1897’de Kadınların Oy Hakkı İçin Ulusal Birlik kurulur (Şahin 2012: 1). XX. yüzyılın başında “sufrajetler” adı verilen oy hakkı için mücadele eden kadınlar ve onların yürüttükleri kadın hareketleri sayesinde, kadınların seçme ve seçilme hakkı konusunda büyük bir ilerleme yaşanır.
1914’te I. Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte erkeklerin savaşa gitmesi, kadınların iş gücü olarak değerlendirilmesini zorunlu hâle getirir. Evlerinden çıkan kadınlar, fabrikalarda çalışmaya başlar ve ülke üretiminde görev alır. Ancak kadınların yaşadıkları eşitsizlikler bu noktada da kendini gösterir. Fabrikalarda çalışmaya başlayan kadınlara, aynı işi yapan erkeklere ödenen ücretten daha az ücret ödenerek kadınlar yine toplumsal eşitsizliğin kurbanı olur. Bu defa da “eşit işe eşit ücret” için mücadeleye girişen kadınlar, 1918’de Versailles Anlaşması’na ve Milletler Cemiyeti’ne “eşit işe eşit ücret” ilkesini koydurmayı başarırlar. Bu durum, kadın hakları açısından büyük bir kazanım olmasına rağmen, I. Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından erkekler işlerine dönünce, kadınlar işten çıkarılarak yeniden kamusal alandan itilirler. Bu dönemde kadınların annelik ve ev kadınlığı rolleri yüceltilir. Onlardan istihdam alanlarını erkeklere bırakıp evlerine dönmeleri istenir (Kolay 2015: 6). Dünyadaki kadın hareketleri 1920’li yıllara kadar böyle mücadeleli bir süreçte gelişir.
Fransız İhtilâli’nin akabinde Batı’da ortaya çıkan özgürlükçü ve yenilikçi anlayış aynı şekilde Osmanlı sahasında da Tanzimat ile birlikte kendini hissettirir1. Tanzimat Dönemi’ndeki yenileşme hareketleri kadınları da etkiler, kadınlar toplum içindeki konumlarını sorgulamaya ve konumlarına itirazda bulunmaya başlar. Tanzimat’ın ilanından hemen sonra kadınlar için yeni arayışlar söz konusu olur. Kadınlara yönelik açılan ilkokullar, meslekî eğitim veren kurslar, o dönemde çıkmaya başlayan ilk dergi ve gazetelerin tek bir ortak amacı vardır: Yeni tanışılan medeniyet dairesinin kadını yetiştirmek ve bu medeniyete uygun yeni bir kadın kimliği yaratmak… (Argun-şah 2016a: 18) Ancak Osmanlı’da köklü modernleşme hareketi, özellikle II. Meşrutiyet ile birlikte ortaya çıkar. II. Meşrutiyet’le birlikte başlayan genel modernleşme hareketi içinde Osmanlı kadınının konumunun iyileştirilmesine yönelik yenilikler de önemli bir yer tutmaktadır.
Osmanlı sahasında II. Meşrutiyet ile birlikte hem aydınların hem de siyasal iktidarın kadın sorununa eğildikleri görülür. II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte gelişen Osmanlı Kadın Hareketi’nin örgütlenmesinde önemli bir yeri olan Batıcı ve Türkçü olmak üzere sayısız kadın dergisi ve yine Osmanlı Kadın Hareketi’nin önemli bir parçası olan sayısız kadın derneği de mevcuttur (Kurnaz 2011; Kurnaz 2013). Bu dönemde Meşrutiyet’in kendilerine verdiği haklarla Osmanlı kadınlarının kendilerine olan güvenlerinin arttığı görülür. Milletin yararına faaliyet gösteren derneklerin hem kurucusu hem çalışanı olarak üstlendikleri görevler sayesinde yalnızca sosyal değil, fikrî ve siyasî tecrübeleri de artar. Son olarak da onlar bu birikimlerinin ardından edebî varlıklarını ispatlama noktasına ulaşırlar (Argunşah 2016b: 11).
Osmanlı kadınları özellikle basın aracılığıyla kendilerini ifade etmeye ve tanıtmaya başlar. Dönemin gazeteleri, gazetelerin kadınlara yönelik sayfa ve ekleri, özellikle de kadın dergileri yazmaya başlayan her kesimden kadının, yazma ürkekliklerini, çekimserliklerini gidermede, taleplerini iletmede önemli bir işlev görür. Dönemin basın organlarını kullanan kadınlar toplumlarında kendilerine yönelik eşitsizlikleri dile getirip hak ve özgürlük arayışına girer. Onlar, bu yolla toplumda kendilerinin de var olduğunu göstererek seslerini duyurmaya çalışır (Çakır 2013a: 59-60). Bu yayınlarda özellikle kadınların bilgilendirilmesi amaçlanır, evlilik ilişkileri, çocuk bakımı, sağlık gibi konular dile getirilir. Bunun yanı sıra edebiyat, sanat, tarih, siyaset konularında kadınların kaleme aldıkları yazılar da yayımlanır. Osmanlı kadını bu dönemde basın aracılığıyla hem kadınların kültür seviyelerini yükseltmeyi hem de yurtlarındaki ve dünyadaki gelişmelerden haberdar olmalarını sağlamayı hedefler (Kolay 2015: 6).
Osmanlı kadınları yayınladıkları dergi ve gazetelerle seslerini duyurmakla kalmaz, aynı zamanda kurdukları derneklerle örgütlü bir kadın hareketini de başlatır. Türk kadınlarının kurduğu derneklere bakıldığında bunların, devleti ve orduyu desteklemek amacıyla kurulan dernekler, hayır ve yardım dernekleri, ekonomik amaçlı dernekler ve eğitim, kültür, sanat amaçlı dernekler olmak üzere dört grupta toplandığı görülür. Kadınlar yardım, eğitim, kültür amaçlı derneklerde aktif faaliyet yürütmekle birlikte, ülke sorunlarına çözüm arayan ve siyasal partilere bağlı derneklerde de vazife yapar. Onlar, kendilerini hayatın her alanında geliştirerek toplumda var olmaya çalışır. Yardım dernekleri, örgütlü Osmanlı Kadın Hareketi’nin ilk halkasıdır. Bu yardım dernekleri aracılıyla çeşitli etkinliklerle toplanan para ve eşyalar yoksul kadın ve çocuklara ulaştırılır. Eğitim amaçlı dernekler her yaşta kadının eğitim alabilmesi için mücadele eder. Bu dernekler tarafından okullar açılır, yoksul kız çocuklarının ihtiyaçları giderilir, kadınların meslekî eğitim alması ve iş hayatına atılması için uğraş verilir. Örgütlü Osmanlı Kadın Hareketi’nin önemli bir halkasını da kadının kültürel bakımdan gelişimini amaçlayan dernekler oluşturur. Bu dernekler de kurdukları kütüphane, müze ve atölyeler ile kadın eğitimine destek olarak kadının toplumsal hayatta daha etkin bir konuma gelmesini hedefler. Bu dernekler aynı zamanda kadınları sanatın çeşitli dallarına ve yabancı dil eğitimine de yönlendirir (Kurnaz 2011: 155-173).
Örgütlü Osmanlı Kadın Hareketi’nin önemli derneklerinden biri, 17 Nisan 1913 tarihinde yayın hayatına başlayan Kadınlar Dünyası adlı dergi etrafında toplanan kadınların kurduğu “Osmanlı Müdâfaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti”dir (Osmanlı Kadınının Hukukunu Savunma Cemiyeti). Bu dernek 27 Mayıs 1913 yılında, tüm Osmanlı kadınlarını asil üye, yabancı kadınları yardımcı üye kabul ederek kurulmuştur. Derneğin amacı, kadınlığı her alanda toplumun geleneksel baskısından kurtarmaktır (Kurnaz 2013: 317-322). Dernek, yayın organı olan Kadınlar Dünyası aracılığıyla sesini duyurur. Kadınlar Dünyası, derneğe üye olmak isteyenlerin de başvuru adresi hâline gelir. Derginin sahibi, yönetimi ve yazı kadrosunun tamamı kadınlardan oluşmaktadır. Dergi, yalnızca kadınların yazdığı yazıları yayınlamayı ilke edinmiştir. İlk sayısında yer alan aşağıdaki cümle derginin yayın ilkesini açıkça ortaya koyduğu gibi, dergideki kadın yazarların kadın hakları savunuculuğu konusunda erkek yazarlara meydan okuyuşunu da gözler önüne sermektedir:
“Muharrirler, bir kadını kadın ruhuyla anlayamazlar. Lütfen bizi kendimize bıraksınlar. Erkekler yüzünden çekmekte
1
Türkiye’deki modernleşme hareketleri Osmanlı Devleti’nde Tanzimatla birlikte başlamış, Meşrutiyet ile devam etmiş, daha sonra Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Türkiye’de hız kesmeden sürmüştür. Türk Kadın Hareketi de bu modernleşme sürecinin bir ayağını oluşturduğundan, Osmanlı’da Tanzimat ile başlayan Türk Kadın Hareketi, Cumhuriyet’e intikal etmiştir. Hülya Argunşah’ın ifadesiyle, “19. yüzyılı 20. yüzyıla, Osmanlı Devleti’ni Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlayan kadınlardır.” (Argunşah 2016b: 12) Bu çalışmada da Türkiyedeki Türk Kadın Hareketi Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi olmak üzere ele alınmıştır.