Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik. Cemile Kınacı
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik - Cemile Kınacı страница 28
1905 İhtilali Çarlık İdaresi altındaki Rusya’da ilk kırılma noktasıydı. Bazıları ihtilal sonrasında daha çok, bazıları ise daha az olsa da bütün Rusya halkı ihtilalin meyvelerini toplamıştı. Çarlık Hükümeti her ne kadar ihtilal sonrası verilen tavizlerden rahatsız olsa da bunu engellemeyi başaramamıştı. I. Dünya Savaşı başlayana kadar Çar, zaten zorunlu olarak açtığı Duma’nın faaliyetlerini fırsat buldukça tatil etmiş ve bu sebeple Duma dört kez yeniden açılmıştı.
İlk iki meclis oldukça kısa üreli çalıştığı için parlamenter hayat tecrübesi kazanamamıştı. Ancak sonraki iki meclis dönemi Rusya siyaseti için oldukça verimli geçmişti. Siyasî bakımdan iyi eğitilmiş, çoğunluğu kaliteli entelektüellerden oluşan parlamenterler, kısa sürede meclis çalışmalarının bütün yönlerini öğrenmişlerdi. Rusya’da, Duma’nın varlığı siyasî partilerin hayat bulmasına ve buradan hareketle, demokratik ilerlemenin müstakbel şartlarını yaratmada önemli bir katkı sağlamıştı (d’Encausse 2003: 197).
I. Dünya Savaşında Rusya
Rusya’nın Fransa’dan aldığı borçlara karşılık Fransa’yı siyasî platformlarda desteklemesi Rus-Fransız ilişkilerini pekiştirmişti. Yine bu dönemde Rus-İngiliz ilişkilerinde de bir yumuşama söz konusuydu. Japon Savaşı sonucunda Uzak Doğu planları suya düşen Rusya, Orta Doğu politikasında da ihtiyatlı davranmaya başlamıştı. Ağustos 1907’de İngiltere ve Rusya arasında, İran, Afganistan ve Tibet’in durumunu belirleyen bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre İngiltere, Afganistan’ın tek hâkimi olacak; İran, Rusya ve İngiltere arasında paylaşılacak; Tibet ise, tarafsız bölge olarak kalacaktı. Bütün bu siyasî gelişmeler İngiltere, Fransa ve Rusya’nın yakınlaşmasıyla bir “üçlü itilaf”ın oluşmasına zemin hazırladı. Karşı tarafta ise Almanya, Avusturya ve İtalya’dan oluşan “üçlü ittifak” yer alıyordu (Vernadsky 2011: 335).
Romanov’ların tahtını koruyabilmesi için büyük bir savaşa girmekten kaçınması gerektiği açıktı, zira Rus-Japon Savaşı sonundaki mağlubiyet neredeyse Çarlık rejimini devirecekti. 1914’te büyük bir savaş başlarken Rus devlet adamları arasında buna dur diyen etkili kişiler yoktu, ancak sosyalistler savaş karşıtı görüş bildiriyordu. Sosyalistler, emperyalist bir savaşta işçi sınıfının boş yere acı çekeceğini düşündükleri için savaşa karşıydı. Üstelik bu defa Rusya’nın karşısındaki Japonya gibi küçük bir devlet değil, uzun zamandan beri savaşa hazırlıklı olan Almanya idi. Savaş başladığında bütün Rusya’da vatanperver bir hava kendini hissettirdi ve herkeste Almanlara karşı bir nefret duygusu uyandı. Öyle ki Petersburg adı bile Almanca olduğu gerekçesiyle Petrograd’a çevrildi. Savaş, kısa süre de olsa Rus halkının bütün katmanlarını bir araya topladı, savaş öncesi başlayan işçi grevleri bile durdu. Rus halkı, şehirli, köylü, zengin, fakir, aristokrat, burjuva, işçi demeden Çar’ı destekleyerek Rusya’nın savaştan galip gelmesini arzuladı. Bu, uzun zamandan beri Rusya’da görülmeyen bir durumdu. Ancak bu durum çok uzun sürmedi, çünkü savaşın baştan itibaren kötü gidişatı, idarenin yolsuzluklarının ortaya çıkması ve bunlara eklenen ihtilalci propagandalar Rusya’da yeniden eski memnuniyetsiz havanın doğmasına yol açtı. Savaş çıkınca Duma kısa bir toplantının ardından tatil edilmişti. Baskılar nedeniyle 1915 Ocak ayında toplanan Duma üç oturumun ardından tekrar tatil edildi. Çar, ülkeyi Dumasız, kanun yerine geçen emirleriyle idare ediyordu. Devlet mekanizması savaşın başından beri kötü işlemekteydi. Savaşın ilk yılında Rus ordusunun teçhizat sıkıntısı ortaya çıkmış ve cephane yetersizliği kendini göstermişti. İstenilen malzemelerin cepheye sevkiyatında da büyük sıkıntılar yaşanıyordu. İş gücünü oluşturan köylü ve işçilerin askere alınması, tarımda ve üretimde gerilemeye neden olmuştu. Büyükbaş hayvanlar da cepheye sevkediliyordu, o yüzden hayvan sayısı da azalmıştı. Kısaca, Rusya bütün gücünü savaşa kanalize etmesine rağmen, Rusya’nın gücü savaş ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyordu. İngiltere ve Fransa’dan savaş ihtiyaçlarını karşılamak için çok miktarda borç alınmıştı. Yine de Rus ordusunu tam olarak silahlandırmak mümkün değildi. Ziraat alanındaki gerilemeler büyük şehirlerde yiyecek sıkıntısının yaşanmasına neden oldu. 1917 yılına girerken büyük şehirlerde açlık baş göstermişti. Halk, günlük ihtiyaçlarını karşılayamaz olmuş, karaborsacılık yaygınlaşmış, fiyatlar da bu sebeple yükselmişti. Halkın durumu iyice kötüye giderken, savaş zenginlerini yaratmıştı ve bunlar lüks içinde yaşamlarını sürdürmeye devam ediyordu. Zengin ve nüfuzlu kişiler çocuklarını askerlik mükellefiyetinden kurtarmak ve onların cepheye gitmesine engel olmak için rüşvet yolunu tercih ediyor, bu şekilde işlerini hallediyordu. Halk, bütün bunları görüyor ve gün geçtikçe halkın memnuniyetsizliği artıyordu. Orduda da bir bıkkınlık seziliyordu. Savaş uzadıkça asker kaçaklarının sayısı artıyordu. Sarayda ise eskiden olduğu gibi debdebeli hayat devam etmekteydi. 1915 baharında Duma toplantıya çağrıldı. Duma’da hükümet aleyhine güçlü bir blok oluşmuştu ve artık hiçbir şekilde anlaşma zemini kalmamıştı. Eylül 1915’te Duma süresiz tatil edildi. Petrograd’daki aristokratlar arasında bile Çar ve Çariçe eleştirilmeye başlandı. Çariçe Aleksandra Feodorovna’nın bir Alman prensesi olması nedeniyle, Çariçe’ye düşmanlık beslenerek, onun Almanlarla anlaştığı, Rusya’yı bilerek felakete sürüklediği, sarayda Alman casuslarının bulunduğu dedikoduları yayıldı. Çar’a yakın olan kimseler bile Duma’nın toplanmasını istediler, bunun üzerine 1916 Kasım ayında Duma toplandı. Ancak Duma’daki ilk görüşmelerden itibaren Hükümet aleyhine şiddetli tenkitler oldu. II. Nikolay bu tenkitleri dikkate almadığı gibi, Duma’yı Ocak 1917’ye kadar tatil etti. Çar, o günlerde Rusya’nın geleceğinden çok, kendi iktidarını düşündüğü için, sık sık bakan değişiklikleri yapıyor ve savaşın kötü gidişatıyla pek ilgilenmiyordu. Çar, Duma’da kendine karşı tepkiler nedeniyle Duma’yı bir türlü toplamak istemiyor ve tatili uzatıyordu. Duma ancak Şubat 1917’de toplanacaktı, oysa Rusya’nın durumu iyice kötüye gidiyordu (Kurat 2010: 421-426). Nihayet Şubat 1917’de beklenen oldu ve Rusya’da üç yüz yıllık bir hanedanın egemenliğine son veren bir devrim gerçekleşti.
Lenin, 1907’den beri yurt dışında olmakla birlikte Rusya’daki gidişatı yakından takip ediyordu. O, halklar arasında süren bu “emperyalist” savaşın sonlandırılması için alt sınıfların üst sınıflara karşı bir iç savaş başlatması gerektiğini çeşitli vesilelerle savunuyordu (Vernadsky 2011: 347). Lenin I. Dünya Savaşı için “Savaş devrime verilmiş en güzel armağandır” diyordu. Çünkü savaş, Çarlık rejiminin güçsüzlüğünü, tıkanmışlığını gözler önüne sermiş ve Çarlık’ı yıkıma sürüklemişti. Rusya, savaşa katılan diğer ülkeler gibi savaşın kısa süreceğini tahmin ederken, uzun süren savaş onu ekonomik krize sürüklemiş, bütün imkânlarını savaşa seferber eden Çarlık Hükümeti ülkedeki durumu kontrol edemez olmuştu (Werth 2008: 15).
Türkistan’da