Üç Silahşörler. Александр Дюма

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Üç Silahşörler - Александр Дюма страница 35

Жанр:
Серия:
Издательство:
Üç Silahşörler - Александр Дюма

Скачать книгу

‘vardı’? O zaman ona ne yaptınız da artık kendisine sahip değilsiniz?”

      “Onu kaçırdılar mösyö.”

      “Onu kaçırdılar mı? Ah!”

      Bonacieux, “Ah!” ifadesinden durumun daha karmaşık bir hâl aldığı sonucunu çıkardı.

      “Onu kaçırdılar. Peki bunu yapan kişinin kim olduğunu biliyor musunuz?”

      “Sanırım biliyorum.”

      “Kim peki?”

      “Emin değilim Mösyö Komiser, sadece şüpheleniyorum.”

      “Kimden şüpheleniyorsunuz? Hadi rahatça cevap verin.”

      Mösyö Bonacieux büyük bir hayret içindeydi. Her şeyi inkâr ederse mi yoksa itiraf ederse mi daha iyi olacaktı? Her şeyi inkâr ederse söylediğinden daha fazlasını bildiğinden şüphe ederlerdi. Her şeyi itiraf ederse iyi niyetini ispatlayabilirdi. Bu sebepten her şeyi anlatmaya karar verdi.

      “Uzun boylu, iri yarı, esmer, soyluya benzeyen birinden şüpheleniyorum. Bizi birkaç kez takip etmişti. Eşimi saraydan alıp eve götürdüğüm sırada.”

      Komiser hafiften rahatsız olur gibi görünmüştü.

      “Peki adı ne?” diye sordu.

      “Ah, adını bilmiyorum! Ama onunla karşılaşırsam kendisini o saniye tanırım. Onu bin kişinin arasında olsa tanırım.”

      Komiserin yüzü daha fazla asıldı.

      “Demek onu bin kişi arasında olsa tanırsınız.” diye devam etti.

      “Yani demek istediğim!” diye bağırdı yanlış bir adım attığını gören Bonacieux. “Demek istediğim…”

      “Onu görseniz tanıyacağınızı söylediniz.” dedi Komiser. “Bu çok iyi ve bugünlük yeter. Daha fazla devam etmeden önce karınızı kimin kaçırdığı bilgisini birilerine ulaştırmalıyız.”

      “Ama size o kişiyi bildiğimi söylemedim ki!” diye bağırdı Bonacieux ümitsizce. “Tam tersine dedim ki…”

      “Şüpheliyi götürün!” dedi Komiser muhafızlara.

      “Onu nereye götürelim?” dedi muhafızlardan biri.

      “Zindana.”

      “Hangisine?”

      “Aman Tanrı’m! Güvenli olduğu müddetçe en kolay olanı hangisiyse ona!” dedi Komiser, Bonacieux’u korkutan bir kayıtsızlıkla.

      “Vah, vah!” dedi Bonacieux kendi kendine. “Talihsizlik peşimi bırakmıyor. Karım korkunç bir suç işlemiş olmalı. Beni de suç ortağı sandıklarından onunla beraber cezalandıracaklar. Muhtemelen konuştu ve her şeyi itiraf etti. Zayıf oluyor kadın. Bir zindan… İşte bu… Gece bitince önce işkenceye uğrayacağım sonra da idam… Aman Tanrı’m, aman Tanrı’m! Bana merhamet et.”

      Duymaya alışkın oldukları Mösyö Bonacieux’un yakınmalarını dinlemeden onu götürdüler. Bu arada Komiser derhâl bir mektup yazıp muhafıza verdi.

      Bonacieux gözlerini kapatamadı. Bunun sebebiyse zindanın rahatsız edici olması değildi de kendi endişeleriydi. En ufak bir sesten dahi korkarak sabaha kadar taburenin üzerinde oturdu. Güneş ışınlarında dahi cenaze töreni çağrışımı var gibiydi.

      Kapının açılmasını duymasıyla beraber korkuyla sıçradı. Kendisini idam sehpasına götürecek cellatlar geldi sandı. Bu sebepten karşısında dünkü Komiser ile Kâtibi görünce ikisini de kucaklayacak gibi sevindi.

      “Sizin olay dünden beri daha karmaşık bir hâl aldı dostum. Size her şeyi anlatmanızı tavsiye ederim. Sadece pişmanlığınız dahi Kardinal’in öfkesini yok edebilir.”

      “Her şeyi anlatmaya hazırım!” diye bağırdı Bonacieux. “En azından bildiğim her şeyi. Yalvarırım beni sorgulayın!”

      “Öncelikle karınız nerede?”

      “Onun kaçırıldığını söylemiştim.”

      “Evet dün saat beşte sizin sayenizde kaçarak kurtuldu.”

      “Karım kaçtı mı?” diye bağırdı Bonacieux. “Ah zavallı yaratık! Mösyö, eğer kaçtıysa bu benim suçum değil yemin ederim.”

      “O zaman komşunuz Mösyö Dartanyan’ın odasında ne işiniz vardı? Kendisiyle gün içinde uzun bir konuşma yapmışsınız.”

      “Evet Mösyö Komiser, bu doğru ve yanlış yaptığımı itiraf ediyorum. Mösyö Dartanyan’ın odasına gittim.”

      “Ziyaretinizin amacı neydi?”

      “Eşimi bulmama yardım etmesini istemekti. Onu bulmaya çabalamanın hakkım olduğuna inanıyordum ama yanılmışım gibi görünüyor. Sizden af diliyorum.”

      “Peki Mösyö Dartanyan’ın cevabı ne oldu?”

      “Mösyö Dartanyan bana yardım edeceğini vaat etti. Ama daha sonra bana ihanet ettiğini öğrendim.”

      “Adaleti engelliyorsunuz. Mösyö Dartanyan sizinle bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmanın gereği olaraksa eşinizi tutuklamaya çalışan polisleri kaçırdı. Sonra da eşinizi sakladı.”

      “Mösyö Dartanyan eşimi mi sakladı? Neler söylüyorsunuz?”

      “Şansımıza Mösyö Dartanyan elimizde ve yakında onunla yüzleşeceksiniz.”

      “Yemin ederim başka şey istemem!” diye bağırdı Bonacieux, “Tanıdık birinin yüzünü görmek beni üzmez.”

      “Mösyö Dartanyan’ı getirin.” dedi Komiser. Böylece iki muhafız Athos’u getirdi.

      “Mösyö Dartanyan!” dedi Komiser Athos’a hitaben. “Dün, Mösyö ile aranızda geçenleri anlatın.”

      “Ama!” diye bağırdı Bonacieux, “Bu kişi Mösyö Dartanyan değil.”

      “Ne? Mösyö Dartanyan değil mi?” diye haykırdı Komiser.

      “Alakası yok!” diye cevap verdi Bonacieux.

      “Bu adamın adı ne peki?” diye sordu Komiser.

      “Bunu size söyleyemem, kendisini tanımıyorum.”

      “Ne demek onu tanımıyorsunuz?”

      “Tanımıyorum.”

      “Onu daha önce görmediniz mi?”

      “Evet, onu gördüm ama adını bilmiyorum.”

      “Adınız?” dedi Komiser.

      “Athos.”

Скачать книгу