Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı. Corci Zeydan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı - Corci Zeydan страница 18

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı - Corci Zeydan

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      SAHİB-ÜL HABER 10

      Ebu Müslim, Dahhâk çıktıktan sonra bir süre gözlerini yere dikerek Dahhâk’ın söylediği sözleri tekrar düşünmeye başladı. Bu adamın açıkça göze çarpan şaklabanlık ve budalalığına rağmen batınen başka bir hakikat sahibi olduğunu anlıyor, kendi kendine “Mutlaka bu maskara adam bu tavırlar altında bir akıl bir zekâ gizliyor.” diyordu. Gülnar’ı, onun kendisine olan yardımını düşünmeye başladı. Zaten bu kızdan daha önce öyle bir meyil hissetmişse de önem vermemişti. Ebu Müslim, Dahhâk’tan bu sefer işittiği nasihatlerden sonra o âşık kızdan faydalanmayı, onu kendi maksadı uğrunda kullanmayı uygun görüyordu. İşte, Ebu Müslim bir saat kadar bu teferruat ile vakit geçirdikten sonra odaya bir uşağın girmesiyle kendini topladı. Uşak, boynundaki buhur torbasından mangala buhur attı. Ebu Müslim uşağı görünce Halit’i hatırına getirerek yüksek bir sesle sordu:

      “Halit nerededir?”

      “Efendim, bahçede… Yoldan gelmiş bir adam ile konuşuyor.”

      “İkisini de buraya çağır.”

      Ebu Müslim uşağın yoldan gelmiş dediği adamın, dönüşünü büyük bir merak ve istekle beklemekte oldukları casustan başka biri olamayacağını düşünüyordu.

      Az bir müddet sonra Halit güler yüzlü bir çehreyle odaya girerek “Beklediğimiz adam geldi, içeriye girsin mi?” diye sordu.

      Ebu Müslim hemen girsin, cevabını verdikten sonra Halit’i oturmaya davet etti. Ebu Müslim, Halit’in akıl ve dirayetine fevkalade güvendiği için onunla daima istişare eder, kendisinden bir şey gizlemezdi. Halit, Ebu Müslim’in yanında oturdu. Kısa bir zaman sonra casus yol elbisesiyle üzerinde aba başında keyfiye (örtü) sarılı bir külah bulunduğu hâlde içeri girince selam vererek durdu. Ebu Müslim sordu:

      “Çoktan beri mi buradasın?”

      “Bir iki saatten beri buradaydım.”

      “Niçin derhâl bizi gelip bulmadın?”

      “Huzurunuza girmek için izninizi bekliyordum.”

      “Böyle önemli haberler getirmek memuriyetiyle görevli olan, önem arz eden haberler izin beklememeli, geldiler mi hemen içeriye getirilmelidir.”

      Ebu Müslim bu sözleri söyleyerek sanki fikir ve aklından geçenleri soruyor gibi Halit’e baktı. Halit başı ile yaptığı bir işaret ile bu fikri onayladı. Ebu Müslim çekilip odanın kapısını kapamasını ağasına emir ettikten sonra casusa oturması için bir işarette bulundu. Casus saygıyla ve terbiye ile oturunca Ebu Müslim sordu:

      “Ne haber getirdin söyle bakalım, Merv’i ne hâlde gördün?”

      “Şehir kuşatma altındadır. Düşmanlar şehrin her tarafını sarmışlar.”

      “Düşmanlardan maksadın Kirmani’dir, değil mi?”

      “Yalnız onu demek istemiyorum. Onun dışında Şeyban’ı da beraber zikrediyordum. Çünkü ikisi beraber, Nasr b. Seyyar ile savaşıyorlar. Bâtınen her biri diğerine fenalık yapmayı düşünüyor.”

      Halit: “Bu nasıl olur? Benim aldığım bilgiye göre Kirmani, Merv’e girmiş, Nasr’ı şehirden çıkarmış.”

      Casus: “Efendim! Aldığınız bilgi doğrudur. Kirmani, Nasr b. Seyyar’ı, Merv’den çıkararak şehri ele geçirmiş fakat bu zafer çok sürmedi. Olayları etraflıca arz edebilmem için ayrıntılara girmek için emir hazretlerinden izin dilerim.”

      Ebu Müslim: “Ayrıntısıyla söyle, her şeyi anlat.”

      Casus: “Bildiğiniz üzere Emevilerin durumu birkaç seneden beri pek perişan gidiyor. Bunların, bugünlerde merkezî hükûmeti korumaları halkın hilafet makamına olan sevgileri, din hakkındaki hürmetleri sayesindedir. Hilafeti İslamiye, Emevi Devleti’nin on dördüncüsü halifesi olan Mervan b. Muhammed’e geçince Emevi hanedanı erkânı ona karşı bir uyuşmazlık çıkardılar. Bu uyuşmazlık, halifeye karşı durmak hususunda halka cesaret verdi. Memleketinde bulunan siyasi fırkalar sessiz bir uyku içinde vakit geçirirken defalarca ona karşı ayaklandılar, hâkim olmaya göz diken Hariciler vesaire ve o cümleden Kirmani fırsattan yararlanarak silaha sarıldılar. Bu Kirmani’nin, Nasr b. Seyyar ile uzun bir hikâyesi vardır ki emir hazretleri arzu buyururlar ise söyleyeyim.”

      Ebu Müslim: “Her şeyi ayrıntısıyla bilmek lazım. Her detayı etraflıca anlamalıyız ki ona göre doğru tedbirler düşünelim.”

      Casus: “Bundan yirmi sene önce Horasan valisi Esed b. Abdullah vefat ettiği zaman o devrin halifesi olan Hişam b. Abdülmelik ölen valinin yerine kimi tayin edeceğine dair yakın çevresiyle görüşme yapmıştı. Onlar da dirayet ve çalışkanlığıyla bilinen devlet adamlarından Kirmani’yi tavsiye etmiş. Kirmani’nin asıl ismi, Cüdey b. Ali’dir. Malum ya Cüdey bir nevi kesik demektir. Hişam, ismi işitince uğursuz bulmuş. ‘Öyle adam lazım değil.’ diyerek reddetmiş. Başka adam aramış. Birkaç adamın ismi söylemiş. Hişam cümlesini reddetmiş. Nihayet şimdiki Horasan valisi Nasr b. Seyyar’ın tayinine karar vermiş. Anlaşılan Kirmani bunun için Nasr b. Seyyar hakkında kin ve düşmanlık beslemiş olmalı ki Hişam’dan sonra hilafet makamına gelen Velid b. Yezid b. Abdulmelik’in vefatı ile hilafet makamının boş kalması üzerine Mervanzadelerin birbirlerinin gözlerini oyarcasına ihtilafa düşmüşler. Memleket ihtilal ve kargaşa içinde kaldığı sırada bütün güç ve mevki sahipleri nasıl hâkimiyet sevdasına kapılmışsa Kirmani de fırsattan faydalanarak Nasr b. Seyyar’ın aleyhine konuşmuş. Malum ya, hâkimiyete her kim göz dikerse mutlaka bir fırkanın desteğine ihtiyaç duyar. Kirmani’nin ismi kendisinin İranlı olduğunu gösterirse de gerçekte bu adam İranlı değildir. Yemen Araplarından olan Ezd kabilesinden, Arap’tır. Yalnız Kirman’da doğduğu için ona Kirmani denilmiştir. İşte bu bağ ile Yemen Arapları Nasr b. Seyyar’ın aleyhine kendisine destek vermişlerdir. Çünkü Nasr b. Seyyar’ın fırkası bütün Hicaz Arapları demek olan Mudar kabilelerinden oluşmuştur. Hicaz ile Yemen Arapları arasında eskiden beri dehşetli bir düşmanlık yerleşmektedir. Bu ihtilaf hâlâ aynı şekilde devam ediyor. Devletin en mühim askerî kuvvetini oluşturan bu iki yerin Arapları arasında hüküm süren ayrılık, bu şiddetli rekabet ve düşmanlık Arap Devleti’nin sonu gelmesinin sebebi olacaktır. Horasan’da bulunan Araplar da Yemenli ve Hicazlı veya Necidli olarak iki fırkadan oluştukları için bunların arasında da büyük bir rekabet, ayrılık hüküm sürmekteydi. Durum bu şekildeyken arz ettiğim gibi halife vefat edince iki fırkadan da birtakım adamlar şimdiki halife Mervan b. Muhammed yerine Mervan hanedanı erkânından birini halife yapmaya kalkıştılar. Horasan’da bulunan Araplar da o cümleden işe karışarak iki fırkaya ayrılmışlardı. Vali, Nasr b. Seyyar bu vahim ayrılığı, askerî gücü kullanarak telafi etmek istedi. Arada hâkimiyeti kurarak olan ayrılığı bitirmeye çalıştı. Fakat bütün mesaisi boşa gidince onlara verilmekte olan maaşları kesti. Günün birinde Nasr b. Seyyar camide hutbe okurken iki asker ayağa kalkarak maaşlarını istediler. Nasr yüzlerine bağırarak ‘İsyan ve nifaktan sakınınız, ibadet ve cemaat kurallarını tutunuz.’ dedi. Fakat söz dinletemedi. Halk camiden çıkarak her biri bir tarafa saptı. Memleket büyük heyecana düştü. İhtilal belirtileri görülmeye başladı. Nasr, tekrar minbere çıkarak bir nutuk

Скачать книгу


<p>10</p>

Haber sahibi, haberi getiren.