Demir Bey yahut İnkişaf-ı Esrar. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Demir Bey yahut İnkişaf-ı Esrar - Ахмет Мидхат страница 17

Жанр:
Серия:
Издательство:
Demir Bey yahut İnkişaf-ı Esrar - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

akşam Quartier Latin’de talebe arasında mühim bir havadis derhâl yayıldı. Bilenler bilmeyenlere:

      “Haberiniz var mı? ‘İkiler’ şimdi de ‘üçler’ oldular.” der idi ki, bu laf nerede tekrarlanırsa manalı manasız sürekli kahkahalara sermaye olurdu.

      Arası çok geçmeksizin bizim “üçler”, ”dörtler” oldular. Lyon ahalisinden Pasteur adında bir Fransız da bunlara katıldı ki, Paris’e avukatlık diploması almak için gelmişti. Pasteur üç arkadaşın en yaşlısı olmaktan başka ilimce de en ileride olanıydı. Memleketinde hukuk tahsilini âdeta tamamlayarak Paris’e sadece bir iki sene çalıştıktan sonra kendisince en kıymettar olan Paris hukuk diplomasını almak maksadıyla gelmişti.

      Şu dört arkadaş işlerini o kadar tanzim ettiler ki koca Quartier Latin mahallesinde bunlara benzeyen hiçbir öğrenci daha yoktur denilse mübalağaya hamledilemez. Evvela bunlar gibi arkadaş değil, kardeş bile bulunamaz. El birliğiyle ile bir ev kiraladılar ki, ufak bir yatak odası ve ondan daha büyük bir salon ile pek küçük bir de mutfaktan ibaretti. Fakat dört arkadaş için yatak odası pek küçük ve salon ise pek büyük geldiğinden bunlar salonu yatak odasına ve yatak odasını da salona çevirdiler. Ancak bu hâlde de salonun dört yatak alabildiğini zannetmeyiniz. Salon ancak üç yatak alabilmişti. Bu yetersizliği gidermek için her gece yatağın birisinde iki arkadaş nöbetle koyun koyuna yatmaya karar verilmişti.

      Bunu sefalet mi sanıyorsunuz? Aksine bu hâl büyük bir refahtır. İki gece başlı başına bir yatakta yatılacak. Üçüncü gecesi çift yatılmaya katlanılacak. Hâlbuki öğrenci arasında sürekli çift yatanların nadir olmadığı gibi hiç yatağı bulunmayanlar bile nadir değildir. Eline para geçip de bir akşamlık yatak kiralamayı bahtiyarlık sayan bazı biçareler bir koltuk sandalyesi üzerinde, bir yemek sofrası altında geceyi geçirmeye mecbur oldukları gibi bir gazinonun bilardosu üzerinde sabah etmeyi, bir karyolada etmeye yüzde elli nispetinde eşit bulanlar dahi vardır.

      Bizim dört arkadaşı sefil saymaya nasıl imkân tasavvur olunabilir ki! Paris’te “Herifin evinde mutfağı vardır” deyivermek en bahtiyarlar için ancak mümkün olabilir nimetlerden iken bizim dörtlerin mutfağı da vardır. Her gün içlerinden birisi vekilharçlık ve aşçılık hizmetlerini ifa için apartmanda kalıp akşam arkadaşlarının yemeklerini hazırlardı. Akşamüzeri salonu yemek odası hâline getirirlerdi. Arkadaşlar yemek yedikten sonra sofra eşyaları mutfağa yığılarak salonun salonluğu yine iade olunurdu.

      Mutfak nöbetçisi kalan arkadaşın bir yandan kıyma kıyarak, bir yandan da derse bakması gerçi epeyce gülünç oluyor idiyse de şu külfeti kabule Pasteur’un bir hesabı mecburiyet göstermişti. Pasteur demişti ki:

      “Yahu! Yiyeceğimiz bir külbastıdan, sürü sahibi olan adam kazanacak, çoban kazanacak. Salhaneci kazanacak, et satan kasap kazanacak. Bunlar elvermediği gibi bir de lokantacı mı kazansın? Lokanta kirası, aşçı, uşak masrafı filan çıktıktan sonra birkaç sene zarfında lokantacıyı servet sahibi etmek taahhüdünde bulunan yüzlerce, binlerce düşüncesizlere biz neden iştirak edelim? Mutfak kendimizin olursa yüzde yetmiş nispetinde kârlı çıkarız.”

      O zamanlarda bu şekilde diğer öğrencilerden yüzde yetmiş noksanına yaşamak bizim dörtlere nasip olmuştu.

      Bunların programı gereğince haftada yalnız bir gün yani pazar günleri eğlenceye ayrılmıştı. Bu eğlence elbette kendilerini beğendirdikleri dört kadın ile birlikte icra olunacaktı. Ama bu dört kadının seçilmesinde bir şart vardır. O ise, güzellikleri şöyle, terbiyeleri böyle olması tarzındaki şartlardan ibaret değildi. Belki kadınlardan ikisi kendi arkadaşına yine kendi evinde geceyi geçirtmek iktidarında bulunmasından ibaret bir şarttır.

      Buna neden dolayı mecburiyet olduğunu galiba anlayamadınız! Eğlence geceleri salon, asıl eski hizmetine dönüştürülerek yatak odası vazifesini görecektir.

      Bu hâlde yatak odasıyla salon birer çifti barındırabilecek ise de diğer iki çifte yatak odası bulunamayacaktır. Uyku zamanı geldiğinde onlar da arkadaşlarının evine gitmeye mecbur olacaklarından işte zikredilen şart bundan dolayı zaruret hükmünü almıştır. Hatta bir defasında evine misafir kabul edebilecek arkadaş bulunamamış idi de mutfağı da o gecelik yatak odası hâline çevirmeye lüzum görülmüştü. Tencereler, tabaklar, kevgirler, kepçeler ve diğer mutfak eşyası büyük yatak odasının karyolaları altına nakledildi. Sekiz tane hasır, iskemlenin dördü bir sıra ve dördü diğer sıra olmak ve her sıranın arkalıkları dış tarafa gelip makatları iç tarafta birleşmek üzere bir karyola tertip olunmuştur.

      “İki gönül bir olunca samanlık seyran olur.” demişler. İki… Hayır, tüm arkadaşlarla beraber sekiz gönül bir olunca mutfak seyran olmaz mı?

      Bizim dörtlerin bu tarzdaki yaşantılarına gülenler bir zaman sonra yavaş yavaş onları takdir ve alkışa da başladılar. Hatta birkaç kişi daha bunlara iştirak etmeyi teklif ettiyse de vuku bulan teklifler dört arkadaşın dördü tarafından oy birliğiyle ret olunarak:

      “Bu tarz hayatımızı beğeniyorsanız, sizin de böyle birer yer hazırlamanıza kim mâni olur?” cevabını vermişlerdi.

      Dörtler bütün kışı balolarla, tiyatrolarla geçirdikleri gibi derslerine de asla ara vermeyerek sınıflarınca da gelişimlerini temin ettikleri gibi ilkbaharın gelişiyle Paris’e civar olan köylere pazar günleri geziler tertip etmeye başladılar. Fakat bunların gezileri de başkalarına benzemiyordu. Dörtler için lokanta denilen şey gidilmesi en ayıp şeylerden sayıldığından köy gezisi yapılacak olan pazar günü için mutfak nöbetçisi daha cumartesi akşamından hazırlığa başlardı. Dört tavuk haşlaması ile birlikte ertesi gün için tavuk suyu ile bir alafranga çorba, bir alaturka pilav yapılacaktı. Bu şekilde en büyük zahireyi tedarikle beraber gezi malzemesinin esasını tesis etmiş olurdu. Mustafa Kamerüddin’in yalancı dolmasını kadınından erkeğinden kim yese doyamamakta olduğundan gezi için bir de yalancı dolma yapıldı mı artık ihtiyaç bir parça Hollanda peynirine ve biraz da tuzlu balığa kalırdı.

      İçilecek şarabı Paris’ten götürmek lazım mı? Payitahta şarap ithali pek ağır vergiler altında bulunduğundan köylerdeki şarap Paris’e nispetle bedava sayılabilecek kadar ucuzdur. Zaten bu gezileri teşvik eden sebepler arasında kır güzelliğinden istifade derecesinde bol şarap içmek hevesinin de pek büyük üzüntüye sebep olduğunu da dikkatli nazarlardan uzak tutmamalıdır.

      Dörtlerin böyle akıllı ve hesaplı hareketleri bilhassa öğrencilere arkadaşlık hevesinde bulunan kızlar ve kadınlar arasında şöhret buldu. “Hakkıyla eğlenmek isteyenler dörtlerle arkadaş olsunlar.” sözü Quartier Latin4 güzelleri arasında atasözü hükmünü aldı. Âdeta pazar günleri kendilerine refakat eden kadınlardan birtakımını nezakete aykırı düşmeksizin nasıl reddetmek lazım geleceğini dört arkadaşın müzakereye mecbur oldukları zamanlar da nadir olmuyordu.

      Nihayet imtihanların vakti geldi. O zamanlar öğrencinin meşguliyeti senenin diğer mevsimlerine asla kıyas kabul edemeyecek derecelerde artan eğlenceler azalır. Bizim dört arkadaş ise eğlenceleri tümüyle tatil ettiler. Hatta dördü bir yerde olur ise, istedikleri gibi çalışamayacaklarını anladıklarından, ta yatacakları zamana kadar her biri ayrı ayrı yerlerde derse çalışmak mecburiyetiyle mutfak nöbetini bile unuttular. Ressam ile heykeltıraşlar “concours”5 denilen yarışmaya koyacakları eserlerinin son düzeltmelerini yaparlardı.

Скачать книгу


<p>4</p>

Paris’in en güzel turistik semti.

<p>5</p>

Sınav, yarışma, mülakat gibi sözlük anlamları olan bir Fransızca kelimedir.