Grimm Masalları. Братья Гримм

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Grimm Masalları - Братья Гримм страница 8

Жанр:
Серия:
Издательство:
Grimm Masalları - Братья Гримм

Скачать книгу

toprağın altına saplanmış. Bunu görmeye dayanamayan çiftçi ona: “Eğer saban sürmeye meraklıysan böyle sert ittiremezsin, sonra kötü olur.” demiş.

      Genç dev, atları çözmüş ve sabanı kendisi sürmeye başlamış. Babasına dönüp: “Sen eve git baba ve anneme bolca yemek yapmasını söyle, ben de bu sırada bütün tarlayı süreyim.” demiş.

      Çiftçi eve gitmiş ve karısına yemek hazırlamasını söylemiş, oğlan da on dönümlük tarlayı tek başına sabanla sürmüş. Sonra kendisini tapana bağlamış ve iki tapanı tek seferde kullanarak bütün araziyi tapanlamış yani atılan tohumların üzerini örtmüş.

      Tarlada işi bitince ormana girmiş. İki tane meşe ağacını yerinden koparıp omuzlarına almış. Bir tapanı ve atlardan birini ağacın bir ucuna, diğerlerini de diğer ucuna yerleştirip sanki iki çıkınlı bir bohçaymış gibi taşıyarak ailesinin evine götürmüş.

      Bahçeye girdiğinde annesi onu tanımamış ve kocasına: “Kim bu korkunç adam?” diye sormuş.

      Çiftçi de: “O, bizim oğlumuz.” diye cevaplamış.

      Kadın: “Hayır! Bu bizim oğlumuz olamaz! Bizim oğlumuz bu kadar uzun değildi, minicik bir şeydi.” demiş. Sonra oğlana dönüp: “Git buradan, seni istemiyoruz!” diye bağırmış.

      Genç; sessiz kalmış, atları yere indirmiş, onlara yulaf ve saman vermiş. İşi bitince de salona gidip bir koltuğa oturmuş ve: “Anne, şimdi bir şeyler yemeliyim, yemek ne zaman hazır olur?” diye seslenmiş.

      Kadın: “Hazır bile.” diyerek kendisine ve kocasına iki hafta yetecek kadar çok, iki koca tabak dolusu yemeği getirip oğlanın önüne koymuş.

      Oğlan, bütün yemeği tek başına yedikten sonra daha yiyebileceği bir şeyler olup olmadığını sormuş. Kadın da: “Hayır, bütün yemeğimiz buydu.” diye cevap vermiş. Bunun üzerine oğlan: “Ama daha ancak tadına bakabildim, doymadım ki.” demiş.

      Kadın, ona karşı gelmeye cesaret edemediğinden ateşe koca bir kazan dolusu yemek koymuş ve hazır olunca da getirmiş.

      Oğlan: “Sonunda biraz kırıntı geldi.” diyerek ne var ne yoksa yemiş ama bu yine onun iştahını dindirmeye yetmemiş.

      Bunun üzerine babasına dönüp: “Baba, görüyorum ki burada yeterince yemek bulamayacağım eğer bana dizlerimde kıramayacağım kadar sağlam bir demir çubuk getirirsen buradan giderim.” demiş.

      Çiftçi sevinmiş; atlarını, arabasını hazırlamış ve demirciden ancak iki atın taşıyabileceği kadar geniş ve kalın bir demir çubuk alıp gelmiş. Genç adam çubuğu bacaklarının üzerine koyup çat diye kırıvermiş. Demir çubuğu sanki bir kızılcık sopasıymış gibi ortadan ikiye ayırmış ve fırlatmış. Babası bu sefer arabaya dört at bağlamış ve ancak dört atın sürükleyebileceği kadar kalın, uzun bir çubuk bulup getirmiş. Ancak oğlan bunu da dizlerinde kırıp fırlatmış ve demiş ki:

      “Babacığım, bunların hiçbiri işe yaramadı. Daha fazla at koşmalı ve daha da sert bir çubuk getirmelisin.”

      Babası bu sefer arabaya sekiz at koşmuş, sekiz atın ancak taşıyabileceği ağırlık ve kalınlıkta demir bir çubuk bulmuş. Oğlan, demir çubuğu eline alınca tepesinden bir parça kopartmış ve: “Baba, görüyorum ki benim istediğim gibi bir çubuk bulamayacaksın; daha fazla sizinle kalamayacağım.” diyerek oradan ayrılmış.

      Oğlan, bir demircinin çırağı olmaya karar vermiş. Kimseye iyilik yapmayan, bencil, açgözlü bir demircinin yaşadığı köye varmış. Genç, demircinin yanına gitmiş ve çırak isteyip istemediğini sormuş. Demirci: “Evet.” demiş. Ardından, oğlana bakıp: “Bu, becerikli ve güçlü bir çocuğa benziyor; benim işime yarayabilir.” diye düşünmüş.

      Demirci: “Ne kadar maaş istiyorsun?” diye sormuş.

      Genç dev: “Hiç para istemiyorum. Sadece her on beş günde bir diğer hizmetkârlar paralarını alırken ben para almak yerine sana iki sert yumruk atacağım, sen de buna dayanacaksın.” demiş.

      Demirci bu teklifi fazla düşünmeden kabul etmiş. Ne de olsa kârdaymış.

      Ertesi gün, yeni çırak işe başlamış. Ustası ona parıldayan bir demir getirmiş. Oğlan, demire ilk darbeyi indirdiğinde demir parçalara ayrılmış ve örs, toprağın öyle derinlerine gömülmüş ki geri çıkartılma şansı yokmuş.

      Cimri usta sinirlenmiş ve: “Böyle sert vurursan benim işime yaramazsın, bir vuruşta ne yaptın öyle?” diye oğlanı azarlamış.

      Genç oğlan bunun üzerine: “Ben sana hafif vurmak nasıl olurmuş göstereyim.” diyerek ayağını kaldırmış ve ustaya öyle bir tekme vurmuş ki adam yığınlarca samanı aşıp düşmüş. Oğlan, demircideki en kalın demir çubuğu da kendisi için alarak yoluna devam etmiş.

      Bir süre yürüdükten sonra küçük bir çiftliğe gelmiş ve kâhyaya, başhizmetkâra ihtiyacı olup olmadığını sormuş. Kâhya: “Evet, sen benim işime yarayabilirsin; güçlü ve becerikli bir delikanlıya benziyorsun, yılda ne kadar para istersin?” demiş.

      Oğlan yine para istemediğini ancak her yıl ona, katlanması gereken üç yumruk atacağını söylemiş.

      Kâhya da cimri bir adam olduğundan bu durumdan memnun olmuş. Ertesi sabah bütün uşaklar ormana gideceklermiş. Başhizmetkâr dışında herkes çoktan uyanmış. İçlerinden biri ona seslenerek: “Kalk artık, uyanma vakti! Biz ormana gidiyoruz, sen de bizimle gelmelisin.” demiş.

      Genç dev, oldukça kaba ve somurtkan bir biçimde: “Off, siz gidin; ben zaten sizden önce varmış olurum.” diye cevap vermiş.

      Diğer uşaklar, bunun üzerine kâhyaya gidip başhizmetkârın hâlâ yatakta olduğunu ve onlarla ormana gelmediğini söylemişler. Kâhya da onlara, gidip başhizmetkârı tekrar uyandırmalarını ve atları da dizginlemelerini söylemiş. Ancak başhizmetkâr daha önce de dediği gibi: “Siz gidin, ben zaten sizden önce yetişmiş olurum.” demiş ve iki saat daha yatakta kalmış.

      Genç dev sonunda nihayet uyanmış. Hemen gidip kilerden yetmiş kilo bezelye almış ve kendisine onlardan bir çorba yapıp tek başına içmiş. Sonra da gidip atları dizginlemiş ve ormana sürmüş.

      Ormana giderken yolda, karşısına geçmesi gereken bir hendek çıkmış. Önce atları üzerine sürmüş, sonra da yaklaşınca durmuş; başka hiçbir at geçemesin diye arabanın arkasına ağaç ve çalı çırpı yığarak büyük bir barikat kurmuş. Genç dev ormana girerken diğerleri de yüklü at arabaları ile ormandan çıkıyorlarmış. Onlara dönüp: “Devam edin, ben nasıl olsa eve sizden önce varırım.” demiş.

      Ormanın çok derinlerine girmeden bir çırpıda en büyük ağaçları söküp yüklenmiş ve onları arabasına atıp geri dönmüş. Barikata geldiğinde diğerlerinin, geçemedikleri için engelin önünde öylece dikilmekte olduklarını görmüş ve: “Görmüyor musunuz eğer benimle birlikte hareket etmiş olsaydınız hem eve daha çabuk varmış hem de iki saat daha fazla uyumuş olacaktınız.” demiş.

      Dev, yola devam etmek istemiş ama atlar geçemeyince

Скачать книгу