Öldürmeden Önce . Блейк Пирс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Öldürmeden Önce - Блейк Пирс страница 4
Mackenzie, Nelson'un çoktan ön kapıya gelmiş olduğunu gördü, milleti yatıştırmak için elinden geleni yapıyordu, rahatsız ve yıpranmış görünüyordu. Arabadan bakınca bile adamın kafasında parlayan ter izi belli oluyordu.
Park eder etmez Porter kadının yanına doğru yürüdü. Medyanın gördüğü ilk dedektif olmayı garantilemeye niyetliydi. Kadının önüne geçerken "Sakın bu vampirlere bir şey söyleyeyim deme." dedi.
Adamın bu aşağılayıcı yorumunda aceleci bir kızgınlık hissetti.
"Biliyorum, Porter."
Kalabalık bir röportaj ve kameraman güruhu onlara ulaştı. En az bir düzine mikrofon kalabalığın içinden fırlayarak yol boyunca suratlarına kadar uzanıyordu. Sordukları sorular bir böcek sürüsü gibi vızıldıyordu.
"Kurbanın çocuklarına bilgi verildi mi?"
"Çiftçinin cesedi bulduğunda verdiği reaksiyon nasıldı?"
"Bu bir cinsel istismar davası mı?"
"Böylesine bir davaya bir kadının atanmış olması doğru mu?"
Sonuncusu Mackenzie'yi vurmuştu biraz da olsa. Tabii ki televizyoncular onu cevap vermeye zorlayacaklar, öğlen haberlerinde yirmi saniyelik güzel bir kare yakalayacaklardı. Saat daha dörttü ve eğer hızlı hareket ederlerse altı haberleri için altın değerinde bir parça koparabilirlerdi.
Kapıların arasından geçerken ve içeri girince son soru kafasında şimşekler gibi yankılanmaya devam ediyordu.
Böylesine bir davaya bir kadının atanmış olması doğru mu?
Nelson'un Hailey Lizbrook hakkındaki bilgileri okurken ne kadar duygusuzca davrandığını hatırladı.
Tabi ki öyle, diye düşündü Mackenzie. Aslında bu hayati önem taşıyor.
Sonunda merkezden içeri girdiler ve kapılar arkalarından kapandı. Mackenzie, sessizliğe kavuşmanın getirdiği rahatlıkla derin bir nefes aldı.
"Lanet olası sülükler." dedi Porter.
Kameralar karşısında olmadığı için kasıntılı yürüyüşünü sonlandırdı. Resepsiyon bölümünü yavaş adımlarla geçti ve konferans odasının ve merkezde çalışan memurların ofislerinin bulunduğu koridor boyunca ilerledi. Yorgun görünüyordu, eve gitmeye ve bu davayı kapatmaya şimdiden hazırdı.
Konferans odasına ilk giren dedektif, Mackenzie olmuştu. Geniş bir masada bir kaç ofis çalışanı oturuyordu, bazıları üniformalarıyla bazıları da günlük kıyafetleri ile gelmişlerdi. Ofisini terk edip, mısır tarlasına gittiği ve geri geldiği zaman zarfında konunun olabilecek her yönü ile sızmış olduğu, hem gelen medya araçlarından hem de çalışanların hazır bulunmasından anlaşılıyordu. Bu sadece sıradan, tüyler ürpertici bir cinayet değildi artık, büyük bir gösteriye dönüşmüştü.
Mackenzie bir fincan kahve hazırlayarak masadaki yerini aldı. Dava hakkında şimdiye kadar toplanmış olan az sayıdaki bilginin yazılı olduğu dosyalar halihazırda masada bulunuyordu. Kadın etrafına bakınırken, oda yavaş yavaş dolmaya başladı. Nihayet Porter da içeri girdi ve Mackenzie'nin karşısında bir yere oturdu.
Mackenzie bir an telefonunu kontrol etti ve sekiz cevapsız çağrısı, beş sesli mesajı ve onlarca elektronik postası olduğunu fark etti. Acı bir şekilde bu sabah mısır tarlasına gitmeden önce de halletmesi gereken bir sürü dosya olduğunu hatırladı. Kendisinden daha yaşlı olan çalışma arkadaşlarından çoğunun, vakitlerini onu küçük görmeye ve sürekli iğneleyici göndermeler yapmaya harcamalarına rağmen, aynı zamanda ne kadar yetenekli olduğunu bilmeleri ne kadar acı bir ironiydi. Bunun sonucu olarak en geniş dosyalar onun önüne atılıyordu daima. Doğal olarak, şu ana kadar hiç işine karışılmamıştı ve diğerleriyle kıyaslanamayacak kadar çok dosya kapatmıştı.
Beklediği sırada e-postalardan bazılarına cevap vermeye çalışıyordu fakat bu şansa erişemeden Nelson odaya girdi. Girer girmez hızlıca konferans odasının kapısını kapattı.
"Medyanın olaydan nasıl bu kadar erken haberdar olduğunu bilmiyorum." diye homurdandı. "Eğer bu odadan birinin yaptığını öğrenirsem, bunun karşılığını çok kötü ödeyecek."
Oda sessizliğe gömüldü. Memur ve diğer çalışanlardan oluşan birkaç kişi önlerinde duran dosyanın içeriğine göz attı gergin bir şekilde. Mackenzie, Nelson'u çok umursamasa da, ilk bakışta bile adamın varlığının ve sesinin, odaya hükmettiğini inkar edemiyordu.
"Bakalım elimizde neler var?" dedi Nelson. "Kurbanın adı, Hailey Lizbrook, Omaha'lı bir striptizci. Dokuz ve on beş yaşlarında iki çocuğu var ve kendisi otuz dört yaşında. Toplayabildiğimiz bilgilere göre çalışıyor olması gereken saatlerde alı koyulmuş, patronu bir gece önce mekana hiç uğramadığını söylüyor. Çalıştığı yer olan The Runway'in güvenlik kayıtlarından bir şey elde edemedik. Bu yüzden oturduğu apartman ve The Runway arasında bir yerlerde kaçırılmış olduğunu düşünüyoruz. Burası on iki kilometrelik bir alan ve Omaha polis departmanından birilerini inceleme yapmaları için oraya gönderdik."
Önem veriyormuşcasına Porter'a baktı ve ekledi:
"Porter, bize olay yerini anlatır mısın?"
Tabi ki Porter'ı seçecekti.
Porter ayağa kalktı ve odadaki herkesin dikkatini kendisine vermiş olduğundan emin olmak için etrafına baktı.
"Kurban elleri arkadan bağlanmış şekilde, tahta bir direğe bağlanmış bulundu. Cesedin bulunduğu yer, otoyolun neredeyse iki kilometre yakınında, mısır tarlasının içindeki açık bir alan. Görüldüğü kadarı ile sırtı kamçı izleri ile doluydu, sanki kırbaçla vurulmuş gibiydi. Adli tıp raporu gelmeden önce çok da emin olamayız fakat, kurban iç çamaşırlarına kadar soyulmuş ve kıyafetleri hiç bir yerde bulunamamış olsa da, neredeyse kesin bir biçimde bunun cinsel amaçlı bir saldırı olmadığını söyleyebiliriz."
"Teşekkürler, Porter." dedi Nelson. "Adli tıp raporuna değinecek olursak, onlarla yirmi dakika kadar önce telefonda konuştum. Kapsamlı bir otopsi yapılmadan önce kesin olarak emin olamayacakları halde ölümün büyük ihtimalle kan kaybından, kafasında ya da kalbinde oluşmuş olabilecek bir çeşit travmadan kaynaklandığını söyledi."
Daha sonra gözlerini oldukça ilgisiz bir biçimde Mackenzie'ye doğrulttu ve sordu:
"Eklemek istediğin herhangi bir şey var mı White?"
"Rakamlar." dedi Mackenzie.
Nelson gözlerini odanın ortasına doğru kaydırdı. Bariz bir şekilde saygısızlık içeren bu tavra rağmen, sözleri kesilmeden önce odadaki herkese bulduklarını anlatmaya karar verdi.
"Bir ayraç işareti ile birbirinden ayrılmış iki ayrı rakamsal ifadenin direğin dibine kazınmış olduğunu