Bir Adım Geriden. Хеннинг Манкелль

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir Adım Geriden - Хеннинг Манкелль страница 31

Bir Adım Geriden - Хеннинг Манкелль Kurt Wallander

Скачать книгу

ayrılmadığına göre Louise de burada ya da buraya çok yakın bir yerde oturuyor olmalı.”

      “Öyle anlaşılıyor.”

      Ylva Brink saatine baktı.

      “Kaçta işbaşı yapman gerekiyor?” diye sordu Wallander.

      “Yarım saat sonra. İşe geç kalmaktan hoşlanmam.”

      “Aynen Karl Evert gibi. O da çok dakikti.”

      “Evet, öyleydi. Nasıl derler, ha, saat gibi.”

      “Svedberg nasıl biriydi?”

      “Bu soruyu daha önce de sormuştun.”

      “Evet, yine soruyorum.”

      “İyi bir insandı.”

      “Ne demek istiyorsun?”

      “İyi. İyi bir insan. Onu daha başka nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum. Zaman zaman öfkelenen iyi bir insandı ama bu çok da sık olmazdı. Biraz da utangaçtı. İşine sadıktı. Bazıları onun sıkıcı biri olduğunu düşünebilir. Soğuk, mesafeli ve yavaş biri olabilirdi ama çok zekiydi.”

      Wallander, Ylva Brink’in Svedberg’i çok güzel tanımladığını düşündü, roller değişseydi o da Svedberg için hemen hemen aynı şeyleri söylerdi.

      “En iyi arkadaşı kimdi?”

      Ylva Brink’in yanıtı Wallander’i çok şaşırtmıştı.

      “Sen olduğunu sanıyorum.”

      “Ben mi?”

      “Her zaman ‘Kurt Wallander benim en iyi arkadaşım,’ derdi.”

      Wallander çok şaşırmıştı. Oysa Svedberg onun için her zaman bir iş arkadaşı olmuştu. İş dışında hiç birlikte olmamışlardı. Rydberg’le olduğu gibi asla onunla dost olmamıştı. Aslında Höglund, Rydberg’in yerini alıyordu.

      “Bu beni çok şaşırttı,” dedi sonunda Wallander. “Böyle düşündüğünü bilmiyordum.”

      “Sen ne düşünürsen düşün o seni en iyi arkadaşı olarak görmüş demek.”

      “Evet.”

      Wallander birden Svedberg’in ne denli yalnız olduğunu fark etti. Svedberg’in dostluk anlayışı içini burkmuştu. Bakışlarını bir an için teybe çevirdi ama hemen sonra konuşmayı sürdürmesi gerektiğine karar verdi.

      “Birlikte zaman geçirdiği başka arkadaşları var mıydı?”

      “Kızılderili kültürüyle ilgili çalışmalar yapan bir dernekle bağlantı hâlindeydi. Derneğin adı da yanılmıyorsam ‘Kızılderili Bilimi’ydi ama genelde yazılı iletişim kurarlardı.”

      “Başka?”

      “Zaman zaman da kasabada oturan emekli bir banka müdüründen söz ederdi. O da astronomiye ilgi duyuyormuş.”

      “Adını hatırlıyor musun?”

      Ylva Brink bir an düşündü. “Sundelius. Bror Sundelius. Onunla hiç karşılaşmadım.”

      Wallander bu adı not defterine yazdı.

      “Aklına gelen başka birileri var mı?”

      “Ben ve kocam.”

      Wallander konuyu değiştirdi.

      “Son haftalarda tavırlarında farklı, alışılmışın dışında bir şeyler gördüğünü hatırlıyor musun? Kaygılı mıydı, yoksa dalgın ya da içe kapanık mıydı?”

      “Aşırı çalıştığı dışında kayda değer başka bir şey söylememişti.”

      “Peki neden çok çalıştığını da söylemiş miydi?”

      “Hayır.”

      Wallander bir şey sormayı unuttuğunu fark etti. “Aşırı çalıştığını söylemesi seni şaşırtmış mıydı?”

      “Hayır.”

      “Genelde duygularından söz eder miydi?”

      “Bu daha önce aklıma gelmeliydi,” dedi Ylva Brink. “Onu tanımlarken bir şeyi unuttum. Hastalık hastasıydı. Küçük, basit bir ağrı onu perişan edebilirdi. Ayrıca mikroplardan da çok korkardı.”

      Wallander ellerini yıkamak için Svedberg’in ne denli sıklıkla lavaboya gittiğini çok iyi hatırlıyordu. Nezle olanlarla konuşmamaya, iletişim kurmamaya özen gösterirdi. Ylva Brink bir kez daha saatine baktı. Zaman daralıyordu.

      “Silahı var mıydı?”

      “Bildiğim kadarıyla yoktu.”

      “Bana söylemek istediğin, önemli olabileceğini düşündüğün bir şey var mı?”

      “Onu özleyeceğim. Belki harika biri değildi ama tanıdığım en şerefli insandı. Onu çok özleyeceğim.”

      Wallander teybi kapatıp Ylva Brink’in arkasından kalktı. Ylva çaresizlikle ellerini iki yana açtı.

      “Cenaze konusunda ne yapacağımı bilmiyorum,” dedi. “Sture küllerinin rahip ve cemaat olmadan rüzgârla birlikte uçuşması gerektiğine inanıyor ama Svedberg’in bu konuda ne düşündüğünü bilmiyorum.”

      “Vasiyeti yok mu?”

      “Bildiğim kadarıyla yok. Olsaydı mutlaka bana söylerdi.”

      “Bankada kasası var mı?”

      “Yok.”

      “Olsaydı sana söyler miydi?”

      “Evet.”

      “Polis de cenazeye katılacak,” dedi Wallander. “Lisa Holgersson’a seni aramasını söylerim.”

      Ylva Brink cam kapıdan dışarı çıktı. Wallander odasına döndü. Bir isim daha ortaya çıkmıştı: Bror Sundelius. Wallander rehberde numarayı ararken bir yandan da Ylva Brink’le yaptığı konuşmayı düşünüyordu. Kendisinin bilmediği bir şey söylemiş miydi? Şu Louise denilen kadın gerçekten de iyi saklanmış bir sırdı. Hem de çok iyi saklamış, diye geçirdi içinden Wallander. Bazı şeyleri not etti. İnsan bir kadını neden bunca zamandan beri sır gibi saklar? Ylva Brink ona Svedberg’in eşcinsellere karşı abartılı tavrından ve hastalık hastası olduğundan söz etmişti. Ayrıca emekli bir banka müdürüyle zaman zaman bir araya gelip gökyüzünü incelediklerini de söylemişti. Wallander kalemini masaya bırakıp arkasına yaslandı. Svedberg’le ilgili düşünceleri bu konuşmadan sonra pek değişmemişti. Bilmediği ve çok şaşırdığı tek şey Louise olayıydı. Bu söylenenlerin hiçbiri de bu ölümü açıklayamıyordu.

      Birden

Скачать книгу