100 büyük romancı. Sabri Kaliç

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу 100 büyük romancı - Sabri Kaliç страница 12

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
100 büyük romancı - Sabri Kaliç

Скачать книгу

yaparken yazdı. Gözleme dayanan bu ilk öyküleri, konularını Çukurova’dan ve Çukurova insanından aldı; bu yöre insanının ekonomik sıkıntılar ve güç doğa koşulları karşısındaki savaşını insan-doğa-çevre ilişkisi içerisinde ele aldı. Daha sonra giderek uzun öykülere yöneldi.

      Cumhuriyet gazetesine girdikten sonra Yaşar Kemal imzası ile yazmaya başladı. Bu dönemde Anadolu insanının iktisadi ve toplumsal sorunlarını dile getirdiği dizi röportajları ile tanınmaya başladı. 1952’de yayımlanan ilk öykü kitabı Sarı Sıcak’ta da yer alan Bebek öyküsünün Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmeye başlandığı dönemde yazara duyulan ilgi giderek artmaya başladı. 1953-54’te Cumhuriyet’te tefrika edilen ilk romanı İnce Memed ise büyük ilgi uyandırdı. Yayımlandığı dönemde büyük yankı yaratmış olan İnce Memed’de yazarın geleneksel masal ve efsane motiflerinden yararlanarak çağdaş düzeyde romantik bir öykü kurduğu gözlenir. Teneke (1967), Çukurova yöresindeki çeltik ağalarına karşı mücadele eden ve köylünün yanında yer alan genç ve idealist bir kaymakamın trajik öyküsünü işler; “aydının mücadele gücü”nü dile getirir. Daha sonra bu romanı iki perdelik oyun biçiminde sahneye uyarlamıştır.

      Yaşar Kemal, pek çok yapıtında Anadolu’nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. Halk öykücülüğünden yola çıkarak sözlü gelenekte yaşayan Köroğlu, Karacaoğlan, Alageyik öykülerini Üç Anadolu Efsanesi (1967) adıyla yeniden kaleme almıştır. Ağrıdağı Efsanesi’nde (1970) bir aşk olayından yola çıkarak ve bu simgesel tema çerçevesinde baskı karşısında halkın dayanışma gücünü; Binboğalar Efsanesi’nde (1971) ise Toros eteklerindeki Türkmen göçebelerin yerleşik düzene geçmeleriyle ortaya çıkan güçlükleri, düş kırıklıklarını ve geçmiş yaşamlarına duydukları özlemi anlatır. Osmanlı’nın son dönemlerinde haksızlıklara karşı dağa çıkmış bir eşkıyanın yaşamını Çakırcalı Efe’de (1972) ele alır. Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca’da ise yine bir halk öyküsünden yola çıkar; alegorik bir üslupla sömürenlerle sömürülenler arasındaki ilişkileri anlatır.

      Yaşar Kemal, ‘70’li yılların ortalarından itibaren yazarlığında yeni bir yönelimin ürünleri olarak nitelenebilecek eserler kaleme almaya başlar. Al Gözüm Seyreyle Salih (1976), Kuşlar da Gitti (1978) ve Deniz Küstü (1978) romanlarında yazar, ilk kez Çukurova dışına çıkarak kenti ve deniz insanını konu edinir. Deniz Küstü’de büyük kentin karmaşasını, yozluğunu işler. Deniz insanının kentteki yaşam serüveninden yola çıkarak kente yabancılaşmasını, deniz doğasının yok oluşunu yansıtır. Aynı olguyu Kuşlar da Gitti’de çocukların bakış açısından ele alır. Bir sahil kasabasındaki insanların sorunlarını, uğraşılarını, birbirleriyle ilişkilerini Al Gözüm Seyreyle Salih’te dile getirir.

      Yazarın İnce Memed adlı romanı yaklaşık 40 dile çevrilerek yayımlanmıştır. Diğer romanları da çok sayıda yabancı dile çevrilmiştir; kitaplarının yurtdışındaki baskısı 140’tan fazladır. Bu bağlamda uluslararası bir üne sahip olan Yaşar Kemal ilgili kurum ve kişilerce Nobel Edebiyat Ödülü’ne de aday gösterilmiştir. PEN Yazarlar Derneği üyesi olan ve halen İstanbul’da yaşamını yazarlık ile sürdürmekte olan Yaşar Kemal bir çocuk babasıdır.

      Roman ve öykülerinden yapılan uyarlamalarla çağdaş Türk tiyatrosuna da katkıları olmuştur; Yer Demir Gök Bakır, “Uzundere” adıyla 1965’te, Teneke yazarın oyunlaştırması ile Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu tarafından 1965’te ve Ağrı Dağı Efsanesi 1974’te çeşitli tiyatrolar tarafından sahnelenmiştir. Birçok yapıtı da sinemaya uyarlanmıştır. Bunlardan “Beyaz Mendil”i 1955’te Lütfü Akad; “Namus Düşmanı”nı 1957’de Ziya Metin; “Alageyik”i 1959’da, “Karacaoğlan’ın Sevdası”nı 1959’da ve “Ölüm Tarlası”nı 1966’da Atıf Yılmaz; “Ağrı Dağı Efsanesi”ni 1974’te Memduh Ün; “Yılanı Öldürseler”i 1981’de Türkan Şoray; “İnce Memed”i 1984’te Peter Ustinov ve “Yer Demir Gök Bakır”ı 1987’de Zülfü Livaneli yönetmiştir.

      Seçme Romanları: İnce Memed, I. Cilt (1955), Teneke (1955), Orta Direk (1960), Yer Demir Gök Bakır (1963), Ölmez Otu (1968), İnce Memed II. Cilt (1969), Ağrıdağı Efsanesi (1970), Akçasazın Ağaları / Demirciler Çarşısı Cinayeti (1974), Akçasazın Ağaları / Yusufcuk Yusuf (1975), Yılanı Öldürseler (1976), Deniz Küstü (1978), Yağmurcuk Kuşu / Kimsecik I (1980), İnce Memed, III. Cilt (1984), Kale Kapısı / Kimsecik II (1985), İnce Memed, IV. Cilt (1987), Kanın Sesi / Kimsecik III (1991), Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana / Bir Ada Hikayesi I (1997), Karıncanın Su İçtiği / Bir Ada Hikayesi II (2002), Tanyeri Horozları / Bir Ada Hikayesi III (2002)

      19

      Attila İLHAN

      (1925 – 2005)

      Her biri birbirinden güzel şiirleri ve ulusal bağımsızlık alanında ödün tanımaz düşünce yazılarıyla ülkemizin ufkunu genişleten yazarlardan olan Attila İlhan yazdığı romanlarla da Türk edebiyatına çok şey kattı. Gerek biçim gerek içerik açısından hayli farklı olan romanları bize kendi tarihimizi “aynanın içinden” gösterme çabasındaydı.

      Şiirleri, düşünce yazıları ve romanlarıyla ülkemizin en tanınan ve sevilen yazarlarından biri olan Attila İlhan, 15 Haziran 1925’te İzmir’de, Menemen’de dünyaya geldi. Tam adı Attila Hamdi İlhan’dır. İlk ve orta öğretiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle “yakalandığı” için 1941 Şubat’ında, 16 yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözetim altında kaldı, iki ay hapiste yattı. Türkiye’nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Okuma hakkını 1944 yılında danıştay kararıyla tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi’ne kaydını yaptırdı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz biçimde CHP Şiir Yarışması’na gönderdiği Cabbaroğlu Me-hemmed şiiriyle o dönemin pek çok ünlü şairini geride bırakarak ikincilik ödülünü kazandı. 1946’da liseden mezun oldu, İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayınlanmaya başladı. 1948’de ilk şiir kitabı Duvar’ı kendi imkanlarıyla yayımladı.

      1949 yılında, üniversite ikinci sınıftayken şair Nazım Hikmet’i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris’e gitti. Bu harekette aktif rol oynadı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri, daha sonraki eserlerinde yer alan birçok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye’ye geri dönüşünde sıklıkla başı polisle derde girdi, birkaç kez gözaltına alındı. Sansaryan Han’daki sorgulamalar; ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynamıştır.

      1951 yılında Gerçek gazetesindeki bir yazısından dolayı kovuşturmaya uğrayınca tekrar Paris’e gitti. Burada Fransızca öğrendi Marksizm’le tanıştı. 1950’li yılları İstanbul – İzmir – Paris

Скачать книгу