Bir nefeste 20. yüzyıl. Okakura Kakuzo

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir nefeste 20. yüzyıl - Okakura Kakuzo страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Bir nefeste 20. yüzyıl - Okakura Kakuzo

Скачать книгу

Rus General Aleksey Alekseyevich Brusilov’un Belarus, Ukrayna ve Romanya’ya yaptığı bir saldırı sonucunda dağıldı. Her iki tarafta da büyük kayıplar vardı ve Romanya, Müttefiklerin yanında yer alarak savaşın içine çekildi. Ekim 1917’de İtalya, Caporetto Muharebesi’nde Avusturya ve Alman kuvvetlerine karşı bir felaket yaşadı ve savaşın sonunda Avusturya-Macaristan’la olan sınırındaki daha önceden kendisine vaat edilen bölge için verilen sözlere saygı gösterilmeyerek aşağılandı (bkz. sayfa 72).

Gelibolu Talihsizliği

      1915 yılının Mart ayında, İngiltere’nin Deniz Kuvvetleri Bakanı Winston Churchill, Batı Cephesi’ndeki çıkmaza karşı koymak için, 1914’de Almanya ve Avusturya’nın tarafında yer alan Osmanlı İmparatorluğu’na saldırmayı önerdi. Türk başkenti İstanbul’u ele geçirmek amacıyla başlatılan Gelibolu Seferi (1914-16), Türkiye’nin batısındaki stratejik öneme sahip Gelibolu Yarımadası’nda gerçekleşti. Ancak, Çanakkale Boğazı’na giren İngiliz ve Fransız savaş gemileri bir mayın tarlasının içine düşerek battılar. Avustralya, Yeni Zelanda, Hint, Fransız ve Senegal birliklerinin kara istilası, Mustafa Kemal Atatürk tarafından kahramanca yönetilen geçit vermez bir Türk savunması karşısında tam bir çıkmaza girdi. Bu sonuç, Ocak 1916’da birlikleri tahliye edilen Müttefikler için tam bir felaketti. Churchill hükümetteki görevini kısa süre sonra kaybetti, ancak yıllar sonra İngiltere’yi İkinci Dünya Savaşı süresince yine o yönetecekti. Osmanlı Türkleri için bu zafer, savaş bittikten sonra modern Türkiye’nin Atatürk’ün yönetimi altında ortaya çıkması için bir temel oluşturdu (bkz. sayfa 60).

Arap İsyanı

      İngilizler için daha başarılı sayılacak olan durum, Ortadoğu’daki Arap topraklarında Osmanlı İmparatorluğu’nun istikrarının bozulmasıydı. Savaştan sonra Arapların bağımsızlığa kavuşacağı vaadiyle İngilizler tarafından teşvik edilen ve 1916 yılının Haziran ayından 1918’e kadar süren Arap İsyanı, Haşimi klanından Prens Faysal ve Arapların güvenini kazanmış olan İngiliz istihbarat subayı T.E. Lawrence (Arabistanlı Lawrence) tarafından gerilla savaşı eğitimi verilen asilerle birlikte yönetildi. Develere bindirilmiş kuvvetler, demiryollarına sabotaj saldırıları gerçekleştirdiler ve Temmuz 1917’de Akabe Limanı’nı ele geçirdiler. Aralık 1917’de kutsal Kudüs şehri, General Edmund Allenby’nin emri altındaki İngilizlere ve Ekim 1918’de Şam Müttefiklere geçti, böylece Ortadoğu’daki savaş sona erdi. Fakat İngilizler ve Fransızlar bağımsız bir Arap devleti için Faysal’ı desteklemek yerine Ortadoğu’yu kendi aralarında paylaştılar: Filistin ve Ürdün İngilizlere, Suriye ve Lübnan Fransızlara gitti. Küçük bir tazminat olarak, Faysal Irak’ın kralı yapıldı.

      Yüzyılın daha sonraki yıllarında yaşanan Arap-İsrail çatışmasının temelinde, bağımsız bir Arap devleti vaadi ve daha sonra İngiltere’nin Filistin’i Yahudilerin vatanı yapma vaadinin yerine getirilmemesinin yattığı söylenebilir (bkz. sayfa 149).

Vive La France! (Yaşasın Fransa!)

      1916’da Merkezi Kuvvetler konumlarını güçlendirdiler ve Paris’in yaklaşık 200 kilometre doğusundaki Fransız kale şehri Verdun’a büyük bir saldırı yaparak batıda bir zafer kazanmayı planladılar. Saldırı, 21 Şubat 1916’da 1.200 Alman ağır saldırı silahı ve çok sayıda top mermisi kullanılarak yapılan büyük bir topçu bombardımanı ile başladı. Alman piyadeleri, 24 Şubat’ta Douaumont Kalesi’ni almak için sığ Fransız siperlerini geçerek engel tanımadan ilerlediler. Fakat Fransızlar Verdun’dan çekilmek yerine Alman ilerleyişini durdurdular, onların bu mücadelesi Fransa’nın kendisi için savaşın sembolü oldu. Takviyeler ve malzemeler Fransız birliklerine tek bir yoldan, sürekli saldırıları ve karşı saldırıları tetikleyen Voie Sacrée’den (Kutsal Yol) getiriliyordu. Sonunda, Fransızlar Ekim 1916’da kaybettikleri toprakları geri aldılar. Fransa’yı kurtarmak için yapılan savaşın bedeli, yaklaşık 700.000 Fransız-Alman askerinin kaybıyla çok ağır oldu.

Kızılca Kıyamet Kopuyor

      Aynı yıl Verdun’da Fransızlar üzerindeki baskıyı hafifletmek için İngiliz ve sömürge birlikleri Kuzey Fransa’daki Somme Nehri’ne saldırı düzenlediler; bu saldırı büyük oranda İngiliz komutan Douglas Haig’in planıydı. Müttefikler 23 Haziran 1916’dan başlayıp sekiz gün boyunca Alman hattını 2.000’den fazla topla vurdu ve 1 Temmuz’da İngiliz ve İngiliz Milletler Topluluğu’nun (Commonwealth) piyadeleri düşman hendeklerine çok şiddetli bir saldırı düzenledi. Ancak Almanlar derin yeraltı sığınaklarından çıkarak ilerleyen askerleri makineli tüfek ateşiyle kurşun yağmuruna tuttular. Her iki tarafın da zehirli gaz kullandığı ve İngilizlerin ilk tankları konuşlandırdığı muharebe aylarca sürdü. Kasım 1916’ya gelindiğinde Müttefiklerin yaklaşık 12 kilometrelik küçük bir toprak kazancı, bir milyondan fazla kişinin öldürülmesi veya yaralanması pahasına gerçekleşmişti. Bu kadar az bir kazanç için verilen kayıplar açısından savaşın en kötü muharebesi bu olmuştu.

Denizde Savaş

      Müttefikler malzeme ve birlikler gönderme konusunda denizdeki hakimiyetlerine güveniyorlardı. Savaş büyük oranda karada yapılmasına rağmen Almanya, Jutland Muharebesi’nde (Mayıs 1916) İngilizlerin donanma üstünlüğüne kafa tutmaya çalıştı. Kuzey Denizi’nde büyük savaş gemileriyle yapılan bu çarpışma, Alman Deniz Kuvvetleri’ni ağır şekilde tahrip eden stratejik bir İngiliz zaferiydi.

      1915 yılının Şubat ayından itibaren Alman denizaltılarına (U-Boat), Almanya’ya deniz ulaşımını durduran Kuzey Denizi’ndeki İngiliz deniz ablukasına misilleme olarak, ticaret gemilerine saldırı düzenlemeleri emri verildi. Müttefikler, U-Boat saldırıları ile birçok gemi kaybettiler, ancak sonunda ticaret gemilerini savunulan konvoylar arasına yerleştirerek ve sualtındaki U-Boat’ları tespit etmek için sualtı bombaları ve hidrofon (ses ölçer) donanımları da dahil olmak üzere denizaltı karşıtı savaş yöntemleri geliştirerek bu tehdidi etkisiz hale getirdiler.

      U-Boat saldırılarının neden olduğu sivil ölümler, Almanya’ya karşı uluslararası bir nefret doğurdu ve Amerika’nın savaşa katılmasında büyük bir etken oldu.

Lusitania ve Zimmerman

      7 Mayıs 1915’te bir Alman denizaltısı, New York’tan İngiltere, Liverpool’a giden, İngiltere için malzeme taşıyan ve 1.900 yolcusu bulunan İngiliz okyanus gemisi Royal Mail Ship (Kraliyet Posta Gemisi) Lusitania’ya saldırdı. Almanya geminin ayrıca silah da taşıdığını iddia etti. Torpidonun çarptığı gemi battı ve kaybolan 1.200 yolcudan 128’i Amerikalıydı. Amerika’daki kamuoyunun şiddetli tepkisi Almanya’nın saldırıları durdurması yönünde bir baskı oluşturdu. Buna rağmen, Batı Cephesi’ndeki çıkmazdan ötürü hayal kırıklığına uğramış olan Almanya 1917’de ayrım gözetmeden U-Boat saldırılarına tekrar başladı, bu karar Amerikan kamuoyunun Almanya’ya karşı duyduğu öfkeyi daha da artırdı.

      Ocak 1917’de, İngiliz istihbaratının Almanya tarafından Meksika’ya gönderilen ve Amerika’nın savaşa girmesi durumunda iki ülke arasında bir askeri ittifak öneren, ayrıca Meksika’nın Teksas, New Mexico ve Arizona’da kaybetmiş olduğu toprakları tekrar geri kazanacağını vaat eden Zimmerman Notu’nu ele geçirmesiyle, Amerika tekrar küplere bindi. Amerikan halkının tepkisi, Başkan Woodrow Wilson’ı, Birleşik Devletler’i 6 Nisan 1917’de Müttefik Kuvvetlerin yanında savaşa sokmaya ikna etti.

      Birleşik Devletler’in askeri desteği, savaşın akışını Müttefikler lehine çevirmeye yardım edecekti.

Can Çekişme

      Savaşın son safhasında, 1917 Devrimi (bkz. sayfa 62) dahil olmak üzere Çarlık Rusya’sındaki

Скачать книгу