Bir nefeste 20. yüzyıl. Okakura Kakuzo

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir nefeste 20. yüzyıl - Okakura Kakuzo страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Bir nefeste 20. yüzyıl - Okakura Kakuzo

Скачать книгу

sokup ağırlık kazanmadan önce İngilizleri yenmeliyiz.” Almanlar, Rus Cephesi’nden geri getirilen 500 bin ilave birlikle, zehirli gaz ve güçlü patlayıcılarla Müttefikleri bombardımana tutarken, bedensel uygunlukları için tek tek elle seçilen ve düşmanın arka hatlarına sızmak için özel eğitim almış seçkin askerlerden oluşan Fırtına Birlikleri, yoğun sis altında Fransız ve İngiliz ordularını yarıp geçerek 65 kilometre ilerlediler. Paris, uzun menzilli Alman toplarının menzili içindeydi, fakat Alman tedarik hatları fazlasıyla uzatılmıştı. Müttefikler, Fransız komutan Ferdinand Foch’un komutası altında ve Amerikan birliklerinin gönülden verdikleri takviyeyle bir karşı saldırı koordine ettiler (“Yüz Gün”, 18 Temmuz-11 Kasım arası).

      Yaz ortalarında Ludendorff’un Flanders ve Fransa’daki saldırıları yatışmıştı ve dağılan Alman ordusu sonbahar geldiğinde denizciler arasında çıkan isyanlar ve ablukanın etkilerini hisseden Alman halkının protestoları sonucunda tamamen çöktü.

      Kayzer II. Wilhelm 9 Kasım’da istifa ettiğinde, sosyalistler bir devrim planlıyordu. Ayaklanma, Alman politikacıları, Kayzer’in artık hükümeti yönetemeyeceğine ikna etmişti; Alman halkı yenilgiden, yokluk ve açlıktan dolayı onu suçladı ve sonunda Alman ordu komutanları ona olan desteklerini çektiler. Kayzer, tarafsız Hollanda’ya sürgüne gönderildi.

      Foch, 11 Kasım 1918’de Kuzey Fransa’daki Compiègne Ormanı’nda bir tren vagonunda yeni Alman sosyalist hükümetinden bir heyete mütareke şartlarını dikte etti. Mütareke, savaşı sona erdirdi; ancak 28 Haziran 1919’da Versay Antlaşması’nda imzalanan barış şartlarını müzakere etmek bir altı ay daha sürecekti (bkz. sayfa 56).

Endüstriyel Ölçekte Savaş

      Müttefiklerin zaferi ve bunu izleyen kutlamalara rağmen, Müttefiklerin ve Merkezi Güçler’in kayıpları ve zararları, tahmini olarak 40 milyon askeri ve sivil zayiat ve 15 milyon ölümle yıkıcı boyutlardaydı. Etkileri ve ölümcüllüğüyle benzeri görülmemiş olan bu savaş, Sanayi Devrimi’nin getirdiği teknolojik değişikliklerin, muazzam orduların kitlesel boyutlarda ölüm saçan silahlarla donatılmasını mümkün kıldığı ilk savaş olmuştu. Askerler ağır toplar, makineli tüfekler, siper havanları, el bombaları, patlayıcılar ve zehirli gazlarla karşı karşıya kaldılar. Pek çoğu, topçu ateşinden, şarapnel yaralarından ve korkunç koşullardan ötürü yakalandıkları hastalıklardan öldü. İlk kez bir savaşta tanklar ve uçaklar kullanıldı ve Alman zeplin uçak gemileri tarafından şehirlere ilk defa yapılan bombalı hava saldırıları, uçaksavar silahlarının geliştirilmesine yol açtı. İlk as pilotlar2 -seksen düşman uçağını vuran Almanya’nın “Kızıl Baron” adlı uçağı da dahil- ortaya çıktı ve 1918 yılına gelindiğinde ilk bombardıman uçakları düşman hatlarının arkasındaki hedeflere saldırmaya başladı. Yurtiçinde, kitle iletişim araçlarıyla yayılan propaganda, ulusları harekete geçirdi ve muhalif tarafta bir nefrete yol açtı.

      On dokuzuncu yüzyıl ile yirminci yüzyılın başlarındaki iyimserlik, hukuk kurallarının anlaşmazlıkları çözebileceği inancı da dahil olmak üzere, I. Dünya Savaşı gerçeği tarafından parçalanmıştı. Yalnızca orduları değil bütün halkları da içine dahil eden mücadelenin daha da umutsuz bir hale gelmesiyle birlikte, ahlak ve mutabakat sağlanan savaş zamanı sözleşmeleri, hayatta kalmak için verilen acımasız bir savaşın sonucu olarak bir tarafa atılmıştı.

      3. Bölüm

      TOZ DUMAN DAĞILINCA

      Avrupa, I. Dünya Savaşı’nda çok derin bir yara almıştı. Toprak, sanayi gücü, kaynaklar ve pazarlar için rekabet eden ülkeler, tüm kıtada büyük tahribat yaratmıştı. Hayatta kalan ve medeniyetin vahşete dönüştüğüne tanık olanlar, Kasım 1918’deki ateşkesin ve Haziran 1919’daki Versay Barış Antlaşması’nın uzun süreli barış getireceğini umuyordu.

      İflas eden Avrupa kendini yeniden inşa etmeye başlarken, savaş zamanı ticaretinden ekonomik açıdan güçlü olarak çıkan ABD ve Japonya, bu gücü sürdürmeye devam ettiler. Ancak, “Kükreyen Yirmili Yıllar” boyunca patlama yapan Amerikan ekonomisi 1929’da çökerek Büyük Depresyon’a yol açacak, uzun yıllar süren kitlesel işsizliğe ve dünyanın her yanında sosyal huzursuzluğa neden olacaktı.

      Demokrasiye ve kapitalizme olan inancını kaybeden bazı ülkeler, totaliter devlet biçimlerine döndüler. Kökeni İtalya olan faşistler, liberal demokrasileri modası geçmiş olarak gördüler ve sosyalizm ya da komünizm gibi yeni fikirlere karşı çıktılar. Askeri diktatör Benito Mussolini liderliğindeki İtalyan faşist tek parti devleti, liberal değerlerin, demokrasinin ve bireysel hakların üzerinde yeni bir disiplin, ulusal görev, hukuk ve asayişe yönelik değerler sistemini uygulamaya koydu. Almanya, bireysel özgürlükleri reddederek, devletin yararına olacak ekonomik verimlilik esasına dayalı bir tür devlet sosyalizmi olan Nasyonel Sosyalizm ya da Nazizm’i öne çıkardı.

      Ekonomik karanlığın ortasında, I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Demokratik Weimar Almanya Cumhuriyeti, savaş tazminatları, borçlar ve hiper enflasyon yükü altında başarısızlığa uğradı ve böylece Nazilere bir kapı açmış oldu. Liderleri Adolf Hitler, Almanya’yı bir kere daha genişletmeyi planlamaktaydı. İtalya’da kendine Mussolini gibi doğal bir müttefik bulacak ve dünyayı birinci savaştan çok daha geniş çaplı bir küresel çatışmanın içine sokacaktı.

      Her iki savaş arasında geçen yılların ekonomik ve siyasal karmaşasına rağmen, bilimde büyük bir ilerleme kaydedildi. 1927’de ortaya atılan, evrenin milyarlarca yıl önce bir “Big Bang” veya Büyük Patlama sonucu ortaya çıktığını ve maddenin enerjiden yaratıldığını iddia eden önerme de dahil olmak üzere bilimde yepyeni düşünceler ortaya atıldı. Bu teori, arka plandaki kozmik mikrodalgalar gibi fenomenlerin en iyi açıklaması olmayı sürdürüyor. II. Dünya Savaşı’ndaki bilimsel çabaların çoğu silahları geliştirmeye odaklanmış olsa da, aynı zamanda tıbbi tedaviler konusunda gelişmelere de yöneltilmişti.

Buruk Eve Dönüş

      1918 yılının “on birinci ayının on birinci gününün on birinci saatinde” Batı Cephesi’ndeki silahlar ateş etmeyi durdurdu ve Büyük Savaş sona erdi. Savaş alanının suskun ortamında Müttefik bir onbaşı şunları söylemişti: “Almanlar siperlerinden çıktılar, başlarını eğerek selam verdiler ve sonra da gittiler. Hepsi bu kadardı. Kutlama yapmak için elimizdeki kurabiyeler dışında hiçbir şey yoktu.” Paris, Londra ve New York’ta kutlamalar bundan daha canlıydı. Dört yıllık kanlı çatışma bitmişti.

      Fakat pek çok savaş yorgunu ve yetersiz beslenmiş asker, savaş alanlarına yayılan, birliklere ve daha geniş nüfusa bulaşan ölümcül bir virüs yüzünden evlerine hiçbir zaman ulaşamayacaktı. 1918-1920 yılları arasındaki iki yılda her yanı saran grip salgını, dünya nüfusunun yüzde 5’inin yani I. Dünya Savaşı’nda öldürülenlerin sayısından pek çok kat fazlası olan tahmini 50 ila 100 milyon kişinin yaşamına son verdi. Tarafsız ülke İspanya’da salgının sonuçları, başka yerlerde siyasallaşmış olan savaş bildirimlerinin aksine, doğru sayılarla ilan ediliyordu ve bu da salgının “İspanyol Gribi” lakabıyla adlandırılmasına yol açmıştı. Bu salgın, modern tarihin en yıkıcı salgınıydı.

      1918’de yayımlanan bir Amerikan tıp dergisi, tıp biliminin kendini dört buçuk yıl boyunca insanları ateş hattına koymaya adadığına ve şimdi tüm gücünü “öncekilerin hepsinden daha büyük bir düşman olan bulaşıcı hastalıkla

Скачать книгу


<p>2</p>

As pilot: En az beş düşman uçağı düşüren savaş pilotlarına verilen ad. (ç.n.)