Yüksek Ökçeler. Омер Сейфеддин

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yüksek Ökçeler - Омер Сейфеддин страница 6

Жанр:
Серия:
Издательство:
Yüksek Ökçeler - Омер Сейфеддин

Скачать книгу

dedi.

      “İşte Himmet’e laf açmak için bir fırsat!” diye düşündü. Gülümsedi. Sonra ciddiyetle baðırdı:

      “Himmet, koş şu hayvancaðızı kurtar.”

      “Neyu efendum?”

      Etrafına bakıyor, kurtaracak bir şey göremiyordu.

      “Ulan çitin arkasına bak.”

      “Hangi çitin?”

      “İşte ulan! Hınzır öküz, zavallı ineði dövüyor. Haydi koş diyorum.”

      Himmet başını salladı:

      “Öküz onu dövmüyor efendum?”

      “Ne yapıyor?”

      “Yavrulatıyor efendum.”

      “Git kurtar, diyorum, zavallı inekçik bakalım yavrulamak istiyor mu?”

      “İster efendum.”

      “Ne biliyorsun?”

      “Öküz onun istediðini anlar efendum.”

      “Nasıl anlar?”

      “Gohusundan efendum.”

      “Ya…”

      “Evet efendum.”

      Araba sendeleye sendeleye çitin önünden uzaklaştı. Yol yine düzelmişti. Gübre çeşnili bir rüzgâr dalgalanıyor, Masume Hanım’ıngenzine hapşırtacak derece keskin bahar kokuları kaçıyordu. Dayanamadı:

      “Ulan Himmet, senin nezlen var.” dedi.

      “Yoh efendum.”

      “Var ulan var!”

      “Yoh efendum.”

      “Var ulan, o çitteki öküz kadar kokudan anlamıyorsun.”

      “Hiç gohu yoh efendum.”

      “Başka bir şey anlamıyor musun ulan?”

      “Anlamayon efendum.”

      “Tüh, Allah belanı versin ayı!”

      !!?!!

***

      Araba Çırpıcı Çayırı’na doðru yaklaşıyordu. Masume Hanım, talihsizliðinin karanlık hatırası içinde doðan yeni hülya aydınlıklarına dalmıştı. Himmet, habire kamçısını şaklatıyor: “Acaba at zora gelip bir halt etti de ben duymadım mı?” diye düşünüyor, hanımının kendisini niçin azarladıðına bir türlü akıl erdiremiyordu.

      BİR VASİYETNAME

7 Kânunuevvel 1913 – Gece yarısı

      Sevgili yeðenim! Bu gece dehşetli bir buhran geçiriyorum. Artık katiyen ölmeye karar verdim. Tabancamı doldurdum. İşte şurada masamın üzerinde duruyor. Fakat kafama sıkmazdan evvel son vazifemi yapmak istiyorum. Son vazife… Bunun ne olduðunu tabii bilirsin. Vasiyetnamemi yazmak! Evet, işte şu elinde tuttuðun kâðıt benim vasiyetnamem! Sen şu satırları okurken zavallı dayın artık dünyada yok! Ya nerede? Gayet sıcak bir yerde… Yani cehennemde! Zebanilerin kırbaçları altında, inim inim inliyor…

      “Niçin kendi kendini öldürdün, söyle dinsiz katil?” diye sordukları ahiret sorularına şaşkınlıkla doðru bir cevap veremiyorum.

      Evet niçin kendimi öldüreceðim? Bunun sebebini ben de bilmiyorum. Zenginim. Eðlenceden, kadından, kumardan, içkiden bıktım. Param bitmedi. Beş sene içinde birbiri üstüne üç mirasa kondum. Fakat artık hayatın yükünü taşıyamayacaðım. Bu gece elveda. Bir kurşun! Sonra bir karanlık… Sonra… Sonra… Mümkün olsa da sana oradan bir mektup gönderebilsem! Herhâlde dünyadan daha rahat! Ne ise bu lafları bırakalım. Sana bırakacaðım elli bin lirayı şu program dahilinde yemelisin:

      1– Daima ayrı ayrı dört metres bulundurmak.

      2– Kışı Mısır’da, İtalya’da; yazları İsviçre’de, Almanya’da en büyük şehirlerde, en muhteşem otellerde geçirmek!

      3– Kumarı, içkiyi, eðlenceyi samimi bir aşkla sevmek.

      4– Hasılı yaşamak! Yaşamak! Yaşamak!

      Ben artık elli yaşına girdim. Çok yorgunum. Bu programı takip edemiyorum. Sen atlet vücudunla, dinç arzularınla, bırakacaðım paraları yiyebilirsin. Bundan eminim. Gözüm açık gitmiyorum.

      Elveda sevgili yeðenim, elveda… Bir gün Monako’da,gazinonun şaşaalı taraçasında beni hatırla! Elveda…

Dayın İmadettin

      Hamiş:

      Sabahleyin, saat sekiz…

      Yüreðin sevinçten mutlaka çarpıyor! Fakat kumda oyna yeðenim… Dün gece üzerime bir aðırlık bastı. Yazık ki hazır tabancayı elime alıp şakaðıma dayayamadım. O kadar hâlsizdim. Bir de ne göreyim! Jülide gelmiş. Yukarıda yazdıklarımı okumuş. Sonra bana dönmüş. Başlamış tokatları atmaya… Kendimi toplar toplamaz tombul bileklerinden tuttum. Fakat. Ah sen olmalısın! Mümkün mü ya! Ben nasıl zaptedebilirim? On yedi yaşında! Piliç kadar narin ama doðurmamış kısrak kadar kuvvetli…

      “Seni koca çapkın! Sen bunadın mı artık?” diye haykırdı.

      Cevap veremedim.

      “Yeðenin olacak maskaraya vasiyet ettiðin şeyi sen yapamaz mısın?” diye sordu.

      “Heyhat!” dedim.

      “Haydi yalancı, ihtiyar azgın! Haydi biraz gayret! Kalk bakalım! Hop, hop, hop!..”

      Beni kaldırdı. Dizlerime oturdu. Vallahi birdenbire yirmi beş yıl gençleştim. Konuştuk, anlaştık. Tabancayı pencereden bahçeye attı. Şimdi kendine, yaşları yirmiyi geçmemek üzere üç arkadaş daha bulacak. Bugün yola çıkıyoruz. Ben de bavulları yaptırdım. Onu bekliyorum. Beklerken sana bu satırları yazıyorum. Doðru Monako’ya gidiyoruz.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного

Скачать книгу