Divan Şiirinden Seçmeler. Bilge Ekinci

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Divan Şiirinden Seçmeler - Bilge Ekinci страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Divan Şiirinden Seçmeler - Bilge Ekinci

Скачать книгу

zira güneşi görünce hatıra o ay yüzlü geliyor.

      Bulut, onun boyunu anarak damla damla kan döksün, narven fidanını erguvan nakılı hâline getirsin. Bu acılarla yıldızların gözü yaş döksün, gönül ateşinden çıkan duman ufukları tutsun. Gök mavi elbiselerini siyah etsin, bütün cihan, padişah matemi elbiseleri giysin. Saadet süren Süleyman Hükümdarın ayrılık ateşi insan ve perilerin bağırlarında tutuşsun. Gök kubbesinin üstünü kendine yer edindi bu toprak âlemi, Allah için, onun şanına layık değildi. Ruhunun kuşu uçarak hüma gibi göklere ulaştı, alçak yerde bir iki kemik kaldı. Varlık ve oluş meydanının hızlı giden bir süvarisi idi. Yüksek mevki ve kutluluk ona yoldaş ve atbaşı beraber olmuştu.

      Bahtın hırçın kıratı serkeşlik etti: Tanrı lütufların gölgesi olan o padişah atından yere düştü.

      Bahar bulutu senin acınla benim gibi dertli ve kararsız olsun, ağlayarak ufukları dolaşsın. Sabah kuşlarının feryadı bütün cihanı tutsun, güller yolunsun, bülbül ah ve figan etsin. Dağlar matem ederek sümbüllerini çözüp ağlasın, bol gözyaşlarını eteklerine döksün. Ahlakının kokusunu andıkça Tatar ahusunun misk kokulu kalbi, derdinle lale gibi dar ve karanlık olsun.

      Gül hasretinle yollara tutsun kulağını

      Nergis gibi kıyâmete dek çeksin intizâr

      Deryâlar etse âlemi çeşm-i güher-feşân

      Gelmez vücûda sencileyin dürr-i şâh-vâr

      Ey dil bu demde sensin olan bana hem-nefes

      Gel nây gibi inliyelim bâri zâr zâr

      Âheng-i âh ü nâleleri edelim bülend

      Eshâb-ı derdi cûşa getirsin bu heft bend

***

      Gün doğdu şah-ı âlem uyanmaz mı hâbdan

      Kılmaz mı cilve hayme-i gerdûn-cenâbdan

      Yollarda kaldı gözlerimiz gelmedi haber

      Hâk-i cenâb-ı südde-i devlet-meâbdan

      Reng-ızârı gitti yatar kendi huşk-leb

      Şol gül gibi ki ayrı düşüptür gülâbdan

      Gâhî hicâb-ı ebre girer Husrevâ felek

      Yâdeyledikçe lûtfunu terler hicâbdan

      Tıfl-ı sirişki yerlere girsin duâm odur

      Her kim gamından ağlamaya şeyh u şâbdan

      Yansın yakılsın âteş-i hecrinle âfitâb

      Derdinle kara çullara girsin sehâbdan

      Yâdeylesin hünerlerini kanlar ağlasın

      Tîğın boyunca karaya batsın karâbdan

      Derd ü gamınla çâk-i gîribân edip kalem

      Pîrâhenini pârelesin gussadan âlem

***

      Tîğın içirdi düşmana zahm-ı zebânları

      Bahsetmez oldu kimse kesildi lisânları

      Gördü nihal-i serv-i serefrâz-ı nîzeni

      Serkeşlik adın anmadı bir dahi banları

      Her kande bassa pây-ı semendin nisâr için

      Hanlar yolunda cümle revân etti cânları

      Gül, hasretinle kulağını yollara tutsun, nergis gibi kıyamete kadar bekleme derdi çeksin. İnciler saçan göz, âlemi deryalar hâline getirse, senin gibi bir büyük inci vücuda gelmez. Ey gönül, bu anda bana soluktaş olan sensin, gel bari ney gibi inim inim inleyelim! Ah ve feryat ahenklerini yükseltelim, bu yedi bend dertlileri coştursun.

      Gün doğdu, âlemin padişahı uykudan uyanmayacak mı? Gök gibi çadırından çıkıp görünmeyecek mi? Gözlerimiz yollarda kaldı, o devletlinin kapısının toprağından bir haber gelmedi. Yanağının rengi gitti, kendisi, dudağı kurumuş olarak yatıyor; tıpkı gül suyundan ayrı düşen gül gibi. Ey büyük padişah; bazen felek utanarak bulutun örtüsüne bürünüyor, senin lütfunu hatırladıkça mahcubiyetten terliyor. Senin gamınla gençten ihtiyardan her kim ağlamazsa, duam odur ki gözyaşı evladı yerlere geçsin! Senin ayrılık ateşinle güneş yansın yakılsın, derdinle buluttan kara çullara girsin. Kılıcın senin hünerlerini yâd etsin, kanlar ağlasın, kını içinde boyunca karaya batsın. Derdin ve gamınla kalem yakasını yırtıp bayrak sıkıntıdan gömleğini parçalasın!

      Kılıcın dil yaralarını düşmana içirdi. Kimse bahsetmez oldu, dilleri kesildi. Düşmanın sorgun endamlı beyleri senin yüksek selvi fidanı gibi olan mızrağını gördüler ve artık bir daha başkaldırmanın adını bile anmadılar. Atının ayağı her nereye bassa, yolunda bütün hanlar, saçı olarak, askerlerini yürüttü ve canlarını feda ettiler.

      Deşt-i fenâda mürg-i hevâ durmayıp döner

      Tîğın Hudâ yolunda sebîl etti kanları

      Şemşîr gibi rûy-ı zemine taraf taraf

      Saldın demir kuşaklı cihan pehlivânları

      Aldın hezâr bütkedeyi mescît eyledin

      Nâkûs yerlerinde okuttun ezânları

      Âhır çalındı kûs-ı rahîl ettin irtihâl

      Evvel konağın oldu cinân bûstânları

      Minnet Hudâ’ya iki cihanda kılıp saît

      Nâm-ı şerîfin eyledi hem gâzi hem şehît

3

      Müje haylin dizer ol gamze-i fettan saf saf

      Gûyiyâ cenge girer nîze-güzârân saf saf

      Seni seyr itmek içün reh-güzer-i gül-şende

      İki cânibde durur servi hırâman saf saf

      Leşker-i eşk-i firâvan ile ceng eylemeğe

      Gönderir mevclerin lücce-i ummân saf saf

      Gökde efgân iderek sanma geçer hayl-i kuleng

      Çekilür kûyine mürgân-ı dil ü cân saf saf

      Cami içre göre tâ kimlere hem-zânûsun

      Şekl-i sakkada gezer dîde-i giryân saf saf

      Ehl-i dil derd ü gamın ni’metine müstağrak

      Dizilürler keremin hânına mihmân saf saf

      Vasfı kaddinle hıram itse alem gibi kalem

      Leşker-i satrı çeker defter ü dîvân saf saf

      Kûyin etrafına uşşak dizilmiş gûyâ

      Harem-i Kâ’be’de her canibe erkân saf saf

      Kadrini seng-i musallada bilüb ey Bâkî

      Durub el bağlayalar karşuna yârân saf saf

      Fânilik çölünde havanın kuşu durmayıp dönüyor; kılıcın Allah yolunda kanları sebil etti. Yeryüzüne taraf taraf kılıç gibi demir kuşaklı cihan pehlivanları saldın. Yüzlerce put evini alıp cami yaptın, çan yerlerinde ezanları okuttun. Nihayet göç çanı çalındı, göçtün; ilk konağın cennet bahçeleri oldu. Tanrı’ya minnet, seni iki cihanda mesut kılarak, kutlu adını hem gazi hem şehit yaptı.

3

      O fettan o fitneci gamze (süzgün yan bakış) kirpik askerlerini saf saf dizer,

Скачать книгу