Gönül Ticareti. Hüseyin Rahmi Gürpınar

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gönül Ticareti - Hüseyin Rahmi Gürpınar страница 5

Жанр:
Серия:
Издательство:
Gönül Ticareti - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Скачать книгу

fakat dolgun bir nefes boşalttı. Gene yumulup açılan gözleriyle süzüldü. Doktor onu bir zaman dinlenmeye bıraktıktan sonra ricalı, çok yumuşak bir sesle “Hanımefendimiz…” dedi. “Burayı bir ‘confessionnal’, beni itiraf dinleyen bir papaz farz etmiştiniz.”

      “Evet.”

      “Bu papazın görev olarak sizden bir sır sormasına izin verir misiniz?”

      “Buyurunuz.”

      “Kocanızdan şiddetle nefret ediyorsunuz?”

      “Bütün kuvvetimle…”

      Doktor alçalttığı sesine bir gizlilik yumuşaklığı vererek onun kulağına âdeta üfler gibi fısıldadı:

      “Sevmediğiniz kocanızdan boş kalan gönlünüze girmiş başka bir erkeğin sempatisi var mı?”

      Bu soru karşısında tıkanma hıçkırıkları geçiren kadının vücudunu ansızın bir ıspazmoz sardı. Yaralı bir kuş kanadı çırpınışıyla elini doktorun ağzına uzattı, kısık kısık:

      “Hayyyyy susunuz, Allah aşkına susunuz! Uçurumun kenarındayım. Burada duralım… Beni daha öteye itmeyiniz. Hayatın en büyük hakları cinayet biçimine sokan öyle zalim durumları var ki…”

      Bir “défaillance”3 hâlinde yalnız biraz kordiyal aldı. Vücudunun el ve elektrik masajlarına izin vermedi.

      “Çok söyledim… Kesildim… Kesildim… Bindiriniz beni arabama…”

      Birdenbire onun gözlerinin önüne açılan uçurumun korkunçluğundan kaçmak istediğini doktor anladı. Fakat bu zavallı kadın için bu kaçış mümkün müdür? Çünkü o kendini kenarında saydığı uçurumun ta dibindeydi.

      Hasta ruhunun bütün acıları dışarı vuran yalvarma dolu gözlerini şimdi biraz pişman, biraz şaşkın anlatışlarla doktora dikerek:

      “İtiraflarım bu kuyuda sonuna kadar gömülü kalır değil mi?”

      “Hiç merak etmeyiniz. Mesleğine saygılı bir doktor bir papazdan daha çok sır tutar.”

      Titrek eliyle ücreti masanın üzerine bıraktı.

      Doktor: “Ne bir ilaç aldınız ne de tek bir öğüt.”

      Bayan: “Kanımda fazla biriken zehirleri biraz döktüm. Bu yeter…”

      Koltuğuna giren iki kişinin yardımıyla bayan yarı baygın bir hâlde otomobiline bindirildi.

      Doktor son ayrılış selamıyla bu devasız hastanın arkasından acı acı düşündü.

      “Gelecek yüzyılda kadınlığın alacağı tam “emancipation”u4 bu yüzyılda yaratmaya uğraşan işte zavallı bir ruh hastası… Kıskançlık kurşunlarıyla delik deşik edilmeye hazırlanmış güzel bir vücut!” dedi.

      HANGİSİ DAHA ZEVKLİ?

      Bu öldürme işi ortalıkta günlerce heyecan çalkandırdı. Aldatılan koca aldatan kadını öldürdü. Olan iş adi, hemen her gün olan biten işlerden biri. Hıyanet ve intikam… Öldüren koca; yargıçların önünde beraat edinceye kadar sinirli krizler, ruhi coşkunluklar içinde çok titredi. Terledi. Terletti. Suçluları tam suç işledikleri zamanda yakalamak için tamam bir buçuk yıl gizlice bu hıyanetin peşinden dolaştığını tıkayıcı hıçkırıklarla sarsıla sarsıla anlatıyor, kendini kaybedip tekrar bulmaya uğraşırken uzun aralıklarla sözü kesiyor, yargıçları bekletiyordu.

      O sadakatsiz kalbe kurşunu sıkınca sevgili karısı “Kıyma bana Haşim! Ah bilmezsin, ruhum senin, vücudum bu adamındır!” diye âşığını işaret ederek can vermişti.

      Peyman’ın bu son sözü katil kocanın beynine ateşten bir muamma damgası yakıcılığıyla işlemişti. Bu ne demek olacaktı? Haşim Ulvi ruha inanmıyordu. Bu, son aldatıştı. Ona verilen bu blöf ruh şimdi neredeydi? Fakat niçin aldatıyordu? Ölürken bile aldatıyordu. Apaydın iş karşısında…

      Haşim Ulvi bu hıyanetin belirgin izleri üzerinde karısının aldığı yalancı muhabbet, sahte sadakat tavırlarındaki her zamankinden başka aldatıcılık ustalığına şaşıyor. İçten öyle hileli hıyanet yüreği taşırken dıştan o kadar sıcak bir içtenlik gösterebilmesindeki şeytanca yatkınlığı karşısında aklı çileden çıkıyordu. Bu bir buçuk yıllık dayanışının azabı içinde yanarken intikam hırsıyla yüzü ateş kesiliyor, gözlerini kan bürüyor, dişleri gıcırdıyordu.

      Haini öldürmekle yüreğinden hıyanet acısını söndürememişti. Acısını gideremeyen bu ölümün ne yararı olmuştu sanki? Düşüne düşüne duyguları, düşünceleri yavaş yavaş başkalaşıyor, eski şiddetlerini kaybederek ölüden yana dönüyor, yüreğinde Peyman’a karşı acımaya, özlemeye benzer bir şeyler uyanıyordu. Karısının sıcak bakışlarıyla onu okşayan kumru göğsü menevişli gözlerinde büsbütün baştan çıkarıcı bir büyücülük kuvveti olamazdı… Bu baştan çıkartmaların sevgiyle karışıklığını şimdi seziyor, bu gerçeği kalpten kalbe akan hileye sığmaz derin bir anlatımın içtenliğiyle anlar gibi oluyordu. Fakat o hâlde, aman ya Rabbi o hâlde bu koca sevgisini kendisini başka birine vermekle niçin kirletiyordu? İki karşıt sevgi tek bir gönüle sığar mıydı? Haşim Ulvi bu çetin muammanın önünde, karısının can verirken etmiş olduğu şu itirafını düşünüyordu: “Ruhum senin, vücudum onun.” Bu sözden doğru bir gerçek çıkarmak ne zordu. Düşüncelerinin labirentleri içinde aklı dolaşarak pusulayı şaşırıyordu.

      Peyman’ı birkaç kere rüyalarında gördü. Bağışladı. Barıştı. Göğsü üzerinde onu ruhuyla bir edecek şiddetle bir helecanla sıktı. Bu, Haşim Ulvi’yi hayat kâbusundan uyandıran garip bir rüya idi. Ölü kadınla diri kocanın sevinç, mutluluk yaşları birbirine karışmıştı. Yürek çarpıntılarıyla kan ter içinde gözlerini açtı. Niçin uyandı? Keşke bütün ömür bu kısa rüyadan ibaret kalaydı? Peyman’ı öldürmemiş olaydı rüyadaki bu bağışlama, bu barış, bu kaynaşma mutluluğu hayatta da böylece bir gerçek olabilecek miydi? Ağladı… Ağladı… Onu rüyalarında görmekle mutluluk duyduğu Peyman şimdi nasıldı? Gömüldüğü yeri bile bilmiyordu.

***

      Haşim Ulvi benliğini törpüleyen bu ruh hâlinin işkencesiyle ezilirken tuhaf bir mektup aldı. Bilinmeyen bir kalemin ürünü… Kendini tanıtmayan bu kimse, ona yüreğinin en derin, en işkenceli sırlarını acı bir içtenlikle açıyordu:

      Haşim Ulvi,

      Zavallı koca… Cinayetinizin üzüntüsünü, acılarınızın derinliklerini aynı hızla kendi ruhumda duydum. Duruşmanızı dinlerken içimde çöreklenmiş aynı yılan, en duygulu damarlarımdan döne döne beni sokuyordu. Sanıyordum ki manevi bir radyo benim gönlümdekileri size söyletiyor. Çünkü ben de bugün aldatılan bir kocayım. Ölmüş karınız yaşayan karımın aynı yaratılıştaki kız kardeşidir. Ben de öldüreyim, iş olup bitsin öyle mi? Hayat sınavlarıyla kafaları olgunlaşmamış, gerçeğe yabancı, acemi şairlerin

Скачать книгу


<p>3</p>

Baygınlık

<p>4</p>

Kurtuluşu