Renan Müdafaanamesi ve Kanije Müdafaası. Namık Kemal

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Renan Müdafaanamesi ve Kanije Müdafaası - Namık Kemal страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Renan Müdafaanamesi ve Kanije Müdafaası - Namık Kemal

Скачать книгу

haçlılar, Tatarlar; İslam dinine mensup değildiler!

      Vahşi kavimlerin istilasından sonra Avrupalılar da asırlarca kör bir cehalet içinde kalmışlardı. O zamanlar Batı ülkelerindeki ilim ve felsefeyi mahveden Gotlar, Hunlar, Avarlar değildi de Hristiyanlık mıydı? Hristiyanlık idiyse niçin İslam’da mevcut olan ilim ve hikmeti mahvolma derecesine getiren Hristiyanlar, Tatarlar olmuyor da İslam oluyor?

      Bay Renan, tarihin en önemli meselelerinden biri konusunda bu kadar ciddiyetsiz düşünülmüş bir konferans vermekten ne kazanır bilemem fakat araştırıcılar nazarında Doğu ahvalini iyi bildiği şeklindeki şöhretinin belki yüzde doksanını kaybetmiş olacağından eminim.

      Voltaire, Hristiyanlığın en büyük düşmanlarından olduğu hâlde menfaat şevkiyle papaya çatma merakına düşmüş ve gayesine ulaşma aracı olarak da “Muhammed” adında bir tiyatro meydana getirmiş ve bu tiyatroda Voltaire, İslam’ın gerek tarihini gerek ahlakını bütün bütün bozmakla beraber, Arapçaya “pe” harfini dâhil edecek kadar cahillik göstererek kendini âlemin maskarası yapmıştır. Bilmem, Bay Renan’nun da çatacak bir yeri, hallolacak bir gayesi mi vardır ki kırk sayfalık bir makaleye binlerce yalan sığdırmaya uzun uzadıya gayret sarf etmiş! Bilindiği gibi karşılıksız olarak bu kadar gevezelik yapılmaz…

      Bay Renan bu nakillerden sonra, birdenbire insaf yoluna girer gibi görünerek Araplara atfedilen ilmin tesirlerini azaltmak istemediğini söyler de yine kendisi için lüzumlu saydığı gidişine fikir atfederek Araplara isnat olunan bu maarifin Araplarla ilgisinin yalnız dilden ibaret olacağını; İbni Sina gibi İbni Rüşd gibi kişilerin Araplığının, Bacon’ın, Spinoza’nın Latinliği kabilinden bulunduğunu açıklar.

      Bir milletin büyük ve güçlü döneminde isterse o milletten olmasın, din ve eğitim yönünden o milletin birliğine girmiş olan kişiler ile başka bir kavme mensup olan ve o kavmin dilini kullandığı hâlde yok olmuş bir kavmin diliyle kitap yazan insanlar arasında bir münasebet kurmak, felsefi meselelerden bahseden bir zata yakışır münasebetsizliklerden değildir.

      İtalyan bir aileye mensup olan Napolyon nasıl Fransız, atalarının Slav ırkından geldiği söylenen Bismarck nasıl Alman ise İbni Sina, İbni Rüşd, Farabi’nin de şüphesiz öylece Arap sayılmaları gerekeceğine şüphe var mıdır?

      Bay Renan, El-Kindi’yi ayırdıktan sonra, Arap filozoflarından hiçbirini milliyet itibarıyla Arap ırkından saymadığı gibi “Düşünce bakımından da ilgileri yoktur.” diyor. Makale sahibinin, düşünce bakımından akrabalıkla neyi murat ettiğini anlayamadık ki sözünün doğru olup olmadığını araştıralım! Bir kavmin kendine özgü ve diğer kavimlerle karıştıktan sonra ayrı bir düşüncesi de mi olurmuş?

      Bay Ernest Renan’nun çok garip bir iddiası daha var, diyor ki: Bu filozoflar Arapçayı kullanırlardı ancak kullanımında pek sıkıntı çekerlerdi; Arapçanın şiire ve hitabete çok uygun olan üslubu, ilahiyatta kullanılması zor bir alettir, Arap filozof ve bilginler genellikle kötü yazarlardı.

      Arapça kelimeleri doğru söylemekten âciz olan bir adama göre böyle bir inanca sahip olmak yadırganacak şeylerden değildir fakat bu bilgisizliğiyle beraber, Arap dilini, ilmini, felsefesini muhakemeye kalkışmasına; yalan ve hatalarının hepsini medeniyet âlemine hakikat şeklinde göstermekte başarılı olabilmesine gerçekten hayret edilir. Sahanın uzmanlarınca edebiyat ile Arapçanın paralellik teşkil ettiğini mümkün görenler vardır fakat dilin aslında olan açıklık, diğer dillerden Arapçaya yeni kelimeler aktarma tarzındaki kolaylık yoluyla; eski Yunancadan başka, ilmî eserler telif etmek için Arapçaya yaklaşacak hiçbir lisan olmadığını itiraf ederler. Arapçada ilahiyatla ilgili çalışmaların en güzel ve ilme dair teliflerin en açık eserlerden olduğunu, Arapçayı sağlam bilen bir adama sorsaydı Bay Renan dahi pek kolay öğrenirdi.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      İbranice ve Süryaniceye olan vukufunun derecesini bilemeyiz ancak Arapça bilmediğine, kendi risalesinden birkaç delil göstereceğiz.

      2

      İbranice, Arapça, Süryanice gibi Doğu dillerini kapsayan dil ailesi.

      3

      On sekiz cilt olarak basılmış olan bu eser, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulmasıyla başlar ve Kaynarca Antlaşması ile son bulur. Bir hayli kötü niyet ve hatalarla, birtakım yanlış muhakemelerle dolu olmakla beraber, iç olaylar ve özellikle dış ilişkilerle ilgili birçok detayı ihtiva etmesinden dolayı Türk milletinin tarihini bilenlere, bilgilerini arttırmaları bakımından faydalı bir eserdir.

      4

      “Yasin”, 38

      5

      “Nebe”, 14

      6

      “Nebe”, 8

      7

      İslam’dan önce Arabistan’da tevhid inancına sahip ve “Hanifler” olarak bilinen kimseler bulunmaktadır. Bunlar Allah’ı bir bilen, bütün peygamberlere iman eden, sünnet olan, Kâbe’yi ziyaret eden, Allah’ın yasak ettiği şeyleri kendilerine haram sayan kimselerdir (Bkz. Şaban Kuzgun, “Hz. İbrahim ve Haniflik”, Ankara 1985, 110-197). Bunun yanında müşriklerin; putların dışında, kendilerini, yeri, göğü vb. şeyleri yaratan bir yüce Tanrı inancına sahip oldukları Kur’an’dan anlaşılmaktadır (Bkz. “Isra”, 67; “El-Müminun”, 86; “Ankebut”, 61-65; “Ez-Zuhruf”, 87; “Fetih”, 52 vb. Bu konuda ayrıca bkz. Ekrem Sarıkçıoğlu, “Kur’an’a Göre Müşrikler ve Putperestler”, İslami Araştırmalar mecmuası, Ankara, 1986, 26-32).

      İslam’a göre dinler tevhid esasına dayanmaktadır ve ilahi menşelidir. İnsanlar doğru yoldan uzaklaştıkça Allah onları yeni elçilerle uyarmış, doğru yola çağırtmıştır (“Bakara”, 136; “Nisa”, 163, vd.). Bu elçiler birbirini takip etmiş ve Hz. Muhammed ile sonlanmıştır (“Azhap”, 40). Elçiler görevlerini hakkıyla

Скачать книгу