Şıpsevdi. Hüseyin Rahmi Gürpınar

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Şıpsevdi - Hüseyin Rahmi Gürpınar страница 23

Жанр:
Серия:
Издательство:
Şıpsevdi - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Скачать книгу

kendi kendine:

      “Hay yiyemez olsunlar! (suyu içerek yüksek sesle) Dinliyorum. Kuş konmuyormuş, anlat bakalım? Üsküdar’da bir viran türbe varmış. Onun üzerine hiç kuş konmaz derler. Onu mu söylüyorsun?”

      Meftun: “Şimdi sana hikâyenin alfabesinden mi başlamalı? Deminden beri neye dinlemedin?”

      Kadınnine: “İhtiyarlık oğlum… Dinlerken dinlerken kendimden geçiveriyorum.”

      Lütfiye, Vesile, Lebibe, Rebia hanımlar, hep bir ağızdan kuşkonmazın ne olduğunu hanımnineye anlatırlar. O biçare de, uyumamak için verdiği söze aykırı olarak gözleri küçüle küçüle “Ha, ha, ha… Ha, ha… Ha!” diye uyku baygınlıkları arasında dinler. Meftun gene söze başlar. Hanımnine, yanındaki Vesile’nin kulağına eğilerek:

      “Sanki göz kapaklarıma birer adam oturmuş. Bir türlü gözlerimi açamıyorum. Oğlanın lakırtıları bana ninni gibi geliyor. Gene dalıverirsem horlamadan eteğimi çekiver kuzum Vesile…”

      Meftun: “Fransızlar evvelce kuşkonmazı elle yerlermiş. Şimdi İngilizler çatal bıçakla yiyince bu hâl berikilerin, sofra zarifliğinde ötekilerden geriye kalmaları neticesini doğuruyor. Mesele güçleşiyor. Kuşkonmaz yemekteki bu yolsuzluk üzerine Fransızlar da artık çatalla yemiş olsalar İngilizleri taklit etmiş, yani onlarda gördükleri bir âdetin faydasını takdir ve tasdik etmiş olacaklar ki Fransızlar bunu millî gururlarına bir türlü yaraştıramıyorlar. O hâlde ne yapsınlar? Asperji68 eski âdetleri üzere gene elle mi yesinler? Hayır… Baron Staff bakınız buna ne guguk uydurmuş…”

      Raci: “Affedersiniz birader, Baron Staff kim?”

      Meftun: “ ‘Savoir-vivre’ye ait son defa birkaç eser yazan bir kadın.”

      Raci: “Sofrada tavuk butlarının sırf kadınlara verilmesinin sebebi şimdi anlaşıldı. Eserin sahibi meğer kadınmış.”

      Hasene bağırarak:

      “But nerede ağabey, but?”

      Raci: (gülerek) “Canım, bu çocuğun karnını iyice doyurmadan bir daha böyle yemek bahsolunan bir yerde bulundurmayınız. Yavrucuğun karnı aç işte…”

      O esnada kadınnine horlamaya başlar. Vesile eteğinden çekerek:

      “Anne, gözlerini aç, horluyorsun…”

      Kadınnine: (gözlerini açarak) “Gene uyudum mu?”

      Vesile: “Uyudun.”

      Kadınnine: (yavaşça) “İçim bayılıyor. Ne vakit yemek yiyeceğiz? Kuru kuruya yemek lakırtısı ama ortada bir şey yok. Meftun kuşu daha hiçbir tarafa kondurmadı mı? Kesip de ızgara mı yapacak? Yahni mi? Ne yapacaksa yapsa da artık lakırtı uzamasa.”

      Meftun: “Teyze, büyük valide sana bir şeyler söylüyor… Ne istiyor?”

      Vesile Hanım: “Hiç.”

      Meftun: “Nasıl hiç?”

      Vesile: “Karnı acıkmış da… Ne vakit yemek yiyeceğiz, diyor.”

      Meftun: “Al sana bir çocuk daha… Kadınninenin Hasene’den farkı yok… Hiç böyle mühim bir bahis esnasında adam karnının acıktığını hisseder mi?”

      Kadınnine: “Kuzum Meftun, oğlum, şu kuşu bir tarafa kondur da keselim, kebap yapalım. Bittim. Aç karına uzun uzadıya yemek lakırtısı dinlemek bana âdeta işkence gibi geliyor.”

      Meftun, hoşnutsuzluğunu gizleyemeyerek:

      “Anne, teyze, hemşire, Rebia, size söylüyorum. Artık büyük validenin böyle ‘fines’leri anlayacak vakti geçmiş. Evet, Baron Staff, asperjin çatal bıçakla yenmesini tavsiye edecek. Ama bu tavsiyesiyle İngiliz âdetini tercih etmiş olacak. Yani onlarda görülen bir şeyin güzelliğini itirafa mecbur kalacak. Bu çukurdan kurtulmak için Staff şöyle diyor: ‘Oooh, kuzum, asperji bıçakla kesmek daha dün kabul olunmuş bir İngiliz âdeti değil, aksine, eskiden beri sürüp gelen bir Fransız usulüdür. Bunun ispatı da on sekizinci asır Fransız markizlerinden birinin, o zaman hususi memuriyetle Fransa’da bulunan meşhur filozof Franklin’in yemek yiyişi hakkındaki alaylarında ve tenkitlerinde görülüyor. Bu markiz, Amerikalı filozofun her şeyi yiyişini, bilhassa asperj yiyişini diline dolayarak Franklin, asperji, tabak içinde ucunu bıçakla keserek çatalla temizce yiyecek yerde, vahşi bir şekilde, ısırarak yiyordu, demiştir.

      Markiz cenaplarının Franklin gibi memleketine şeref vermiş, insanlığa büyük hizmette bulunmuş bir kimseyi, sırf düşeslerin kucağında terbiye görmüşlere mahsus bir zarafetle a la Fransez69 asperj yemeği bilemediği için vahşilikle suçlamasını uygun göremem. Bu alay, paratoneri icat edenin büyüklüğüne, dehasına leke getiremez. Şu olayı, ebediyen unutulmuş kalması lazım gelen sayfadan bulup çıkarışım sırf, bugün asperj yemekte İngilizlere mal edilen zarifliğin onların malı olmadığını ispat içindir.

      Bugün deha sahiplerinden yahut alelade bir adamın asperji parmaklarıyla ağzına götürüp çatır çutur ısırarak yediğini görsem şaşmam. Ama o kimse benden bir nasihat isterse şöyle derim: Bu sebzeyi hususi kaidelerine göre yemeyi öğrenirseniz bundan dolayı insanlık meziyetinize noksanlık gelmez. Bunu kaidesine göre yiyiş, şıklık hükmüne bağlıdır. O hâlde bu meselede Fransız âdetine uymak akla, izana daha uygundur.’ ”

      Meftun, derin bir gülümsemeyle başını iki tarafına doğru sallayarak:

      “Valide, teyze, Staff’ın şu son sözlerine dikkat ettiniz mi? ‘Bu meselede Fransız âdetine uymak akla ve izana uygundur.’ diyerek asperji çatal ve bıçakla yemeyi İngiliz âdeti olmaktan çıkarıp Fransızlara mal ediyor. Baron’un bu sözleri tarih vesikalarından mıdır? Bilemem. Çünkü Franklin’i kabalıkla, vahşilikle itham eden markizin ismini haber vermiyor. Hele bu fıkrayı hangi yazarın hangi eserinden aldığını da söylemiyor. Buraları karanlık… On sekizinci asır Fransız zariflerinden bir markiz böyle demiş… Bu markizden o kadar belirsiz bir şekilde bahsolunuyor ki, günahı üstünde kalsın ama insan bunun, Baron Staff’ın hayalinden başka yerde var olduğuna inanamıyor. Staff, Fransız zarafetini müdafaa için, eğer aslı yoksa, koskoca bir tarihî olay icada cesaret ettiği hâlde muaşeret usulünden, görgüden bahseden öbür güvenilir kitaplar asperjin yenmesindeki incelikte İngilizlerden önce gelmek için boşuna kulp aramıyorlar. Doğrudan doğruya söylüyorlar. Bunlar ‘İngilizler lüzumsuz bir aşırılığa kapılıp boş yere bir zariflik yoluna giderek asperji evvela bıçakla keserler, sonra çatalla yiyorlarsa da bu meseledeki eski Fransız usulü, yani asperji elle yemek usulü yemek kaidelerine daha uygun sayılmaya layıktır.’ diyorlar. Böyle diyen kitapları yazanlar zariflikte İngilizlerden önce gelmek için eski kütüphaneleri karıştırmaya lüzum görmeyerek Fransızların kuşkonmazı eskiden beri elle yediklerini açıkça, erkekçe itiraf ediyorlar. Ama öyle bir itiraf ki, çatalsız yemeyi tercih etmek iddiası elden bırakılmıyor. İngilizlerin zarifliği takdir edilmiyor. ‘Evet, Fransızlar bunu eskiden beri elle yerlerdi ve en akla yakın yol da budur.’ deniyor. Şimdi Baron Staff iddiasında yalnız kalıyor. Sade yalnız kalmıyor, zevk ve tercih hususunda öbür Fransızlardan da ayrılıyor. İşte size incelemeye

Скачать книгу


<p>68</p>

Kuşkonmazı. (e.n.)

<p>69</p>

Fransız usulü. (e.n.)