UNUTULMAZ. Nurhan Incir

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу UNUTULMAZ - Nurhan Incir страница 4

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
UNUTULMAZ - Nurhan Incir

Скачать книгу

sana çok teşekkür ederim, iyi ki gitmişiz.”

      Avucumun içine öpücük kondurup sevdiğim adama yolladıktan sonra eve doğru yürüdüm. Çok yorulmuştum. Aslında çok iş yaptığım için ya da çok koşturmacalı bir gün yaşadığımdan değil. Heyecan ve sorular yormuştu bedenimi. Heyecan yapacak ne vardı sanki, boş yere telaşlanmışım. Ne kadar güzel bir ailesi vardı. Ciddi düşünen her insan ister birbirlerinin aileleriyle tanışmayı. Hem bu kadar huzurlu ve mutlu bir aileyle tanışmak her şeyden güzeldi. Daha da şanslı hissetmeliyim kendimi. Mutlu olmalıyım. Elbiseyi çıkarıp eşofmanlarımı giydim. Düz pembe terliklerimi ayağıma geçirip elimi yüzümü yıkadım. Kendime bir kahve yapıp balkona geçtim. Dışarısı karanlıktı. Mahalleyi aydınlatan sokak lambaları vardı. Mahallede tek bir çocuk bile yoktu, oysa gündüzleri tam tersi, mahalle cıvıltı içinde oynayan çocuklar ve yaşam izleri ile dolu olurdu. Ama akşam öyle değil, herkesin köşesine çekilip dinlenme vaktidir akşam. Benim hayatım da akşam gibidir. Karanlık ve siyah. Gündüz olduğunu hiç görmedim hayatımda. Annesiz ve babasız büyüyüp tek başına yaşamaya çalışmanın neresinde olabilir aydınlık. Eşref’in ailesine çok özendim. Kıskanmak değildi hissettiğim. Bedenimin aç olduğu bir sevgiyi başka yerlerde görüp yokluğunu hissetmenin verdiği bir sızıydı. Kıskanmak çok başka bir şeydi. Ben sadece özendim. Kıskanmadım.

      “Bitmesi Gerekiyor”

      Eşref’ten sonra hayatımda çok şey değişmişti. Hayatıma giren tek erkekti o. Bir babamın olmayışını da sindirebilmiştim bazen onun sayesinde. Onun bende yeri çok başkaydı, bambaşka. Üniversiteye gelene kadar hayatım kâbus gibiydi. Kendimi kitaplara, derslere vermiştim. Kurtuluşum kitaplardaydı. Evet o kitaplar sayesinde bir yere geldim ve burada kurtuluşumu buldum, Eşref’i.

      Yurtta kaldığım zamanlarda bir arkadaşım vardı, Goncagül. Aklıma düşmüştü, kim bilir neredeydi. Onu bir aile alıp gitmişti. Umarım ismini tam manasıyla yaşıyordur. Gülüyordur, mutludur. Ben de ismimi yaşadım hep, Füsun’la, efsunla, hüzünle yoğruldum. Ama artık kendime başka güzel bir isim bulmak istiyordum. Kimsenin bilmediği, sadece kendi içimde yaşatacağım bir isim. Birkaç saniye gözlerimi kapatıp düşündüm. Kendime Ala ismini koydum. Bundan böyle sadece benim bildiğim, içimde yaşayan bir Ala kız olacaktı. Anlamı gibi rengârenk olacaktı, çok renkli. Hiç kimse bilmeyecekti bu adımı.

      Üniversiteye geldiğimde kendimi çok yalnız hissediyordum. Okula kayıt olmaya gelirken Bilecik’te liseden arkadaşımın ailesi bana yardım etti. Bu evi bulmama, tutmama. Ben burada işe girene kadar bana maddi açıdan çok yardım ettiler. Sağ olsunlar onlar da iyi insanlardı. En başlarda çok zor alıştım bu hayata. Alışmamda arkadaşım Hasret’in etkisi çok büyüktür ve tabii ki Eşref’in de. Okuldan sonra kütüphanede çalışmak beni yoruyor ama çalışmak zorundayım.

      Sabah, güneşin hâkim olduğu, insanlara huzur vermeye gayret eden bir havayla aydınlanmıştı gece. Hava güzeldi. Dışarıdaki sesler, koşuşturmacalar, çalışan, duran arabalar. Yataktan kalktım ama boynum tutulmuştu. Saçlarımı atkuyruğu yaptım, aynaya bakıp kendime gülümsedim. Okula gitmem ve Hasret’ten aldığım elbiseyi de ona geri vermem gerekiyordu. Kahvaltımı yaptım, kapıları kilitleyip evden çıktım.

      Hem yürüyor hem de geçen akşamı düşünüyordum. Hasret şimdi tonla soru hazırlamıştır bana, her şeyi ayrıntısına kadar sorar. Okulun bahçesine girdim. Fakülteye doğru yürüyordum. Etrafıma bakınıyordum ama Hasret gözükmüyordu. İçeri girip sınıfa çıktım. Sınıfta da yoktu. Daha gelmemiş. Fakültenin kapısına geri dönüp, içecek dolabına bozuk para atıp soğuk bir şey aldım, bahçedeki banka oturdum. Tam o sırada Hasret’in yanıma doğru geldiğini gördüm.

      “Müstakbel gelin Füsun Hanım günaydınlar.”

      Tepede duran güneş suratına vuruyordu, gözlerini kısmış bana bakıyordu.

      “Sana da günaydın Hasret Hanım, sınıfa girelim de orada konuşalım. Ders başlamak üzere kaçırmayalım.”

      Hasret’in sesi her zamanki gibi neşeliydi.

      “Tamam hadi girelim o zaman sınıfa.”

      Sınıfın kapısı kapalıydı. Kapıyı açıp arka sıraya doğru yürüdük. Hasret’in gözleri yanıyordu, geçen gece çok geç uyumuş, sabaha kadar film izlemişti. En arka sıraya oturduk. Çantalarımızı oturduğumuz sıranın yanına iliştirdik. Kitaplarımızı çıkarıp masanın üzerine koyduk. Hasret’in gözleri uyumak istiyordu ama o aldırış etmiyordu. Çantasından çıkardığı sudan avucunun içine biraz alarak yüzüne serpiştirdi. Kalan suyu masanın üzerine bırakarak bana döndü:

      “Ben de bir kere erkek arkadaşımın ailesiyle tanışmıştım ama hiç böyle değildim, hâlâ anlatmayacak mısın?”

      Neşeli sesinde bu kez sitemkâr bir ifade vardı.

      “Tamam tamam anlatıyorum. Heyecanım ve telaşım gerçekten yersizmiş. Bunu anladım. Neredeyse kalbim yerinden çıkacaktı gitmeden önce ama gittikten sonra ortamı çok sevdim. Eşref’in aile ortamı gerçekten çok huzurlu. En başta çok heyecanlıydım ama zaman ilerledikçe geçti. Ailesi çok saygıdeğer, sevecen, sıcak ve cana yakın bir aile. Çok güzel karşıladılar ve ağırladılar beni. Annesi çok güzel bir kadın, çok asil duruyor. Etkileyici bir vücut diline sahip. Babası da renkli gözlü, beyaz saçlı çok iyi bir adam. Esprili, sohbeti hoş bir adam. Saatlerce konuşsa insanın canını sıkmaz sohbeti. Çok anlayışlılar, sevdim, çok mutlu oldum gittiğim için hâlâ da çok mutluyum.”

      “Başka neler konuştunuz? Seni sevdiler mi?”

      Hasret’e baktım:

      “Anlatıyorum ya zaten dinlemiyor musun?”

      “Ya hayır kuzu sabaha kadar film izledim, çok uykusuzum gözlerim yanıyor, o yüzden algı sorunu yaşıyorum sen anlat.”

      “Aferin, çok iyi yapmışsın sabaha kadar film izlemekle.”

      “Ya ama çok güzeldi bırakamadım.”

      “Eve gidince uyu, ben de Eşref’le hiç konuşmadım bugün. Okulun çıkışında işe gitmeden önce buluşacağız. Anladığım kadarıyla beni sevdiler ama kesin olarak Eşref’le konuştuktan sonra anlaşılır.”

      Hoca ders anlatıyor, bizse muhabbet ediyorduk. Biraz sonra ders sona erdi ve okulun dışına kadar Hasret’le yürüdük. O eve gitti, bense Eşref’i bekliyordum. Nihayet gelmişti ama morali bozuk gibiydi sanki. Bakışlarımı yere düşürdüm, yaslandığım duvardan doğruldum.

      “İyi misin?”

      “Evet, sen iyi misin?”

      “İyiyim ben de. Hiç konuşmadık bugün annen baban ne dediler hakkımızda?”

      Suratı düşmüştü, eliyle çenesiyle oynadı:

      “İstersen bir yerde oturalım konuşalım, böyle ayaküstü olamayacak.”

      Kötü bir şeyler olduğunu tahmin etmiştim:

      “Tamam olur, oturalım.”

      Yan yana yürüyorduk.

Скачать книгу