ARADIĞIN ŞEY BENİM. Dr. Yunus Akan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу ARADIĞIN ŞEY BENİM - Dr. Yunus Akan страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
ARADIĞIN ŞEY BENİM - Dr. Yunus Akan

Скачать книгу

Dostlarını daima vefa ile hatırla! Arayan sen ol, bulan sen, tanıyan sen ol, kucaklayan sen. Kula vefası olmayanın Hakka vefası olmaz.

      Komşu – Akraba

      Yaşadığın Yere Dikkat Et!

      Sırdaşım! Huzur ve güven içinde bir hayat yaşamak istiyorsan yaşadığın yere dikkat et. Sadece bedenini rahata erdiren değil, aynı zamanda ruhunu da doyuran yerlerde yaşamaya çalış.

      Eski mahalle kültüründe komşuluğun aile ortamından bir farkı yoktu. Herkes birbirini tanır, birbiriyle yürekten selamlaşır, birbirini ziyaret eder ve birbirine yardım ederdi. O mahallelere girdiğinde çocukların birbiriyle oynadığını, kadınların birbiriyle konuştuğunu ve erkeklerin birbiriyle kaynaştığını görür, bir yuvanın sıcaklığını hissederdin. Şimdi ise her şey çok soğuk ve ruhsuz, karşına sadece beton yığınları çıkmakta ve ölü bir şehre gelmişsin gibi herkes kendi kabuğuna çekilmektedir. Apartmanlarda dört duvar arasında yaşayan milyonlarca insan, etrafındaki insanlardan habersiz bir hayat sürdürmektedir. Halbuki evlerin içine sıkışıp kalan insanlar çok yalnız. Bazılarının evleri saray bile olsa kalpleri yapayalnız bir virane, evleri büyük bile olsa kalpleri küçük, karanlık bir zindan… Kendi gölgelerinden bile habersiz insanların olduğu yerlerde yaşamak ruha işkence çektirmekten başka bir şey değildir. Sırdaşım! Huzur ve güven içinde bir hayat yaşamak istiyorsan yaşadığın yere dikkat et. Sadece bedenini rahata erdiren değil, aynı zamanda ruhunu da doyuran yerlerde yaşamaya çalış.

      Abdullah bin Ömer’in dediği gibi: “Yakınında güler yüzlü ve tatlı sözlü komşuları bulunan bir evin kıymeti ve fiyatı daha fazladır.

      Komşularını Mutlu Et ki Sen de Mutlu Olasın!

      Sırdaşım! Komşuları rahatsız etmek veya onlara duyarsız kalmak, Mevlana ve Yunus Emre gibi nice gönül erinin diyarı olan Anadolu’nun kültürüyle yetişmiş bizlere yakışmaz.

      Komşular, aynı evin içindeki farklı odalarda yaşayan insanlar gibi olmalıdır. Nasıl bir odada mutluluk varsa, evdekilerin hepsi sevinci, acı varsa üzüntüyü hissediyorsa, aynı binanın veya mahallenin içinde yaşayanlar da hissetmelidir. Nasıl bir odadakiler diğer odadakileri rahatsız etmiyorsa, onlar da birbirini rahatsız etmemelidir. Nasıl bir odadakiler diğer odadakilerin mutlu günlerinde sevincine ortak oluyorsa, onlar da ortak olmalıdır. Nasıl bir odadakiler, diğer odadakilerin zor günlerinde yardımına koşuyorsa, onlar da koşmalıdır. Ama maalesef komşular aynı evde birbirine duyarsız insanlar gibi yaşamaktadır. Yanı başında acıyla kıvrananlar varken hiçbir şey olmamış gibi kahkaha atmaya devam edenlere şahit oluyoruz. Artık gözler, sadece sahibini görüyor. Başkaları insanların kapsama alanına girmiyor. Sırdaşım! Komşuları rahatsız etmek veya onlara duyarsız kalmak, Mevlana ve Yunus Emre gibi nice gönül erinin diyarı olan Anadolu’nun kültürüyle yetişmiş bizlere yakışmaz. Böyle davranmak, inandığımız değerlere de ters düşer.

      Hz. Muhammed (sav) iyi komşu olmanın inancımızdaki önemini şu sözlerle açıkça belirtir: “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse vallahi iman etmiş olmaz. Yanı başındaki komşusu açken tok olarak geceleyen kişi, (olgun) mümin değildir.

      Biz Geniş Bir Aileyiz!

      Sırdaşım! Akrabalarının kıymeti bilmelisin çünkü her biri bir yabancı değil, ailenden ve senden bir parçadır.

      Akrabalık can çekişiyor. Nerede o eski geniş aileler… Eskiden çocuklar amcanın, halanın, teyzenin, dayının, kuzenin ve yeğenin ne olduğunu çok iyi bilirdi. Şimdi ise evde kaç televizyon, tablet ve telefon olduğunu iyi biliyorlar. Eskiden çocuklar akrabalarıyla dolu dolu zaman geçirdiği için hiç sıkılmazdı. Şimdi ise konuşmayı öğrenir öğrenmez ‘sıkıldım’ kelimesini dillerinden düşürmüyorlar. Eskiden bir sorun oldu mu el atan çok olurdu. Şimdi ise bir yüz bile göremezsin. Ne oldu bize? Avrupalılaşmayı neden kendi kültürümüzü kaybetmek olarak algıladık? Avrupa’da her ailede ortalama bir çocuk olur ve onlarda akraba diye bir şey yoktur. Orada herkes belli bir yaşa geldikten sonra ayrı eve çıkar. Orada insanların en çok yaşadığı yerler bir odalı evler. Orada insanların en çok yaşadığı şey yalnızlık olur. Bizler böyle yaşayamayız çünkü kültürümüz buna uygun değil. Haberlerde her gün birbirini döven, öldüren, boşayan onlarca insan görüyoruz. Bunların hepsi kendi kültürümüzden koptuğumuz için de oluyor. Ailede yaşayanlar yalnızlıktan, can sıkıntısından ve ilgisizlikten mutsuz. Akrabalık sadece biri öldüğünde veya hastalandığında hatırlanmaz. Akraba her zaman ve her yerde akrabadır. Sırdaşım! Akrabalarının kıymeti bilmelisin, çünkü her biri bir yabancı değil, ailenden ve senden bir parçadır. Sen, bir parçan eksik yaşayamazsın.

      Firdevsi’nin dediği gibi: Akrabasız insanlar ordusuz bir padişah gibi, mesut olamazlar.

      Zaman – Hayat

      Yaşadığın Günü Kavra!

      Sırdaşım! Hayat, ileride iyi yaşanmaz çünkü gelecek belirsizdir, gelecek, ölüme bir adım daha yaklaşmak demektir.

      Bu hayatta düşeceğimiz en büyük yanılgılardan biri bu dünyada sonsuza kadar yaşayacağımızı düşünmektir. Bu yanılgıya düşenler mükemmel bir gelecek için hazırlık yaparlar. Önce daha çok çalışabilmek için büyümek isterler. Sonra daha çok kazanmak için durmadan çalışırlar. Kazandıklarını da sonsuz gelecekte harcamak için biriktirirler. Sonra bakarlar ki o çok mutlu olacakları sonsuz gelecek nedense bir türlü gelmez. Onlar sonsuz geleceği beklerken gittikçe daha mutsuz olduklarını fark ederler çünkü gittikçe bozulan, yıpranan ve yok olmaya her gün bir adım daha yaklaşan bir bedenle karşılaşırlar. Daha sonra o sonsuz gelecek ümitlerinin yerini hep erteledikleri bugünü mutlu geçirme çabası alır ama bunu da başaramazlar çünkü hem güçten düşen beden onların özgürce davranmasına izin vermez hem de onlar bozulan sağlıklarını tekrar eski gücüne kavuşturmak için çabalarken mutlu olmaya zaman bulamazlar. Sonra geçmişe, mutlu olabilecekleri günlere geri dönmek isterler ama zamanın geri dönüşünün olmadığı acı gerçeğini yutkunarak anlarlar. En sonunda keşkelerle geçmiş anılırken, dünyanın sonlu olduğu, yani ölüm hakikati yakalarına yapışır ve bedenlerini toprağa, ruhlarını ise bilinmez bir sonsuzluğa götürür. Sırdaşım! Hayat, ileride iyi yaşanmaz çünkü gelecek belirsizdir, gelecek, ölüme bir adım daha yaklaşmak demektir. Hatta sana en yakın yarınki gelecekte bile belki de sen diye bir şey olmayacak. Ama şimdi ellerinde, şimdi yanı başında, şimdi ne olacağı belli ve senin kontrolünde.

      Seneca’nın dediği gibi: “İyi yaşamak için acele et ve şunu bil ki, her gün başlı başına bir hayattır.

      Hayatı Doğru Yaşa!

      Unutma sırdaşım! Sokrates’in dediği gibi: “En önemli şey yaşamak değil, iyi ve doğru yaşamaktır.”

      Bir insan gününü güzel geçirince akşam başını yastığa ne kadar huzurla koyuyor değil mi? Çünkü vicdanı rahattır, yaptığı iyilikler ve mutlu ettiği insanlardan dolayı gönlü huzurla doludur, zamanını alın teri

Скачать книгу