Gece ve Gündüz. Çolpan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gece ve Gündüz - Çolpan страница 18

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Gece ve Gündüz - Çolpan

Скачать книгу

canı gitmek istemedi. Gece yarısından sonra dönüp geldik. Biz geldiğimizde, hepiniz ağır bir uykuya dalmıştınız…

      – Sofrası bunca berbatmış, sen çağırmıyorsun, misafirleri. Biz burada kıyameti koparırdık…

      – Şunu anlatın! – dedi Paşşahan.

      – Ben size sormadan çağırmaya cesaret edemedim. İkimiz anlaşıp kararlaştırdık, ertesi güne Sultanhan anam davet etti.

      İki kumanın gözleri birdenbire oğlu olduğunu haber alan bir babanın gözleri gibi ateş saçan bir alevle parladı. Göz iması ile birbirlerine sevinçli haberi verdiler. İkisi birbirini göz ucuyla kutladı.

      – Sultanhan anan mı? – diye sordu annesi.

      – Evet, Sultanhan anam.

      – Demek bunca akıllıymış Sultanhan anan!

      – Bunun için de akıl gerekir mi? – dedi kız.

      Hadiçehan gözlerini hilekârca oynatıp, kumasına baktı:

      – Söyleneni duyuyor musunuz? – dedi. – Yarın bizim evimize şehirli misafirler gelecekmiş! Sultanhan anam davet etmişler. Sultanhan anam…

      Paşşahan ezelden beri hilekâr olan gözlerine daha bir parlaklık vererek karşılıkta bulundu:

      – Binbaşı dâdhahın21 sevgili hanımları olduktan sonra ne yapsa yakışır! – dedi. – Kim ne diyebilir? Haddi var mı, nasıl?..

      – Bu kadar akıllıymış bu Sultanhan anan! – deyip tekrar etti Hadiçehan. – Bu kadar akıllıymış!..

      İki kuma o hilekâr gözlerle birbirlerine bakışıp, mânalı mânalı gülüştüler.

      Kız biçare, bu gülüşmelerin mânasını anlayamadığı için hayran hayran kâh anasına, kâh küçük anasına bakıyordu…

* * *

      Malûm eğlence gecesinin ertesi günü Anahan ile misafirleri hava kararınca, ziyafetten dönüp geldiler. Misafir davet eden aile, köyün öbür tarafında yaşadığı için bunlar biraz yorulmuşlardı. Herkesten arkada kalan Zebi, elindekini arabacıya verip içeri girince, Anahan’ın annesi yalnız yakaladığı kendi kızına onun hakkındaki düşüncesini açıkladı:

      – Bu Zebinisa adlı arkadaşın bulunmaz bir kızmış, balam. Bir merhametli, bir temiz kalpli, bir eli açık ki, bu zamanın gençleri arasında az bulunur. Bu kadar yerden gelip, bunca günden beri bekleyen biçare arabacı balayı diğer kızların hiçbiri hatırlayıp yoklamadı. Daima yoklayıp, haber alıp duran sadece Zebihan oldu. Arabacının kendi komşusu olan Saltanathan da asla yoklamadı…

      Bu son cümleyi yaşlı kadın alçak bir sesle ve yarı fısıltı hâlinde söylemişti. Anahan:

      – Doğru, ana! – dedi. – Zebihan arkadaşım bu hususta bulunmaz birisi, lakin…

      Bu sözleri söyledikten sonra Anahan kendini tutamadı ve güldü. Yaşlı kadın hayret ederek:

      – Niye gülüyorsun? Yoksa bilmeden yanlış bir şey mi söyledim? – dedi.

      – Hayır, – dedi Anahan yine gülerek, – iyi bilerek söylediniz. Ben başka şeyi düşünüp gülüyorum…

      Karanlıkta örtüsünü örtünmeden, başörtüsünü siper edip, yavaş yavaş gelmekte olan Ömrinisabibi’yi ilk önce Anahan gördü. Yüzünde henüz o gülüşün aydınlığı ile konuşur vaziyette onu karşılamak için yürüdü. Zaten Ömrinisabibi’ye Anahan’dan başka hiç kimsenin gereği de yoktu. Kızın koltuğuna girip:

      – Yürüyün bu tarafa, kurban olduğum, size iki çift sözüm var, – dedi.

      Anahan onu eyvana davet edip, bir piyale çay içmeye ve ziyafetten gelen katlamadan22 uzağa çağırsa da asla razı olmadı. İkisi beraber tâ… öbür taraftaki, komşu duvarına yaklaştıktan sonra Ömrinisabibi kızı durdurup, buraya gelme sebebini açıkladı:

      – Kurban olayım kızım, bu sözü size nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Araya düşmeyip ölseydim ben…

      Bu girişten sonra Anahan’ın gönlü soğuk bir şey hissetmiş gibi rahatsız olmaya başlamıştı.

      – Ne sözü? – diye sordu, sesinde açıkça fark edilen bir heyecanla.

      – Beni Sultanhan gönderdi…

      Bunu söyledikten sonra Ömrinisabibi konuşmasını kesip, kızın yüzüne baktı. Kızın yüzü karanlıkta o kadar açıkça fark edilmemesine rağmen az önceki sözünün kıza nasıl tesir ettiğini anlamaya çalışıyor ve konuşmasını da buna göre devam ettirmek istiyordu. Kız, daha da artan bir heyecanla az önceki soruyu tekrar etti:

      – Ne sözü?

      – Sultanhan’ın anası birden yatağa düştü… Şimdi atlı bir adam gelip, onu alıp gitti. Ben sabahtan beri onların evinde yemeklerine bakıyordum. Birden böyle terden sırılsıklam olduktan sonra beni çağırıp, “Artık ben gidiyorum, çaresizim, hemen gidip, Anahan’a benim özrümü bildirin”, dedi… Örtümü bile örtünmeden, yürüyüp sizin yanınıza çıktım.

      – Artık, yarına misafirleri davet etmek yok mu?

      – Sultanhan kendisi olmadıktan sonra kim davet eder? O avluda ondan başka insan hatırı sayan kim var? Kendiniz de biliyorsunuz, kurban olduğum…

      Bu soğuk haber, Anahan’a fena tesir etti. Ne diyeceğini bilmeden, düşünüp kalakaldı. Verdiği haberin fena tesirini gören Ömrinisabibi, o tesiri azaltmak için konuşmasına devam etti:

      – Arkadaşlarınız sağ salim olursa, yine gelirler. O zaman Sultanhan yarının acısını çıkarmadan bırakmaz… İyi bala o… Münasip bir dille Saltanathan’a anlatırsanız, akıllı kız, kendisi anlar…

      – Sözü uzatmaya ne gerek, teyze? – dedi Anahan. – Olan oldu, benim zavallı başım, peki!

      – Öyle demeyin, kurban olduğum! Henüz gençsiniz, çok sohbetleri, çok bezmleri, çok eğlenceleri görürsünüz. Sultanhan’ın üzüldüğünü söylemiyor musunuz?

      – Artık üzülmekten ne fayda! Olan oldu… Peki şimdi.

      – Öyleyse, hoşça kalın, ben gideyim. Sofralar, hamurlar öylece ortada kaldı. Gidip toplayayım. Kumaları siz kendiniz biliyorsunuz, dönüp akmazlar…

      – Oturup giderdiniz…

      Anahan’ın bu sözlerinin dudağının ucundan çıktığını Ömrinisabibi de hissetmişti.

      – Hoşça kalın, öyleyse! – dedi Ömrinisabibi. Sonra eyvan tarafına gidip oturmadan, duvar boyunca hızla gözden kayboldu.

      Anahan’ın geceden beri yaptığı planları ve kurduğu hayalleri bozulmuştu. Artık

Скачать книгу


<p>21</p>

Dâdhâh: Halkın şikâyet konusu meselelerine adaletle hükmederek çare bulan, imdat eden bazı makam sahipleri için kullanılan saygı ifade edici söz.

<p>22</p>

Katlama: Yağlı hamurdan katlayarak yağ sürüp pişirilen ekmek.