Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 1. Şaban Mahmudoğlu Kalkan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 1 - Şaban Mahmudoğlu Kalkan страница 25

Жанр:
Серия:
Издательство:
Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 1 - Şaban Mahmudoğlu Kalkan

Скачать книгу

beraber çektirdiğimiz fototograf

      Bakıyorum her geçen yıl

      Kaybolup gitmiş izler bırakarak…

      Oysa bir sabah

      Güneşli baharın son sabahıydı

      Siyah, mavi, kahverengi

      Biçimsiz giyimlerle

      Gözyaşı döktük yazılmadık kalan yapraklara.

      Sevinç ve keder göz yaşları

      Öğretmenim, susuyorsun

      Buğulu gözlerin bir kayıp arıyor uzaklarda

      Göz yaşların tekerlenip kayboluyor.

      Yitik geminin gövdesini yalayan

      Çılgın sularda

      Ama o yıllar geçti artık.

      Ve ben kahverengi rahlede oturan çocuk değilim

      Bak, şu iskelede demir çubuk büken

      Fırın başında gülümseyen dökmeci

      Zavotları117 proje eden

      Her birimiz rengini kaybeden saçlarına teselli.

      Öğretmenim, sen setler yıkarak

      Duru denizlere akan coşkun bir ırmaksın içimizde

      En hafif rüzgarda kabaran duygulu deniz.

      Saçlarının ağaran tellerine üzülme öğretmenim.

      Biz yokuşlu yollarda

      Seninle yürümekteyiz.

      KADERLE KONUŞMA 118

      Bu gece ev, ev gezerek

      Kapıları çaldığını söylediler bana.

      Kara kader.

      Tutumlarında bu ürperti niye

      Telaş etme

      Hoş geldin.

      Geç. Otur. Sıkılma.

      Birbirimizi zerre kadar sevmesek bile

      Beraber yürüdüğümüz yılların hatırı var.

      Kara kader

      Hatırında mı?

      Toprağımı çiğneyerek

      Haçları gamalı çizmeliler gidiyordu doğuya.

      İlk çığlığı basmıştım

      Yarı yıkık evimizde

      Büyük annem ismimi haykırmıştı henüz.

      O an, beni okşamaya gelen

      Rüzgarla girdin kapı aralığından

      “Kadir olsan da bir, olmasın da” dedin.

      Vurdun alnıma yoksulluk damgasını

      Bense tomurcuktum henüz

      Baharın rüzgarına, yağmuruna sevinen

      Renklerin türlüsüne kapılıp

      Açıyordum gözlerimi güneşi zaptetmek istercesine.

      Her renkten şefkat bekleyerek

      Varıp geliyordum aldanış salıncağında.

      Köy sokaklarında göbeklerini iterek gezen

      Burma bıyıklılar gördüm.

      Çocuk değil miyim

      Hasta yatan anamı sevindirmek için

      Sallanan göbeğin altına durup

      el açardım “Bonbon” diyerek.

      Sonra baston acısıyla kaçardım.

      Sen kahkahayla gülerdin her ağlayışıma

      “Stavay malçik”119 diyen sesle uyandım sabahın birinde…

      Alnımdaki damganın yerinde bir yıldız parlıyordu

      Gökyüzüne uzandı bir kemer ışık

      Yıldızlar yandı

      Kızardı akar sular.

      Sözümü söyleyemedim.

      Ne sana

      Ne de alnıma yıldızı takan insana.

      Sen yıldızların ışığında kaçıyordun

      Yıldızlar taşıyan

      başka çocukları sevindirmeye gidiyordun.

      Bir daha görüşemedik.

      Bu gece yine kapıları çalıyorsun fakat boşuna

      Ben karanlıklarla çoktan vedalaştım

      Kaderim değişti

      Ve hükümdar benim

      Kara kader

      Kapıları çalsan da çalmasan da.

      NO: 94 YAŞAR GAFUR AKİF (1941)

(Yaşar Gafurov Akifov)

      Yaşar Gafur Akif 1941 yılında Silistre ilinin Türk Kosusu (Kosara) köyünde fakir bir çiftçi ailesinde doğdu. İlk okulu köyünde, ortayı Arabacılar (Kolarovo) da okudu. Daha sonra Razgrat Türk Pedagoji okuluna devam etti, ve oradan ilkokul sınıf öğretmeni olarak mezun oldu. Önce iki yıl kendi köyünde öğretmenlik görevinden sonra askere gitti. Vatani görevini emek eri olarak yaptı. Terhis olduktan sonra Silistre ilinin Suhodol köyüne ilk okul öğretmeni olarak tayini çıktı. Orada otuz yıla yakın öğretmenlik yaptı. Köyün kültür problemleri ile yakından ilgilendi. Uzun yıllar köydeki Okuma Yurdu’ nun (kütüphane) başkanlığını yaptı. Bu dönemde kitap tanıtımları yaptı, yazarlarla karşılaşmalar düzenledi ve folklar araştırmalarına aktif iştirak etti. Halen Silistre ilinin Suhodol köyünde oturuyor. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca biliyor.

      Şiirle daha ilk okul yıllarında tanışan Yaşar Gafur Akif bütün güçlüklere rağmen şiirden ayrılmadı. Şiiri kendine bir sır dostu bildi. Doğduğu topraklara olan sevgisini anlatmak için bir liman bildi şiiri. Şiirlerinde Dobruca insanının lirik duygularını, baskılı yıllarda ki sıkıntılarını ve göçlerle gelen acıyı ve çalkantıları dile getirdi.

      Şiirleri “Tuna Gerçeği” Ruse, “Ziya” Silistre, “Halk Gençliği” Sofya “Yeni Işık” ve onun sanat eki “Çağdaş” gibi gazetelerde yayımladı. Totaliter rejimin baskılarından dolayı şiirlerini bir kitapta toplayıp yayımlama imkanı bulamadı.

      HATIRLIYOR MUSUN 120

      Hatırlıyor musun hani

      Karanlıkta yıldızlar kadar bahtiyar

      Delicesine dalgalarla savaştık.

      Hani gece kayığımız yelken oldu

      Yıldızlar ışık

      Bize sürpriz mi yapmak istedi.

      O nazik tebessümüyle ay

      Yoksa

      Sana henüz açıklayamadığım

      Arzumun teklifini mi sundu?

      ANMAMAK ELDE DEĞİL 121

      Bir daha beni anma demiştin hani

      Aşkın hasreti kalbimde kanarken

      Olmuyor

Скачать книгу


<p>117</p>

Zavot: Büyük fabrika anlamında kullanılmıştır

<p>118</p>

“1967 – Bıraktığı Şiirler” Derleme,Sofya, Naraodna Prosveta yayınevi, 1968

<p>119</p>

. Rusça, “Kalk çocuk”, anlamında

<p>120</p>

“Yeni Işık”, Gazete, Sofya, sanat eki, “Çağdaş” 1968 Sayı N: 18

<p>121</p>

“Hak ve Özgürlük”, Sofya, 1995, Sayı N:29, (21 Temmuz 1995)