Ademler. Alimcan İbrahimov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ademler - Alimcan İbrahimov страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ademler - Alimcan İbrahimov

Скачать книгу

gözlerinde ölümün rengi beliren yürüyen bir cesetti.”; “Yaşı yirmi beşten geçmese de yüzünde altmış yaşın kartlığı vardı. Yüzünün derisi sarkarak buruşmuş, benzi sararıp kararmış, yüzünün suyu çekilmişti. Küçük gri gözleri kim bilir neler düşünerek şaşkın şaşkın bakıyordu.” (287, 304).

      Aç insanların ayakta kalabilmek için açlığa çare aramaları da eserde değişik şekillerde gösterilir. Önceleri bu çare, insanların kışa hazırlık olarak doğadan toplayabildikleri yiyeceklerdir:

      “Yaz boyunca oturacak zaman bulamadım… Elime çuval alıp kemik topladım. İşte at kafası, işte domuz kaburgası, işte köpek, köstebek, kedi kemikleri… Tek ben miyim? Hepiniz topladınız ve kurutarak, ununu öğüterek ya da çorbaya atarak yiyorsunuz!..”; “Yazın kurbağa, sıçan, köstebek vardı. Artık onlar da yok. Topladıkları otlar, yapraklar da tükendi.” (293, 296).

      Buğday ve çavdar gibi tahıllar tükenince insanlar, ekmek ve çorbayı kara pazı unundan pişirmeyi denerler. Bunları da bulamayan ve aylarca ekmeksiz kalanlar, samanı öğütüp balçıkla karıştırarak yerler:

      “Beş aydır eve çavdar ekmeği girmedi… Samanı öğütüp yediler. Ondan sonra açık renkte bir toprak çıktı, yumuşak bir şey… Buna saman ya da kara pazı unu katınca taş ekmek gibi bir şey oluyor… Karınlarının kazınarak çorba istemesi karşısında aciz oldukları zamanlar şu balçıkla un karışımını ılık su ile çiğnediklerinde karın ağrıları az da olsa diniyordu.” (296).

      Sonra insanlar, ellerinin altında olan ve genelde deriden yapılan nesneleri kullanmaya çalışırlar:

      “Biraz düşündükten sonra tavan arasına sıkıştırılmış eski yün karışımı kalın deri eldiveni alıp yavaş ve sessizce baltayla ufak ufak parçaladı. ‘Kızım, sen şunu çalkalayıp kaynamaya koy, deri az da olsa besleyici olur diyorlar,’ dedi.” (296).

      Bütün bu gibi nesneler de tükenince insanlar, artık kendilerine dost bildikleri köpekleri kesip yerler:

      “Köpek kemikleriyle yavaşça kaynayan çömlekten gözlerini alamayınca dört kişi uzun süre suskun oturdular.” (315).

      Köylüler arasında açlıktan henüz elden ayaktan düşmedikleri dönemde ekmeği mesleğiyle, alnının teriyle çalışarak bulanlar da vardı elbet. Örneğin, balta ustası Gerey, önceleri açlığa çareyi Rus köylerinde ufak tefek marangozluk işleri yaparak bulmaya çalışır:

      “İki yerde kızak düzeltti. Birisinde bir lokma ekmek, ikincisinde yarım kilo lahana ile üç patates yedirdiler.” (310).

      Zaten Gerey’in diğer gidenlerle göç etmeden köyünde kalmasının nedeni de baltasına ve ellerine güvenmesidir.

      Diğer taraftan köylüler, ayakta kalacak kadar tok tutacak una sahip olmak için köyün zengini ihtiyar Namacan’a eşyalarını rehin verirler:

      “Son kazanlarıydı. Gerçekten acınacak bir durumdu. O iki kadak 3 unla beş tane aç can ne yapacak?” (298).

      Gerey’in damadı Minlebay ise otuz kadak una büyük zahmetlere katlanarak ağaç tomruklarından inşa ettiği evini satar:

      “Minlebay, on yıl önce yaptırdığı dört köşeli, girişinde tahtadan deposu olan, beş pencereli güzel evini Muhammedşa adlı birine otuz kadak una satmış.” (310).

      Eserde kadınlar, erkeklere nazaran daha acınacak durumdadır. Kimisi ekmeğini dilenerek, kimisi varlıklı bir erkeğin yatağına girerek, yani kendi bedenini satarak bulmaya çalışır. Kimisi ailesi tarafından satılarak hem ailesini, hem kendisini açlıktan kurtarmış olur. Örneğin, köyün zengini ihtiyar Namacan, kadınları ekmekle kandırarak kendi yatağına alır. Açlıktan bitkin düşen kadınların çoğu bu duruma sevinerek razı olur:

      “Aralarından sadece bir kadın, ihtiyarın sözlerine cevap vererek ‘Sakalın ağarmış, nasıl utanmıyorsun?’ deyip bu tekliften rencide oldu ve çekip gitti. Diğerleri ise bir lokma ekmek için yaşlının bütün isteklerini yerine getirdiler.” (308).

      Eserde Meryem adlı nazlı genç kadın için de zengin bir ihtiyarın koynuna girmek, hayatta kalmanın en kolay yolu olur:

      “Meryem ‘İsteklerini yerine getirirsem belki doyana dek yemek verir.’ diye ümitlendi.” (309).

      Öyküde diğer bir kadın karakter Fatma, ağabeyleri tarafından önce ihtiyar Namacan’a, fiyatta anlaşamayınca da (“İhtiyar onun için on kadak kara pazı unu ile on kadak çavdar unundan fazlasını vermek istememiş. Kardeşleri ise bir pud un istemişler.”) köyden geçen bir yolcuya “dört kadak çavdar, on altı kadak kara pazı ununa” satılır. Kız, ağlayarak dayısının evine gelir fakat birkaç gün sonra yengeleri onu geri götürür ve ağabeyleri, köyden geçen başka bir adama satarlar. Anlaşılan, Meryem’i daha açlık başlar başlamaz birçok Tatar Türkünün göç ettiği, kış mevsiminin olmadığı, ekmeğin ise bol olduğu Orta Asya’ya götürüyorlar: “Fatma, bugüne kadar görmediği demir yollardan vagonlarda gitti. Aylar sonra onu, Taşkent garında ay parçası gibi yüzlü, uzun siyah sakallı, sarıklı, yeşilli sarılı kaftan giyen bir adama dört pud beyaz una sattılar. Bu işten yaklaşık beş kişi az çok kâr etmiş oldu.” (317).

      Bu, açlık yıllarında sıkça görünen bir durumdu. Örneğin, Mecit Gafuri’nin 1906 yılında yazdığı “Açlık Yıl, Yaki Satlık Kız” (Açlık Yıl Ya Da Satılık Kız) adlı hikâyesinde de kıtlık yıllarda kızları satarak açlıktan kurtulan ve servet yapan insanlar anlatılır.

      A. İbrahimov’un mevcut öyküsünde bazı köylüler, açlıktan kurtulma çaresini soygunculuk ya da eşkıyalık yapmakta ve bu gibi hareketlerin devamında gelen cinayette görür: “Birileri pazardan yarım pud un, bir-iki kadak bulgur, ekmek alıp gelirse hemen o gece elinden çaldılar. Karşılık verilince öldürme vakaları da oldu.” (306).

      Eserde birçok aç köylü, zengin ihtiyar Namacan’ın evine yiyecek bulma amaçlı baskın yapar ve onu boğarak öldürür. Daha sonra evinden buldukları unla bir haftaya yakın bir süre ayakta kalırlar:

      “Gerey, Gıylman ve diğerleri on beş kadak unu balçığa, samana katarak üstlerine çökmekte olan ölümü bütün aileleriyle bir haftaya yakın geciktirdiler.” (310).

      Açlığa en son çare olarak, eserde yamyamlık gösterilir. Aç insanların bu çareye başvurması, üç kez görülür: 1. Yaşlı kadın Zebide’nin fakir çocuklarını kandırarak evine toplaması ve geliniyle beraber onları keserek yemesi; 2. Gerey’in öz kızı sabi Nefise’yi kesip yemesi; 3. Şehirde yaşlı bir kadının şehre kaçan küçük Zeyni’yi kesip insanlara yedirmesi.

      Böylece A. İbrahimov, insanların açlıktan sadece dış görünümleri ve fiziksel özelliklerinin değil, psikolojilerinin de değiştiğini anlatır. Edebiyat uzmanı G. Gubaydullin’in 1925 yılında “Vestnik Nauçnogo Obşestva Tatarovedeniya” mecmuasında (N- 1-2) yazdığı gibi,

      “Mevcut eserde materyalist yazar, açlığı tasvir ederek ve ekonomik durumu orta olan köylünün en sıradan psikolojisine bu açlığın

Скачать книгу


<p>3</p>

Kadak: 409 gramlık ağırlık ölçüsü.